Hafta sonunu “Kıyafetime Karışma” eylemlerinde geçirdim! Cumartesi akşamı Kadıköy’de ciddi bir kadın kalabalığı vardı. Sloganları çok anlamlı, çok canlıydı: “Dünya yerinden oynar, kadınlar özgür olsa!”; hele “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz!” “Her yer kadın, her yer direniş!” bir güzel söylüyorlar!
Pankartları, yaka iğneleri her şeyleri var. Kadınlar, özgürlük taleplerini haykırarak Süreyya Operası’nın önünden rıhtıma kadar indiler. Cumartesi çok kalabalık olan ara sokaklarda alkışlandılar, sonra da dağıldılar, arkalarından gelen polis, TEM, gazlı polisler de biraz özgürlük havası almış oldular!
Meğer o sırada Kadıköy gibi bir başka özgürlük alanı olan Maçka Parkı’nda bir park görevlisi, iki genç kızı rahatsız ediyormuş!
Kızlara önce “kıyafetini beğenmedim, parktan çıkın” demiş.
Bak sen?
Maçka Parkı, Nişantaşı’nın göbeğinde kalmış bir avuç yeşillik, zaten gidecek başka yer yok. İnsanlar burada köpeklerini gezdirir, nefes alır. Laf aramızda tam da özgürlük vardır. Kızlar şortlu, erkekler sevgilileriyledir, yaygısını seren müziğini dinler.
Kimse kimseden rahatsız değilken parkın görevlisi rahatsız!
Çünkü o İBB’nin elemanı ve o yaşam biçimine kendini yabancı hissediyor.
O kadının üzerindeki kıyafeti onun çevresindekiler giymiyor.
Rol model olarak gösterilen dönemin iktidarının bütün kadınları örtülü.
Gelen turistler bile çarşaflı, peçeli!
Dondurmasını yalamak için yüzünün üstündeki peçeyi kaldıran kadınlar!
O görevli, içinde bulunduğu ortama yabancı olmayı bırak, düşman! Ve görevini o yönde kullanıyor, gidip kadınları parktan çıkarmaya kalkıyor. Halbuki görevi onları taciz etmek değil, eden olursa korumak. Zaten “Size tecavüz ederler” derken düşüncesi de o.
Bıraksan o tecavüz edecek!
Kızlar pabuç bırakmayıp bağırıp çağırınca gidip polis çağıracak kadar da kendinden emin.
Kızlar suç işliyor ya!
Çünkü o iklim var ülkede! Polis de geliyor, böyle sıradan işe yalvarsan gelmez. Bu sefer parktakiler kızların arkasında duruyor. Kimse rahatsız değil, size ne herkesin kıyafetinden diye.
Polisler işi büyütmeyip gidiyor. Ama iş büyük aslında.
Pazar günü bu kez olay mahallinde yapılıyor “Kıyafetime Karışma” eylemi. Parkta herkes hayatını yaşıyor. Olaya muhatap olan Çağla Kara ve arkadaşı Burcu Şentürk yaşadıklarını kameralara anlatıyor.
Bunu yaratan iklim
AKP iktidarı, laik devletten dindar devlete, laik hukuktan şeri hukuka geçiş eylemlerini dini nikah atağıyla sürdürür, milli eğitimi dini eğitime dönüştürmek için çocukları dini vakıflara emanet ederken ülkede yaratılan iklim, laik yaşam biçimini tehdit ediyor.
Sıradan vatandaş, saldırgan olmakta hak görüyor kendine; başı kolu açık kadınlar, kıyılara, CHP’nin güçlü ilçelerine sıkışıp kalırken, Anadolu’da Kuran kurslarında küçücük kızlar hocaların tasallutuna maruz kalıyor! Meslek dışından iki kadın, büyükelçi olarak atanıyor, ikisi de tesettürlü.
Bu şu demektir, günümüzde muteber kadın, başı örtülü kadındır. Diğerlerine saldırı serbest!
Atatürk düşmanlığı
Atatürk heykeline saldırı aynı gün televizyon haberlerine yansıyan bir başka olay, Şanlıurfa’da sarıklı poturlu bir adamın elinde bir orakla İslamda put yoktur diye Atatürk heykeline saldırması. Nedense bu tür olaylarda valilik, kendini Adli Tıp yerine koyarak anında rapor veriyor: zaten adam deli.
Sen nereden biliyorsun?
Asıl olay, adamın saldırısı değil, adama gösterilen hoşgörü ve şefkat. Başka bir olayda aslan kesilen polis ve jandarma, adamı ikna ederek oradan indiriyor, kameralara açıklama yapması için bekleniyor, lütfen götürülüyor. Diyeceksiniz ki her iki olayda da yasalar devreye girdi. Atatürk heykeline saldıran gözaltında, diğeri açığa alındı. Şimdilik. Biz çok bağırdık diye. Yarın çıkarlar!
01 Ağustos 2017, Salı 05:00
Haberin Devamı