Mehmet Coşkundeniz

20 Mayıs 2024, Pazartesi 07:00

Rağmen galibiyet

Hafta içi Galatasaraylılar “6-0’ı tarihe gömeriz” diye sosyal medyada tweetler yağdırmışken... Bahis firmaları, Galatasaray’ı ağır favori göstermişken... Futbol yorumcuları Fenerbahçe’nin Rams Park’ta hiçbir şansı olmadığını söylemişken... Fenerbahçe, bu deplasmana İsmail Yüksek, İrfan Can, Becao, Cengiz gibi takımın bel kemiğini oluşturan eksiklerle gitmişken...

Galatasaray, bu sezon kendi evinde oynadığı 17 maçın tamamını kazanmışken... Hakem Arda Kardeşler maça çıktığı andan itibaren kimin tarafında yer aldığını açık açık göstermişken... Takım, daha maçın 22. dakikasında uydurma bir kırmızı kartla 10 kişi kalmışken... Atatürk’ün gençliğe hitabesindeki, “Bu imkan ve şerait çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir” sözü tam da yerine oturmuşken...

Fenerbahçe daha önce defalarca yaptığı gibi ortaya çıkar, kurgulanmış bütün senaryoları, temennileri, beklentileri boşa çıkarır. Sevginin en önemlisi, ‘rağmen’ sevgidir. Bir koşula bağlı olmadan ve karşılığında bir şey beklenmeden duyulan sevgidir. Yani o insanı, eksiklerine rağmen sevebilmektir aslolan. Galibiyetin de bu türlüsü değerlidir. Bütün olumsuz koşullara rağmen elde edilen galibiyetten daha değerlisi yoktur.Bu aşamadan sonra kimin şampiyon olduğunun benim için zerre kadar önemi yok. Ben Fenerbahçe’den razıyım. Mayıslar kim istiyorsa onun olsun, böyle bir galibiyetin gururu da bizim.

19 Mayıs 2024, Pazar 07:00

Kendini zorlama romantik değilsin

Bir dost sohbetinde masadaki hanımefendilerden biri, sevgilisiyle yaşadığı romantik buluşmadan söz ederken, çoğumuz “Ne kadar güzel, ne kadar şanslısın” sözleriyle ona destek oluyorduk. Ancak aramızdan biri, “Ya arkadaşlar, ben bu tür şeylerden hiç etkilenmiyorum. Hatta itiraf edeyim biri bana böyle bir gece yaşatmaya kalksa oradan kusarak uzaklaşırım” deyince bütün gözler ona döndü. Nasıl yani? Bir insan nasıl romantik olamaz ki? Toplumun genel geçer kuralları hepimizin içinde bir parça da olsa romantiklik olduğunu var sayar. Aşkın simgeleri olan kırmızı güller, mum ışığında yemekler, bir sahilde baş başa oturmalar, sarılarak dans etmeler falan hepimizin yaşamak istediği şeyler olarak kabul edilir. Bunu istemeyenler, sevmeyenler garipsenir. Ancak dünya değişiyor, tabii aşkın anlamı da değişiyor. Artık aramızda ‘aromantikler’ de yaşıyor. “Romantizm de ne ya?” diyenler çoğalıyor. Yani böyle insanlar artık garip falan değil, yaşamın gerçeği.

SİZ DE ÖYLE MİSİNİZ?

Şimdi, aromantik olup olmadığınızı öğrenmenin zamanı geldi. Nedir bunun göstergeleri?

1- Biri size romantik ilgi gösterdiğinde heyecanlanmak yerine kafanız karışır. Çünkü siz bu jestlerin neden özel bir anlam içermesi gerektiği konusunu anlamıyorsunuz.
2- Romantizm, sizin için sanki paralel evrene ait bir kavram. Birinden romantik olarak etkilenmenin nasıl bir his olduğunu gerçekten kavrayamıyorsunuz.
3- Romantik filmlere kitaplara hiç ilgi duymuyorsunuz. Örneğin ‘Titanic’ filmini bir kez bile izlemediniz, hatta hiç merak etmediniz.

18 Mayıs 2024, Cumartesi 07:00

Yarın maç var biliyor musunuz?

Bu yazı, yarın Sami Yen’de Galatasaray-Fenerbahçe derbisi olduğunu hatırlatmak için yazılmıştır. Hatırlatmak için diyorum, çünkü Fenerbahçe cephesinde kimse bu maçla ilgilenmiyor. Fenerbahçe’nin taraftar profili öylesine değişti ki, artık kimse “Ne olursa olsun Galatasaray’ı deplasmanda yenmeliyiz” demiyor. Afedersiniz ama bu maçı konuşmayacaksınız da neyi konuşacaksınız? Ali Koç-Aziz Yıldırım arasındaki başkanlık seçimini mi? “Mourinho gelirse, şu futbolcu gider bu futbolcu kalır” tartışmalarını mı? Biri de şöyle yazmış sosyal medyada; “Mourinho’nun adının geçmesi futbolcuları motive etti, hepsi derbiye büyük heyecanla hazırlanıyor.” Takımın hocası İsmail Kartal ve futbolcuları daha takımın başına gelip gelmeyeceği belli olmayan Mourinho motive ediyor öyle mi? Fenerbahçe’nin ruhunu öldürüyorsunuz, haberiniz yok. Rakip, “6-0’lık sonucu tarihe gömeriz” diye konuşurken, siz başkanla, hocayla ilgilenin. Harikasınız. “Fener bu maçı kazanamaz” diyenlere de 1999-2000 sezonunu hatırlatırım. O zaman da birileri, lige çoktan havlu atmış Fenerbahçe’nin Sami Yen’de farklı yenileceğini söylüyordu. Johnson’ın frikik golü işte bu beklentileri yerle bir etti. Fenerbahçe taraftarı “Galatasaray’ı yarın deplasmanda yeneriz” diyebilenlerdir. Diğerlerinin de Fenerbahçe açısından hükmü yoktur.

17 Mayıs 2024, Cuma 07:00

Tiryakin değilim

Bayhan’ın ortaya çıkışı 2003’teki Popstar yarışmasında oldu. Değişik tarzı ve çalkantılı özel hayatı nedeniyle epey bir konuşuldu ama yarışmadan sonra ortadan kayboldu. Bir ara dönercilik yaptı. Sonra evlilik programlarına katıldı. Arada birkaç şarkı denemeleri oldu ama hiçbiri tutmadı. Şimdilerde “Tiryakinim” adlı şarkıyla yeniden gündemde.

Tual - Bayhan

Spotify’ın Dünya Viral Listesi’ne yerleşen ilk Türk şarkıcı oldu. Aslında Bayhan’ı herkes bilerek ve isteyerek mi dinliyor yoksa maruz mu kalıyor onu çok bilemiyorum. Çünkü Instagram’da her ‘reel’in altına bu şarkıyı döşüyorlar. İnsan da ister istemez merak edip açıyor ve dinlemeye başlıyor. Benim gibi, şarkının orijinal halini bilenler daha ilk mezur tamamlanmadan kapıyor tabii ki. Gelelim bu şarkının orijinaline... 1995’te kurulan Tual adlı grubun söylediği bir şarkıdır bu. 2005’te çıkardıkları “Tual Yalınayak” adlı albümde yer alıyor. Söz ve beste, grubun gitarcısı Dr. İskender Türsen’e ait. Yorum ise Sezi Çeşitli’ye. Bu ikili daha sonra ayrıldı ama o albümden “Tiryakinim” dışında “Yine Aylardan Kasım” şarkısı da hiç unutulmadı. Ayrıca o albümde Sezi Çeşitli’nin yeniden yorumladığı “Canımın Ta İçisin Sen” şarkısını da dinlemenizi öneririm. Ben, “Tiryakinim” şarkısını çok severim. Müthiş bir tutkuyu anlatır. Ama orijinalini severim. Anlayacağınız, Bayhan’ın yorumunun değil, şarkının aslının tiryakisiyim. Zaten siz de dinleyince aradaki büyük farkı anlayacaksınız.

HERKES DOKTOR

Bir sağlık problemi nedeniyle geçenlerde küçük bir müdahale geçirdim. Her şey yolunda gitti, Dr. Hasan Burak İşleyen önderliğindeki Vadi İstanbul Liv Hospital ekibi harika bir iş çıkardı, rahatlamış bir şekilde eve döndüm. Tabii sağ olsunlar, eş, dost, akrabadan geçmiş olsun telefonları susmak bilmedi. Tedavim ilaçla devam ettiği için herkes bana “Hangi ilacı alıyorsun?” diye sordu, ben de saf saf yanıt verdim. Ama vermemeliymişim. Çünkü meğer herkes doktor, herkes eczacıymış. Kimisi o ilaçların bir kez alındı mı hayat boyu alınacağını ve sıkıntı yaratacağını söylüyor, kimisi “Keşke gitmişken şuna da baktırsaydın” gibi yorumlar yapıyor. Yahu, devasa bir hastaneye gitmişim. 6 yıl okuyup tıp fakültesini bitirmiş, üzerine bilmem kaç sene kardiyoloji uzmanlığı yapmış, şimdi hastanedeki görevinin dışında üniversitede öğretim üyeliği de yapan bir doktora kendimi emanet etmişim. Yani hangi yöntemin uygulanacağını, hangi ilacın yazılacağını o bilmeyecek de siz mi bileceksiniz? Üstelik yardımcı olmak amacıyla söylediğiniz her söz, o tedaviyi alan kişiyi rahatsız ediyor. Yapmayın bunu, kendinizi doktorların, bilim insanlarının eline teslim edin. Bu vesileyle başta Dr. Hasan Burak İşleyen olmak üzere tüm Vadi İstanbul Liv Hospital’in sağlık ve kurumsal iletişim ekiplerine teşekkür ederim.

‘İHANET’ BAHARI

Bahar geldi, hormonlar tavan yaptı, kalpler gümbür gümbür gümbürdedi, e tabii ki bunun sonucunda ihanetler yine arttı. Elimde bunun istatistiği yok ama uzmanlık konum, bu aylarda aldatma oranında artış olduğunu bana yazan okurlarımdan ve çevremde gördüklerimden iyi bilirim. Üstelik bahar aylarında en çok aldatma yeni evlilerde görülüyor. Peki insan yeni evli olduğu halde eşini neden aldatır? Buradan uzun yıllar evli olanların aldatmasını normal karşıladığım sonucu çıkmasın. Kimsenin aldatması normal karşılanamaz. Ancak daha yeni evlenmiş birinin aldatması daha şoke edicidir, bunu da kabul edelim. Yeni evlilerin aldatma sebebi aslında evlenmelerin sebebine bağlıdır. Aşkla, anlaşmayla, karşılıklı iradeyle, hiç kimsenin zoru ve baskısı olmadan yapılan evliliklerde aldatma görülmez. Ama, aile zoruyla yapılan evliliklerde, zamanı geldi diye yapılan evliliklerde, düşünülmeden aceleyle yapılan evliliklerde aldatma riski daha fazladır. Çünkü taraflardan birinin bu evlilikte gönlü yoktur. Ayrıca eski sevgiliyi kıskandırmak ya da unutmak için yapılan evlilikler de risk altındadır. Tabii karşısındaki insanı evliliğe razı etmek için türlü türlü yalanlar söyleyenlerin, gerçek kimliğini, kişiliğini gizleyenlerin yaptığı evlilikler de riskli. Bunun dışında, evlenmeden önce verilen vaatlerin yerine getirilmemesi de bir risk unsuru. Yine, yıllar süren flörtten sonra yapılan evliliklerde aldatma oranı yüksek. En önemlisi, evlenmeden önceki hayatında aldatmayı alışkanlık haline getirmiş kişilerle yapılan evliliklerde de aldatmanın ortaya çıkması fazla zaman almıyor. Bahar bu, çabuk geçer. Ama aldatılmanın acısı bir daha asla geçmez. O yüzden evlenmeden önce her şeyi didik didik incelemeniz ve müstakbel eşinizle her ayrıntıyı konuşmanızı öneririm. Aldatıldıktan sonra “Ne yapacağım ben?” diye sormak yerine aklınızdaki tüm soruları evlenmeden önce sorun.

14 Mayıs 2024, Salı 07:00

Ayrılık kaygısıyla baş etme yolları

Ayrılık kaygısının iki türü vardır. Birincisi, ilişkinin içindeyken yaşanır. Yani ilişkinizin bitebileceği ihtimaline karşı yaşadığınız duygulardır bunlar. İkinci türü ise ayrıldıktan sonra ortaya çıkar. Her iki durumda da yaşadığınız kaygılar yaşam kalitenizi etkiler, olaylara objektif bakma yetinizi yok eder.

İLİŞKİNİN İÇİNDEKİ AYRILIK KAYGISI

Tamamen duygusal bir çalkantı içindesinizdir. Bir an yaşadığınız şeyin ne kadar kıymetli olduğunu düşünürken, hemen arkasından korkunç depresif bir hale bürünebilirsiniz. Bazı günler sevgilinize sarılıp varlığına şükrederken, bazı günler duvarlar örüp onu kendinizden uzaklaştırırsınız. Kafanızın içinde hep “Ya ayrılırsak?” düşüncesi vardır. Bu düşünce, ayrıldıktan sonra neler olacağını bilmemenizden kaynaklanan korkuyu da beraberinde getirir. Siz ayrılık düşüncesine kapıldınız ya, sevgilinizin her hareketinde ayrılığa dair sinyal ararsınız. Söylediği sözleri, kelime kelime analiz edip “Acaba bir gönderme mi yaptı?” diye düşünürsünüz. İlişkinin bitme ihtimali, güvensizliği de ortaya çıkarır. Güvensizlik de aşırı kıskançlığı... Kıskançlık ise sonu gelmeyen kavgaların sebebi haline gelir. Attığınız mesaja geç cevap vermesi, aradığınızda telefonu açmaması, eve ya da randevuya geç gelmesi hep bir kavga sebebidir. İşinize odaklanmakta güçlük yaşarsınız. Arkadaş ortamlarından çekilirsiniz. Yeme alışkanlığınız değişir, uykuya dalmakta güçlük çekersiniz. Tüm bu fiziksel olumsuzluklar, tahammül sınırınızı düşürür. Sinir katsayınız çok yükseklere çıkar.

NASIL BAŞA ÇIKILIR?

1-Yaşadığınız şeye uzaktan ve objektif bakmayı deneyin. Kaygınızın somut bir sebebi var mı? Yoksa asılsız korkular mı sizi bu hale getirdi? Duygularınızı tartarken, gerçekleri göz ardı etmemelisiniz.

2-Sevgilinizle açık iletişim kurup kaygılarınızı anlatın. Ama bunu karşınızdaki insanı suçlamadan yapmalısınız. Onun yanlışlarını değil, kendi hissettiklerinizi anlatın. Uzlaşmaya açık olun.

3-Öfke, sabırsızlık, özgüven eksikliği gibi durumlar gerçeği görmenizi engeller. Farkındalığınızı artırmak için bu duygulardan sıyrılmalısınız. Olanı biteni iyi gözlemleyin ve sonuca öyle varın.

4-Arkadaşlarınızın desteğinden ya da profesyonel yardım almaktan çekinmeyin. Arkadaşlarınızla konuşmak farklı bir bakış açısı sağlayabilir. Bir terapist de kaygılarınızın köklerine inmeyi başarabilir.

12 Mayıs 2024, Pazar 07:00

İntikam onun değil senin canını yakar

Dört yıllık bir ilişkinin aldatmayla sonuçlandığını düşünün. Kendinizi dünyanın en aptal, en yaralanmış insanı olarak hissedersiniz değil mi? Peki, ihaneti öğrendiğinizde aklınıza ilk olarak ne gelir? Bir okurun yazdıklarını okuyalım: “Önce dünya başıma yıkıldı. ‘Bende ne eksik, onda ne fazla’ diye düşünerek kendimi yedim. Öylesine acı çekiyordum ki; onun da benim yaşadıklarımın aynısını yaşamasını istedim. Bir gecelik de olsa biriyle birlikte olmayı kafama koydum. Bunu yaptıktan sonra da karşısına çıkıp her şeyi anlatacak ve ona ‘Şimdi kendini nasıl hissediyorsun?’ diye soracaktım.” Okurumuzun bunu yapıp yapmadığını, o soruyu sorup sormadığını birazdan anlatacağım. Ama önce ‘intikam aldatması’ ya da bir başka deyişle ‘intikam seksi’nin nelere yol açabileceğini konuşalım. Aldatıldığınız için özgüveniniz yerlerde. Bir başkasıyla birlikte olmanın birileri tarafından hala çekici bulunduğunuzu kanıtlamak açısından egonuza iyi geleceğini düşünüyorsunuz. Ve tabii ki sizi aldatan kişinin acı çekeceğini...

NELERE MAL OLUR?

Oysa gerçek böyle değil. Kendinizi, şimdi olduğunuzdan çok daha kötü hissedeceksiniz. Yaşadığınız şeyin duygusal olarak hiçbir anlamı olmayacak. Büyük olasılıkla pişman olacaksınız ve utanç duyacaksınız. Hele hele ‘intikam seksi’ni eski bir sevgiliyle yaparsanız işler çok daha karmaşık hale gelecek. O kişi sizinle yeniden bir şeylerin başladığını düşünecek. Zaten var olan bir sorununuzun üzerine yeni bir problem ekleyeceksiniz. Hepsinden önemlisi, böyle bir intikamın, sizi aldatan kişiyi etkileyip etkilemeyeceğinin garantisi yok. Karşınızdaki kişi “Tamam öyleyse, ödeştik” derse ne yapacaksınız? Kaldığınız yerden devam mı edeceksiniz? Okurumuza dönelim; “İçkili bir gecenin sonunda düşündüğümü yaptım. Hem de hiç tanımadığım biriyle... Keşke ölseydim de bunu yaşamasaydım. Aldatıldığımı öğrendikten sonra hissettiklerim, o saçma geceden sonra hissettiklerimin yanında hiç kalır. Kendimden o kadar tiksindim ki; bunu değil beni aldatan kişiye, en yakın arkadaşlarıma bile söyleyemedim. İlk kez size yazıyorum. O kişiyle ayrıldık. Ama içimdeki intikam hissi hiç geçmedi. Artık kimseyle ilişki de kuramıyorum, içimdeki bu dert beni yiyip bitiriyor.”

MANTIKLI SEÇENEKLER

Ben, ‘intikam’ sözcüğünü sevmem. Canınızı yakacak yöntemler yerine, size böyle bir acı çektiren insana karşı kullanabileceğiniz basit ama etkili silahlar var. Üstelik bunların hiçbirisi size zarar vermez. Bu yol sabır ister ancak sonucu sizi çok daha mutlu eder.

1- KENDİNİZİ KAPATMAYIN

Yeni bir yaşama başlamanın ilk yolu. Eve kapanıp, saçma sapan diziler izleyerek yorganın altında gözyaşı dökmeyin. Sosyalleşin, dışarı çıkın, arkadaşlarınızla buluşun ve bu anları paylaşın.

07 Mayıs 2024, Salı 07:00

Kırık bir kalbe güvenmeyi öğretmek

İlişkide bir yara aldığınızda, örneğin aldatıldığınızda, terk edildiğinizde bir daha asla sevemeyeceğinize ve kimseye güvenemeyeceğinize inanmaya başlarsınız. O acıyı yeniden yaşama ihtimaline karşı kalbinizi kapatırsınız. Böylece kendinize korunaklı bir dünya inşa ettiğinize inanırsınız. Oysa hayat devam etmektedir ve insanın ömrü boyunca sevmeye ve sevilmeye ihtiyacı vardır. Hayat, geçmişe bakarak anlaşılır ama ileriye bakarak yaşanır. İşte, bu durumdan kurtulmanıza ve birine yeniden güvenmeyi öğrenmenize yardımcı olmak için atabileceğiniz adımlar...

1-ÖLMEDİNİZ, HAYATTASINIZ

Hiçbir şey güveninizi boşa çıkaran bir olay kadar duygusal anlamda yaralayıcı olamaz. Ama ne olursa olsun yaşıyorsunuz. “Bizi öldürmeyen şey güçlendirir” sözü her ne kadar klişe olsa da gerçektir. Böyle bir olayın bundan sonraki yaşamınızı sonsuza kadar değiştirmesine neden izin veriyorsunuz? Yaşayacak çok uzun bir zamanınız ve bunu güven duygusundan yoksun olarak tamamlamanız mümkün değil. Yeniden güvenmek için çok zamanınız var.

2-İNTİKAMIN EN İYİSİ

Güveninize ihanet eden kişiden intikam almanın yollarını arıyor olabilirsiniz. “Benim çektiğim acıların kat kat fazlasını onun çekmesini istiyorum” diyebilirsiniz. Ama inanın bana, bu duygu zamanla sizi daha kötü hissettirecek. Öfke ve kızgınlık sağlıklı değildir. Ne yaparsanız yapın gerçek değişmez. Halbuki, onsuz da yaşayabileceğinizi göstermek, onu yok saymak ve hayatınıza devam edip yeniden güvenmeyi öğrenmek en iyi intikam yoludur.

3-BAŞKALARI DA VAR

Hayatınızın geri kalanında nasıl hareket edeceğinizi bir tek kişinin belirlemesine izin vermeyin. Bu kötü deneyimi bundan sonra olacak her şeyin belirleyicisi olarak düşünmek hayatınızdaki diğer insanlardan aldığınız tüm sevgi ve desteği boşa çıkarır. Kötü bir ilişkinin, bundan sonra yaşayabileceğiniz tüm güzel ilişkilerin önüne geçmesine izin vermeyin. Ne yaşarsanız yaşayın, geçmişiniz bugününüzü ve yarınınızı belirlemez

4-KENDİNİZİ SUÇLAMAYIN

05 Mayıs 2024, Pazar 07:00

Peri masalınız sona mı eriyor?

“Ve sonsuza dek mutlu yaşadılar...”

Peri masalları hep bu cümleyle biter. Ama nedense biz o masaldaki kahramanların sonsuza dek nasıl mutlu yaşadıklarını hiç bilemedik. Masal orada bitti, devamını göremedik.

Bizim eski Yeşilçam filmlerinde aynı son vardır. Film boyunca yakışıklı jön ile, güzel genç kızımız aşklarını yaşayabilmek, ailelerine kabul ettirmek için mücadele eder. Kötü adamlar, başa gelen talihsiz olaylar, mantığa sığmayan tesadüfler... Ama film hep, bu yakışıklı jön ile genç kızın nikah masasına oturmasıyla biter ve o an perdede “Son. Arzu Film” yazısı belirir. Peki ya sonra? Oysa gerçek dünyada asıl hikaye, nikah masasından kalkınca başlar. Ve inanın bana bu hikaye, film boyunca gösterilenden daha zordur. Çünkü mükemmel evlilik yoktur. Evliliğin ilk günlerinde, balayı evresinde olduğunuz için küçük sıkıntıları görmezden gelmek kolaydır. Ancak zaman geçtikçe, bir zamanlar sevimli bulduğunuz tuhaflıklar sizi rahatsız etmeye başlayabilir. Pembe gözlükler çıkarılmıştır ve eşinizi kusurlarıyla gördüğünüz dönem başlamıştır. Yani romantik aşk filmi gitmiş, yerine biraz dram, biraz gerilim serpilmiş gerçekçi akıma uygun yepyeni bir film vizyona girmiştir. Faturalar, ev işleri, çocuklar, idare etmeniz gereken aileler vardır artık. Hepsi birer stres kaynağıdır ve mutlaka iyi yönetilmesi gerekir. Ah tabii, siz bunu fark edebiliyorsanız... Çünkü kimisi o romantik filmden çıkmayı hiç istemez, sorunları inkar eder ve evliliği büyük bir çıkmaza götürür.

İŞTE O İŞARETLER

Evliliğinizin düzeltilmesi gereken bir noktaya geldiğini anlamak için bazı işaretleri görmeniz gerekir.

1- Birbirinizle konuşamıyor hale gelmişseniz ya da her konuşma tartışmaya dönüşüyorsa,