O kadar alıştık ki kaba, hoyrat, tacizci, kötü insanların sırtlarının sıvazlanmasına... O yüzden bu hafta yaşanan iki sevimsiz olayın hesabı sorulduğu için acayip sevindim, ‘oh be sonunda’ dedim.
Biri malum olay; zabıta memurunu tokatlama mevzusu. İnsanlar artık kendi çocuğunu bile tokatlamazken, koskoca bir adamı tokatlamaya cüret eden Zabıta Dairesi Başkanı Tayfun Karali görevden alındı ve hakkında soruşturma başlatıldı.
Emrinde çalışan bir zabıta eri, yanlış yapıp emniyet şeridini kullandı diye onu uyarmak yerine tokat atan, hatta bayılmasına neden olan, bir adamın onurunu gururunu kıran bu yöneticiyi savunmadığı için, arkasında durmadığı için ve gereğini yaptığı için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal’ı canı gönülden tebrik ediyorum.
★ ★ ★
Diğer tebrik de Zonguldak, Filyos Belediye Başkanı Ömer Ünal’a...
Belediyede çalışan bir taşeron işçinin “Herkesi tahrik ediyorsunuz” diyerek bisiklete binen kadınlara saldırması üzerine; protesto için kente gelen kadınlardan özür diledi.
Olanları umursamayabilirdi ama umursadı. İşte bize de böyle yöneticiler lazım!
Öyle bir Mehmet Günsür performansı izledim ki...
‘Martıların Efendisi’ filmini oyuncularla birlikte izledim... Başroldeki Mehmet Günsür’ün söylediği gibi, ana akım sinema hikayelerinden farklı şeyler de yapılabileceğini gösterdiği için önemli bir film.
Herkesten izole, kendi dünyasında yaşayan bir şizofreni oynuyor Günsür. Yardımcıları sayesinde dış dünyadan korunuyor, martılarla konuşuyor ve kendi hayal dünyasında yaşıyor.
Ne zaman ki gerçek hayattan bir kadınla tanışıyor; tüm dünyası da yıkılıyor. Ona aklını kaçırtan şeyler ise bu ülkenin acı dolu gerçekleri... Ben Mehmet Günsür’ü uzun bir süre bu performansla hatırlayacağım, çok net. Konuşması, yürümesi, tepkileri, hele o kostümleri tek kelimeyle müthiş.
Şizofreniyle ilgili çok şey okumuş, incelemiş tabii. Zaten “Oyuncular profesyonel şizofrenlerdir” diyor, boşuna değil. Bu müthiş film vizyonda; kaçırmamanızı tavsiye ederim.
Rolden etkilenip ağlayan oyuncu: Bige Önal
‘Martıların Efendisi’nin Nejat İşler, Timuçin Esen gibi varlıklarıyla filme güç katan başka oyuncuları da var. Hele Nejat İşler... Kaba saba, pislik bir kahvehane delikanlısını öyle oynamış ki, ‘helal olsun’ diyorsun; çok etkileyici. Filmin diğer başrolü Bige Önal ise ayrı bir yetenek...
İlk sinema filmi ama o saf adamın hayatını alt üst eden performansı hafızalarda yer edecek cinsten... Bunları konuşurken bile gözlerinin dolu dolu olması ona sarılma isteği uyandırıyor.
Bir ara sarılıyoruz da zaten, böyle etkilenme hali olamaz zira! Filmin yapımcısı Erol Avcı da bir tebriği hak ediyor... En baba filmlerin gişede hüsrana uğradığı dönemde, izlenme derdini düşünmeden böyle bir filmi çektiği için.
Silivri’de harikalar diyarı...
Şu soğuk, kasvet, yağmur çamur zamanları en iyisi yorgunluk atacağın, tazeleneceğin yakın diyarlar. Şehirli insanın aradığı tat bu artık! O zaman size İstanbul’a bir saat uzaklıktaki Grandma’s Wonderland’i anlatayım: Silivri’deki bu 7 odalı butik otel; yeşillikler içinde, göleti olan, sebzelerin bostandan, meyvelerin bahçeden toplandığı, şahane yemekler sunan bir çiftlik evi. Eski gazeteci olan Özgün Levent, 20 yıldır ailesinin yaşadığı şahane evi 1.5 yıl önce otele dönüştürüyor...
Kısa süre içinde romantizm, huzur arayanlar ve dinlenmek isteyenler için kaçış yeri halini alıyor burası. Öyle ki inzivaya çekilmek isteyenler, yoga grupları için cennet gibi.
Otele girer girmez tanıdık gelince anlattılar... Gülse Birsel’in filmi ‘Aile Arasında’ burada çekilmiş. Yani filmdeki ‘Adanalı dünür’lerin evi tam da burası. Hafta sonu kaçamağı için, dinlenmek isteyenler için şiddetle tavsiye ederim, mis.
24 Aralık 2017, Pazar 05:00
Haberin Devamı