Hep inişli çıkışlı, fırtınalı bir hayatı oldu. Ne aşkını sakladı, ne yaşadığı şiddeti... Hep net ve açık oldu. 40 yaşındaki Deniz Akkaya diyor ki: Yaşlanmaktan değil, demode olmaktan korkuyorum. “Elalem ne der” diyerek yaşayanlar, olduğu gibi görünmeyenler, boşanıp televizyona çıkanlar, “Oyuncuyum ama çok namusluyum” diyenler falan... İşte onlar o kadar demode ki…Işıl CİNMEN isil.cinmen@posta.com.trOnur Baştürk, geçenlerde Cem Yılmaz ve sizin 2001 Bazaar çekiminizi köşesine koyup “Ünlüler eskiden daha cesurmuş!” yazdı... Işıl CİNMENisil.cinmen@posta.com.trOnur Baştürk, geçenlerde Cem Yılmaz ve sizin 2001 Bazaar çekiminizi köşesine koyup “Ünlüler eskiden daha cesurmuş!” yazdı... Valla hiç alakası yok. Hâlâ eskisi kadar cesurum. Kış ortasında yapılan bu son çekimin 2001’dekinden ne farkı var? Cem Yılmaz ortam muhafazakarlaştığı için böyle bir çekimden çekinecek biri değil. Yapmaz çünkü artık vücudunu beğenmiyordur. Göbeği çıktı. Ayrıca ne muhafazakarlığı? Nasıl yani?Bu kadar muhafazakar, ahlaklı bir toplumuz ama çocuğa, kadına, hayvana tacizde dünya lideriyiz. O fotoğraf marjinal değil, bugün de çekilir. Marjinallik içe kapandıkça coşar.40 yaşındasınız. Yaşlanmaktan korkuyor musunuz? Yaşlanmaktan değil, eskimekten, demode olmaktan korkuyorum. Hiçbir zaman demode olmadım. Kendini eve kapatarak elalem ne der diye düşünerek yaşayanlar. Boşanınca işine geri dönmeye çalışanlar... Oyuncuyum ama evimin kadınıyım, çok namusluyum diyenler falan... İşte bunlar demode… Demode olmayan, kendini olduğu gibi ortaya koyan çok az kişi var, üzgünüm.Çünkü korkuyorlar… Mesela Elif Şafak “Ben biseksüelim” dediği için linç edildi. Son derece cesur bir hareketti. Küçüklüğümden beri eşcinsellere yakın duran bir insan oldum. Kimilerine göre eşcinsellik ‘tu kaka’ olabilir. Onların çoğunun içinde de gey’lik vardır zaten. Bu soruya ufak bir süzgeçten geçirerek cevap vermeliyim çünkü artık Ayşe var.Hahaha peki! Hakkınızda yazılanları okurken fark ettim ki çocukluğunuzu hiç anlatmamışsınız… Soran olmadı ki… Hayat hikâyeleri ancak arabesk olduğunda ilgi görüyor. Benim acıklı bir hikayem yok. Annem ve babam hâlâ evli. Bir ablam var. İstanbul’da doğdum, özel okulda okudum. Üst düzey devlet memuru denizci bir babanın kızıyım. Adım da o yüzden Deniz. Ama şekilde mükemmel gibi görünen, içeriden çok kırılgan olabilir... Alain de Botton der ki: “Şöhret olmak isteyen herkesin hikayesinde dokunaklı, kırılgan bir çocukluk yatar.”Çocukluğunuz bunu doğruluyor mu? Ailemle hesaplaşmamı bitirdiğim için rahatça anlatabilirim artık. ‘El âlem ne der çetesi’ var ya bu ülkede… İşte benimkiler o çetedendi. Çocukluğum bu baskı altında geçti. Duygusal şiddet… Babam köşeleri olan bir adamdı, hâlâ da öyle. Teşekkürsüz sınıf geçmedim ama hep takdir beklediler, anlarsın ya… Hırsın bu türü zarar verir. Kendimi olduğum gibi iyi hissetmek için fazla fırsatım olmadı. Hiç de değişmediler, “Benim torunum Cumhurbaşkanı olacak” diyordu annem geçenlerde… Eskiden sinirleniyordum şimdi gülüyorum. Onlar benim siyasetçi olmamı istiyorlardı. Belki bu kadar ölüm kalım meselesine çevirmeseler olurdum da… Neyse… Yolumu çizerken babamın haberi bile olmadı! Gizlice Elite Model Look’a katıldım.Kaç yaşındaydınız o zaman? 18’e yeni girmişim ve nasıl bilinçsizim! Prova yaparken koreograf Uğurkan Erez: “Burada 20 kız var, 19’u model olacak. Birinden bir baltaya sap olmaz” demişti. O biri bendim. Çünkü modellik dünyasının sadece ışıltısını görüyordum ama bir baktım 12 saat çalışıyor bunlar. Tam bir amelelikti. Sürekli söyleniyordum, sorun çıkarıyordum. Duygu Dikmenoğlu birinci oldu.Hahaha! Ne yaptınız? Egosu yüksek bir kızdım, hemen Uğurkan Abi’nin rakiplerine gittim. Neşe Erberk’in ajansına kaydoldum. Sonra Best Model’a katıldım ve birinci oldum. Artık annem babam ne desin? Yıl 1997, 20 yaşındayım. Deniz Akkaya hikâyesi böyle başladı. Muhafazakar bir ülkede, tüm gözler üzerinizdeyken kimseden çekinmeden tek başınıza çocuk yaptınız. Bekar anne olmak ne kadar zor?Zor. Benim durumum Meryem Uzerli’den de zordu. Karşımdaki baba profili (Efe Önbilgin) çok zekiydi ve medyada çalışıyordu.Bekar anne olmak isteyen kadınlara ne önerirsiniz? Şu kadarını söylemem gerekir: Bu karar bencilceydi. Bencil bir karardı. “Ayşe bu şekilde dünyaya gelmek ister mi” diye düşünemeyecek kadar aşıktım. Şimdi o aşkın zerresi kalmadığı için konuşuyorum.Pişman mısınız yani? Hayır ama ben ortalama bir kadın değilim. Kimseye “Hamile kaldıysanız ve doğurmak istiyorsanız doğurun” diyemem çünkü herkes benim kadar güçlü değil. Baba figürü, aile sıcaklığı çocuk için gerekli. Pişman değilim çünkü ben bir proje çocuk doğurmadım, Ayşe bir aşk çocuğu. Evet, öyle. Ayşe’nin babasıyla resmen evlenseydik de çoktan boşanmış olurduk. O, sert, vurucu, kırıcı bir aşktı. Şimdi ki Deniz, o baba adayının suratına bile bakmazdı. Efe Önbilgin, “Ayşe büyüyünce benim gibi bir adamla birlikte olacak. Çünkü beni çok seviyor, genlerinde ben varım” demiş. Egoya bak! Kızım, aşkı için değmeyecek birinin arkasından gidebilir, babasına benzeyen birine gönlü kayabilir. Kaysın… Güzel bir aşk yaşar. Tokat da yer, ne anlama geldiğini anlar. Ama sonra düzgün biriyle evlenir diye umarım.Efe Bey Ayşe ile ilgileniyor mu?Ne ilgilenmesi! Ayşe ile üç yıldır konuşmuyorlar. Aramıyor.Nerede o?Geziyor işte. Hayatı boyunca yetecek parası var. Masraflarını da mı ödemiyor? Hayır, Ayşe’nin tüm masraflarını ben karşılıyorum. O böyle yaptıkça Allah bana yağdırıyor. Kızım en iyi eğitimi alıyor, hiçbir eksiğimiz yok. Efe’nin bana açtığı tüm davaları kazandım.Ama neden aramıyor Ayşe’yi? Üç yıl önce evlilik kararı aldığım kişiyle (Murat Varol) birlikteydim. Ayşe de Efe’nin yanındaydı. Benden habersiz Ayşe’nin pasaportuna el koydu. Sonra “Kaybettim” dedi. Çocuğunun pasaportu çıkmasın diye gidip imza atmıyor. Kızımı altı yıldır yurtdışına çıkaramıyorum. Ayşe bir gün bana, “Babam beni uçağa bindirmeye çalışıyor” dedi. “Nereye götürmeye çalışıyorsun Efe” dedim. “Annemler yaşlandı onları görmesi lazım, sensiz gelmiyor. Bizimle gel Ankara’ya” dedi. Benim de o zaman ilişkim vardı, “Asla gelmem” dedim. “Ayşe’yi son görüşüm olur” dedi. “Sen bilirsin, Ayşe’yi benim için mi görüyorsun?” dedim. Gerçekten o son görüşü oldu.Ayşe bu durumu nasıl karşılıyor?“Baban yurtdışında çalışıyor, o yüzden gelemiyor” diyorum. Aklı erdiği noktada bu durumun babasının seçimi olduğunu söyleyeceğim. Ama Ayşe, Pierre Loti’de okuyor. Tüm arkadaşları tatilde Fransa’ya gidiyor. “Ben de gitmek istiyorum” diyor. Pasaportu olmadığı için götüremiyorum, babası vermiyor imza. Kızınızla ilişkinize laf edenler vardı. Kızına sevecenlikle yaklaşmıyor, hep ‘Ayşe’ diye sesleniyor diyorlardı...Anneliğiyle hava atanlardan nefret ediyorum. Ayşe kendisi istemiyor ki öyle şeyler söylememi, “Anne benim bir adım var” diyor. Kimse başkalarının anneliğini küçümseyerek kendi anneliğini yukarı çekemez.Hiç evlilik teklifi aldınız mı? Aldım. Evlilik teklifi almak çok mühim bir şey olarak algılanıyor ya, buna üzülüyorum. Evlilik mutlu olursa güzeldir. Bu çatının gücünü kullanmak adına mutsuzluktan ölen yetişkinler çok. Hayır, çünkü bir önceki ilişkimde Murat’ı Ayşe ile tanıştırdım. Bana bir şey demedi ama teyzelerime gidip, “Ben yeni baba istemiyorum, benim babam var” diye ağlamış. Ona bir daha o stresi yaşatmak istemiyorum. ‘Sinek kadar kocam olsun başımda bulunsun’culardan değilim. Ne oluyor Allah aşkına evlenince? Kızım benim için çok değerli. Ben evlenmesem de olur…Sevgiliniz Gökmen Şeynova huzur veren birine benziyor. Sekiz aydır beraberiz. Benden iki yaş küçük. Annesi arkadaşımdı ama annesi büyük benden. Gökmen 15 yıldır Amerika’daydı, döndüğünde kilo almış. Sabahları koşmaya başladık. Öyle başladı… Aşka daha sağlıklı bakıyorum artık, şimdi de aşığım ama daha yumuşak bir aşk... Hülya Avşar’ı neden sevmiyorsunuz?Teknem daha hızlı gitsin diye erkek egemen toplumda, erkekleri havalandıracak laflar ediyor. Yok, “Bir kere aldatmaktan bir şey olmaz” yok, “Akıllı kadın dayak yemez.” Bunları nasıl hoş bulayım? Çoğu ünlü kadın yaşadıklarını saklıyor! Hülya Avşar’la ilgili bir sürü şehir efsanesi var değil mi? Dönüp dolaşıp önüme gelen iki konu var: Kapıdan çıkarken düşmüşüm. Eee siz hiç mi düşmediniz? Bir de bu dayak mevzusu... “Bunlar neden sana denk geliyor” lafına katılmıyorum. Birçok kadın “Alem ne der” diye gizliyor, utanıyor. Kein’da geçen çarşamba harika bir parti verdiniz. ‘Succubus by Deniz Akkaya’. Devam edecek mi? Öyle görünüyor. Jülide Güngör ile birlikte veriyoruz partileri. Elektronik müziğin devlerini ülkeye getireceğiz. Succubus, erkeklerin rüyalarına girip onlarla sevişerek enerjilerini çeken mitolojik bir yaratık. Kadınların güçlenmesi gerektiğine inanıyorum. Bu uçuk isim hoşuma gitti. Küçüklüğümden beri dışarı çıkmayı çok sevdim. Eskiden şuursuzca çıkıyordum, Allah’tan başıma bir şeyler gelmemiş. Hâlâ seviyorum çünkü çok eğleniyorum. Annelik, üstüne bir annelik kostümü giyip ölmeyi beklemek değil ki! Sevgilimle aşkımı yaşamayı da, sabahlara kadar dans etmeyi de seviyorum. Uyanınca da koşuma çıkarım. Ne yapıyorsan severek yap ama dengeyi kaçırma. O zaman hayatın hiçbir tarafının üstüne çizik atman gerekmez.