Sosyal medyada 200 bine yakın takipçisi olan ve neredeyse her gün iki çocuğunun fotoğraflarını paylaşan ünlü bir blogger’a kocası boşanma davası açıyor…
Eşiyle şiddetli geçimsizlik yaşadığı için boşanmak isteyen adam, çocukların velayetini de istiyor. Gerekçesi de çocuklarının fotoğraf ve videolarının eşi tarafından kamuya sunulması ve istismara davetiye çıkarması.
Blogger anne, çocuklarının her anını sosyal medyadan paylaşıyordu.
VELAYET BABAYA...
Karısının ün kazanmak için çocuklarını ekrana çıkartması da bir başka gerekçe. Yani anne, çocukları kullanarak kendi tanınırlığını artıyor.
Boşanma davası sürerken mahkeme bir ara karar alıyor ve çocukların velayetini babaya veriyor.
Bu arada çocukların fotoğraflarının sosyal medyada paylaşılmasına da yasak getiriliyor. İşte günlerce tartışılacak şahane bir konu. Hatta sosyal medya çılgınlığımızı ve blogger’lık meselesini masalara yatırmalık mevzu.
İzlenme ve de izleme merakımızın geldiği nokta açısından önemli.
NİYE ENGEL OLMADIN!
Çocuklarının her anını, her konuşmasını, her giydiğini, yediğini, içtiğini sosyal medya hesabına koyan annelerin sayısı o kadar fazla ki… Çoğu da çocukları üzerinden kariyer yapan, ün kazanan tipler.
O çocuk, her anının kamuyla paylaşılmasından mutlu mu acaba, soran yok!
O yüzden bu, emsal bir karar ve anne babaları çok yakından ilgilendiriyor. Burada tek sorun var, o da bana göre baba!
Madem bu olayı doğru bulmuyordun, çocuklarının kullanıldığını düşünüyordun; neden daha önce müdahale etmedin de, boşanmayı bekledin diye sormazlar mı adama?
'BİR YIL SONRA AYNI BİKİNİ' AYIP MI?
Yaz geldi mi plaj magazinleri başlıyor ya; seviyorum o cıvıl cıvıl fotoğrafları, eğlenen, denize giren mutlu tasasız insan karelerini. Bakmak bile insanın içini açıyor.
Gel gör ki, bikinili karelerin altına atılan başlıklar bazen saçmalık ve tuhaflık sınırını aşıyor. Sözkonusu haber şu…
Gencecik bir oyuncuyu, Begüm Öner’i Bodrum’da bikinili çekmişler; altına da “Bir yıl sonra aynı bikiniyle” diye başlık atmışlar. Ya hayırdır arkadaşlar? Aynı bikiniyi iki sene giymek ayıp mı? Bu kadar yadırgadığınıza göre; siz aynı şortu iki sene üst üste giymeyip çöpe atıyorsunuz herhalde! Biraz izan ya...
Rica ederim insanları başlıklarınızla küçük düşürmeye çalışmayın. Kaldı ki iki sene aynı bikiniyi giyen de küçük düşecek değil!
Erkek yazarlardan bunu duymak…
Plaj magazini denilince, mutlaka selülit magazini de oluyor. Magazincilerin en sevdiği konu bu!
İşleri bu tamam, elbette çekecekler ama başlıklar gerçekten zalim ve incitici. Her sene yazıp çizsek de, ‘çekin şu objektifleri kadınların kalçalarından’ desek de dinletemiyoruz. Sevindirici olansa, bu sezon başlar başlamaz iki erkek yazarın bu konuyu köşesine taşımış olması.
Biri Fatih Altaylı, diğeri de Özay Şendir. “Son derece çirkin ve cinsiyetçi buluyorum bu kalça-basen gazeteciliğini” diyen Özay Şendir’e de...
“Göbekli, selülitli kareleri basacaksan bas ama size mi kaldı insanların fiziksel özellikleriyle dalga geçecek başlıklar atmak? Ayıp” diyen Fatih Altaylı’ya da bravo. Sayıları az da olsa bazı erkeklerin de bu konuda hassas davrandığını bilmek güzel.
En büyük iş de o sayfaları, TV programlarını hazırlayan editörlere düşüyor. Biraz nezaket, biraz düşünce arkadaşlar.
ÇOK SEVDİM
“Tarkan ve biz diye ayrılıyoruz. Bazıları sanatçı, biz ise şarkıcı. Mesela Sezen Aksu’nun evine gittiğimde yere oturma ihtiyacı hissediyorum. Ajda Pekkan’ı görünce eğilme ihtiyacı hissediyorum…”
Piyasanın en çok iş yapan, en çok dinlenen şarkıcılarından biri olup; şımarmadan, kendinden geçmeden doğru isimlere hakkını teslim etmek, ne güzel bir erdem. O yüzden Demet Akalın’ın bu sözlerini çok sevdim.
HİÇ SEVMEDİM
“Yurtdışında da soruluyor ‘Necisin de bu kadar takip ediliyorsun?’ diye. Biz de bulmaya çalışıyoruz! Life-style bir şey mi desek diyorum... Tasarımcı da, stil danışmanı da değilim. Ama çok iyi sosyal medya uzmanı oldum. Neyin ilgi çekeceğini iyi biliyorum...”
Şeyma Subaşı’na mesleği sorulmuş, cevap bu! ‘Mesleğim yok’ demek bu kadar zor mu? Gencecik kızsın, ihtiyaç yoksa çalışmazsın, bu kadar basit. Kendine zorla meslek uydurmak komik olmuş, hiç sevmedim.
Bir düğünde üç gelinlik giymek niye?
Yazın beklenen düğünüydü, sonunda gerçekleşti...
Burak Özçivit ve Fahriye Evcen önceki akşam ‘Evet’ diyerek imzaları attılar, Allah bir yastıkta kocatsın. Düğünün ardından tek soru kaldı: Neden bir gelin, tek gecede üç gelinlik birden giyer?
Moda yazarı arkadaşımın cevabı şu: Görgüsüzlükten! Bir başka neden de modacıları kıramamak. ‘Düğünümde benim gelinliğimi giy’ diyen modacılar gelinlik hediye ettikçe, ünlü gelinler de ‘bol bol giyeyim’ diyor herhalde.
O değil de, inşallah trend haline gelmez bu durum, tek gelinlik giyen ayıplanmaz! Bu arada arkadaşımdan dedikodular şöyle: İlk giyilen Raşit Bağzıbağlı imzalı gelinlik, nikah kıyıldıktan sonra hemen çıkarılmış.
Dans etmek için arkası fiyonklu ikinci gelinlik giyilmiş; dans biter bitmez de tekrar ilk gelinlik giyilmiş. “O sıcakta nasıl üşenmediler anlamadım” diye anlatıyor arkadaşım. After party’de ise üçüncü gelinlik giyinilmiş elbette.
Valla bunlar evlenme arefesindeki kızlar için kötü örnek, benden söylemesi.
MAKARA
Şu sıcak yaz günlerinde bir nebze olsun ferahlamak için insanlardan soğuyorum! (Twitter’dan)
01 Temmuz 2017, Cumartesi 05:00
Haberin Devamı