Yıllar önceydi. Londra'ya bir konferans nedeniyle gitmiştim. Orada uzun zamandır siyasi mülteci olarak kalan eski bir tanıdığımla buluştuk. "Sen Avrupa Birliği üyeliğini savunuyorsun, değil mi?" dedi. "Evet" diye cevaplayınca, bir mülteci olarak yaşadığı sıkıntıları anlattı. İngiltere'nin yabancıları nasıl dışladığını, kendi yaşamından örneklerle ifade etti.
İslami kesimin ünlü isimlerinden Mehmet Şevki Eygi ise, bir yazısı nedeniyle mahkum olduğunda, 1969 yılında Suudi Arabistan'ı tercih etti. Ancak orada üç ay kalabildi, sonunda Almanya'yı seçti. Ardından gelen 1971 darbesi nedeniyle 5 yılını Almanya'da geçirdi. Avrupa, yıllarca, iş arayan insanlarımızın hedefi oldu. Ayrıca siyasi bakımdan başı derde girenlerin başvurduğu ilk adresti.
Avrupa’ya giden Türkler ne ölçüde umduklarını bulabildiler, hangi kesim ne ölçüde insani muamele gördü; bunları değerlendirmek kolay değil. Ancak, ne olursa olsun, Avrupa ülkelerine çalışmak üzeri gitmeyi planlayan yurttaşlarımızın sayısının hala yüksek olduğunu görebiliyoruz. Siyasi mültecilerin tercihi de AB ülkeleri.
AK Parti'nin "reformlar dönemi"ndeki en büyük destekçileri, AB ülkeleri olmuştur. Askeri vesayetle mücadelede yine Avrupalı "dostlarımız"ın olumlu yaklaşımlarından güç aldık…
Şimdi rüzgar başka türlü esiyor. Roller değişmiş gibi. Muhalefet "Batı işbirlikçisi" olmakla eleştirilirken, iktidar çevreleri Batı'nın "ikiyüzlülüğü", "düşmanlığı" üzerine sert söylemleri tercih ediyorlar…
AB üyeliğini şimdi istiyor muyuz? Şu cevabı eskiden muhalefet sözcüleri verirdi: "Bizi almayacaklar ki!" Benzer söylemlerin, bugün, iktidar çevrelerinde ağır bastığı söylenebilir.
Sorun AB mi yoksa biz mi?
AB, çok değişik ülkelerin karmaşık bir toplamı. Her birinin Türkiye'ye yaklaşımları farklılık gösteriyor. Ayrıca her ülkenin içindeki farklı siyasi partilerin farklı tutumları var. Hepimizin takip ettiği gibi, AB'de güncel değişimler de oluyor. Milliyetçilik, yabancı düşmanlığı, İslamofobi ve her tür ayrımcı söylem yükseliyor. Zenginliğin verdiği bir bencillik de giderek öne çıkıyor. Bu olumsuz özelliklere karşı, bunlarla baş etmeye çalışan bir demokratik birikimin geliştiğini de görüyoruz.
AB'nin, insanlığın ortak zenginliğini biriktirdiği değerleri, yani evrensel hukuk değerleri, insan hakları, ifade ve örgütlenme özgürlüğü gibi değerleri, önemli. Bu değerlere ihtiyacımız her geçen gün artıyor.
Siyaset ise her zaman değişik sesler çıkarabilir.
23 Mart 2018, Cuma 05:00
Haberin Devamı