Pazar Postası'Ben kimselere vurulmadım, adamlar bana aşık oldu'
Paylaş
'Ben kimselere vurulmadım, adamlar bana aşık oldu'

Müzeyyen Senar'ın hayat hikayesi Türk musikisinin hikayesi aynı zamanda. Müzeyyen Senar, 5000'den fazla plak doldurdu, 2008'de 'Devlet Sanatçısı' ünvanını aldı. 'Cumhuriyet'in Divası' diye anıldı...

Bugün 95 yaşında olan Müzeyyen Senar, Bodrum’da çocuklarının desteğiyle yaşıyor. Benzersiz anıları Radi Dikici’nin kaleme aldığı ‘Cumhuriyetin Divası Müzeyyen Senar’ adlı kitapta, fotoğraflarla capcanlı yaşıyor...

Haberin Devamı

RÖPORTAJ: SERAL CUMALI

seral.cumali@posta.com.tr

Bursa-Çekirge’de kıraathane işleten ‘Cerrah’ lakaplı Mehmet Bey, aynı zamanda lakabına uygun olarak diş çeker, sünnet eder, bitkilerden ilaç yapıp hastalıkları tedavi ederdi. Bursa’nın Pınarbaşı Köyü’nde yaşayan Zehra ise müthiş güzellikteki sesiyle Kuran okur, keyifli ortamlarda gazel atar, tef çalardı.

‘Cerrah’ Mehmet ile Zehra 1909’da evlendi. Ertesi yıl kızları İsmet, 1915’te de oğulları Hilmi doğdu. Çocuklar büyüdükçe masraflar da artıyordu. Bir gün Zehra Hanım’ın çocuk sahibi olamayan kız kardeşi Hadiye ve kocası Ziya Bey İstanbul’dan Bursa’ya gelip 8 yaşındaki İsmet’le, 4 yaşındaki Hilmi’yi istedi.

Mehmet Bey ve Zehra Hanım, ‘Bari çocuklar iyi şartlarda yaşasın’ diye bu isteği kabul etti. Böylece iki kardeş teyze ve eniştelerinin çocukları olarak İstanbul’a taşındı..

Haberin Devamı

“Bir sabah kekeme uyandım 10 yıl öyle kaldım”

Zehra Hanım iki çocuğunu gönderdi ama hemen hemen tekrar hamile kaldı. Tarihler 16 Temmuz 1918’i gösterdiğinde Pınarbaşı’ndaki evin oturma odasında Zehra Hanım bir kız çocuk dünyaya getirdi. Bu çocuğunu vermemeye kararlıydı, o nedenle hamileliği boyunca çalıştı.

Yeni doğan kızlarının ismini Hikmet koymak istediler. Nüfus kağıdını çıkarmak için enişte şehre gitti ama getirdiği nüfus kağıdında çocuğun adı ‘Hikmet’ değil ‘Müzeyyen’ yazıyordu.

‘Ne yapayım, bu kız çocuğuna Hikmet adını yakıştıramadım’ diye açıkladı bu durumu enişte. Zehra Hanım, kızı Müzeyyen’i ninni yerine şarkılar, türküler söyleyerek uyuttu. Biraz büyüyünce uyurken o da annesiyle şarkı söyledi.

6 yaşına geldiğinde mevlitlerde kuran okuyan annesine eşlik etti. Düğün derneklerde şarkılar söyledi. Müzikle o kadar içiçeydi ki kendi deyimiyle tuzluğu bile nameli istiyordu.

Ama bir sabah küçük Müzeyyen kekeme olarak uyandı. Küçük kıza nazar değdiğine inanıldı. Doktorlara, hocalara gidildi, çare bulunamadı. Müzeyyen 10 yıl kekeme kaldı. Ancak öğretmeni küçük kızın şarkı söylerken kekelemediğini farketti.

Onu müziğe daha da itti. Müzeyyen ileriki yıllarda, “Eğer kekeme olmasaydım Müzeyyen Senar olamazdım” diyecekti.

Haberin Devamı

Sahnede rakı bardağını çevirip içer, elmayı eliyle bölüp yerdi

İşgal yıllarıydı, Mehmet Bey, Yunan askerlerin cinsel hastalıklarını tedavi ederek çok para kazanıyordu. Para onu hovarda yapmıştı. Yunanlılar gidince para da bitti ama Mehmet Bey’in hovardalığı bitmedi. Müzeyyen 9 yaşındaydı, Zehra Hanım’ın canına tak etti ve kızını bırakıp İstanbul’a kızkardeşinin yanına gitti.

Küçük kız babaannesine taşındı, birlikte günlüğü bir kuruşa tütün dizerek geçiniyorlardı. Müzeyyen 12 yaşına gelince babasının cebinden iki lira alıp evden kaçtı ve doğruca İstanbul’a gidip Üsküdar’da oturan annesini buldu.

Üstelik annesinin adresini bilmiyordu. 1932’de Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne başladı. 1932’de 14 yaşında ilk kez radyoda söyledi. Müzeyyen’i Belvü Gazinosu’nun sahibi radyodan keşfetti ve gazinoya çıkarttı.

Sahneye çıkmak için getirdiği ‘solo’ şartı ile gazino tarihinde ‘solistlik’ müessesesini başlattı. ‘Haydar Haydar’, ‘Ormancı’, ‘Benzemez Ki hafızalarda hala o görüntüleri ile yer alıyor.

Haberin Devamı

Cumhuriyetin Divası. Temmuz 2000’de Urla İçmeler’deki bir düğünde sürpriz olarak sahneye çıkmıştı. Başından aşağıya dökülen güllere basarak ayağı kayıp düşünce leğen kemiği ve beş kaburgası kırıldı.

O günden sonra ise bir tek 10 Haziran 2004’te Sezen Aksu’nun Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda düzenlediği ‘Müzeyyen Senar 70. yıl’ konserinde sahneye çıktı. Bu hayranlarına sahneden son şarkı söyleyişi oldu.

“Bir tek sefir olan 3. eşime aşık oldum, şarkıcıyım diye hükümeti bizi ayırdı ”

Müzeyyen Senar üç kere evlendi. İlki 1935’te evlendiği, hayatı boyunca soyadını taşıdığı Ali Senar’dı. Eskişehir turnesinde tanıştılar. Müzeyyen, Porsuk Bahçesi’nde program yapıyordu.

Ali Senar da Porsuk Otel’in müdürüydü. İlk eşi ve ilk çocuğu Ergun Saner’in babası olan Ali Senar’ın kendisini Atatürk’ten nasıl kıskandığını şöyle anlatmıştı: Dolmabahçe Sarayı’nda ölümünden iki yıl önce Atatürk’e şarkı söyledim.

‘Cana Rakibi handan edersin’ şarkısını beğendi. Yolda kocamla kavga ettik. Kıskanmış. Eve gelince üstüme yürüdü, annemi tartakladı ben de kafasına vazoyu geçirdim. Bir defasında da Atatürk’le dans ettim diye kavga ettik.

Haberin Devamı

Sonra da ayrıldık zaten. 1943’te kızı Feraye ve oğlu Ömer’in babası Ercüment Işıl’la evlenmeden önce nasıl intihara teşebbüs ettiğini ise şöyle anlatıyor: “Ercüment Galatasaray’da top oynardı. İki sene Ankara’da dolaştık, sonra İstanbul’a yollamaya kalktı beni. Ailesi istememiş güya. Nişanlı olduğumuzu ailesinden saklamış, arkadaşız demiş.

Ailenin bir şarkıcı parçasını gelin olarak kabul edemeyeceğini söylemişler. Ben de kıymak istedim canıma, üçüncü katın penceresinden attım kendimi aşağıya. Kömürlüğe düştüm.

Genceciktim hem de. Ne yapayım kurtulmak istedim, hayattan da, o adamdan da, ailesinden de...” Ama bu intihar girişimin ardından evlenirler. Kayınpederini oğlu Ömer doğduğunda ilk kez görür Müzeyyen.

Torunu olduğunu duyup gelmiştir. Sonra da ikinci torunu Feraye’yi kucaklar. Çocuklara rağmen bu evlilik sürmeyecektir, ayrılırlar. Müzeyyen Senar’ın üçüncü eşi ise 1953’te Suudi Arabistan sefiri Tevfik Hamza Bey olur.

Yıllar sonra; “Hiç birinde de gelinlik giymek nasip olmadı bana. Öyle kimselere vurulmadım. Hep adamlar musallat oldu bana. Ben bir kez âşık oldum aslında, o da Suudi Arabistan sefiri Tevfik Hamza idi.

Evlendik, sefire oldum. Ama şarkıcı olduğum için hükümeti istemedi, bizi ayırdı. O gerçekten adam gibi adamdı. Hayatımda ilk kez bir erkeğin omuzlarımdan bütün yükü alarak beni sevebileceğini onda gördüm” diye anlatacaktı aşk hayatını...

(25.08.2013 tarihli Posta Karnaval ekinden alınmıştır.)