Sivil toplum kuruluşları (STK), son yıllarda temel sorunların çözümü ve barışçı yöntemlerin geliştirilmesi konusunda dünya çapında önem kazandı.
İki gün önce tutuklanan Osman Kavala da, Türkiye'nin sivil toplum kültürünün, birikiminin, önemli simgelerinden birisi.
Büyükada'da hak savunucuları davasıyla birlikte iktidar partisi ve medyası STK'ları hedef alan, bir dışlama, ötekileştirme yaklaşımı içine girdi.
Bir kesim STK'ları, insan hakları örgütlerini, "Batı işbirlikçisi", "Casus", "Ajan" diye suçlayan bir dil tutturdu.
Aslında bu suçlama biçimi, yeni ortaya çıkmış değil. Ulusalcılar, militaristler, AK Parti iktidarı öncesi yıllardır, Avrupa Birliği'ni, Batı'yı ve de STK'ları benzer bir yaklaşımla hedef haline getirmişlerdi.
AK Parti programında STK’lar
AK Parti, kuruluşunda ve iktidarının ilk yıllarında farklı bir yaklaşım içindeydi. Parti programında hala STKlarla ilgili ifadeler, dramatik ve çarpıcı:
"İnsan hakları alanında faaliyet gösteren gönüllü kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin görüş ve önerileri dikkate alınacak, devlet organları ile bu kuruluşlar arasında sıkı bir işbirliği oluşturulacaktır. İnsan hakları ihlallerinin tespiti, çözüm önerilerinin geliştirilmesi, insan hakları eğitimi ve kolluk güçlerinin denetimi konularında bu kuruluşların katılımına ağırlık verilecektir."
Bu yaklaşım, demokratikti ve evrensel bir anlayışı ifade ediyordu. Bir toplumda demokrasinin derinleştirilmesi, öncelikle ötekinin hakkının korunabilmesi için STK'lar etkin bir araçtır.
Osman Kavala
Ağustos 2005'te Başbakanı Tayyip Erdoğan, Kürt meselesindeki görüşlerimizi dinlemek amacıyla bizleri davet etmişti. Bu görüşme 5 saate yakın sürmüştü. Erdoğan, Kürt sorununun barışçı çözümü için devletin yaklaşımının geçmişte hatalar içerdiğini kabul etmişti.
O toplantıya Başbakan'ın davetiyle katılanlardan birisi de Osman Kavala'ydı. Sivil toplum önemsendiği için çağrılmıştı. Türkiye gibi devasa sorunlarla boğuşan bir ülkede, sivil toplumcu, barışçı muhalefetin varlığı ve ayakta kalmasının hayati önem taşıdığını düşünüyorum. Barışçı yöntemlerin, meşru muhalefetin ceza tehdidiyle susturulmak istendiği koşullar, en çok şiddet yanlılarının yolunu açar. Toplumsal uzlaşma, öncelikle muhalefetin meşru zeminde hareket edebilmesi ve düşüncelerini özgürce dile getirebilmesiyle haklı bir zemine oturabilir.
..........
Kitap: Ufuk Uras'ın milletvekilliği yıllarını da kapsayan anıları "Velhasıl" Doğan Kitap’tan...
03 Kasım 2017, Cuma 05:00
Haberin Devamı