Olay birkaç yıl önce oluyor. Bir pazar günü 70 civarında insan, Seul’deki bir parkta toplanıyor ve hiçbir şey yapmıyor. Ellerinde akıllı telefon yok, bir yere yetişmek için aceleleri yok, konuşmak yok, öylece duruyorlar.
Amaçları, Güney Kore’nin geleneksel sporu haline gelen ve tek kuralı beynini çalıştırmadan uzun süre odaklanarak boş boş bakmak olan ‘Hiçbir şey yapmama’ oyununu oynamak.
(Bana sorsan, bunu yapmak da bir şey yapmak ama neyse!) Nedir bu oyun derseniz?
2014’te WoopsYang isimli bir sanatçı yaratmış. Derdini de şöyle anlatmış: “Uzun süredir tükenmişlik sendromu yaşıyordum.
Hiçbir şey yapmadan, herhangi bir üretimde bulunmadan geçirdiğim zamanlarda, korkunç kaygılar içinde buluyordum kendimi. Bir süre sonra yalnız olmadığımı fark ettim.
Dedim ki, hepimiz birlikte hiçbir şey yapmadan durursak kendimizi çok daha iyi hissedebiliriz belki...”
NİSAN'DA TAKSİM'DE
Olay bu. Aslına bakarsanız gayet de mantıklı. Sürekli kontrol etmek zorunda kaldığımız telefonlar, gözümüzün takıldığı saatler, cevap yetiştirilmesi gereken mesajlar olmadan yaşamayı düşünemiyoruz bile.
Ama bu oyun, silkelenmek ve kendine gelmek için fırsat.
Binlerce kişi tarafından oynanması da bir gösterge. Bu akım İstanbul’a da saçramış durumda tabii...
30 Nisan Pazar günü ikincisi yapılacakmış mesela. Tabii böyle festival olur da geyik olmaz mı? “Şimdi oraya gidersem bir şey yapmış olurum” diye dalga geçenler, “Güney Koreliler deli gibi çalıştığı için mola veriyor, size n’oluyo” diyenler gırla.
Valla sırf bu geyikleri dinlemek için bile gidilir ama o zaman da bir şey yapmış olacağız, değil mi?
MAKARA
İsterseniz birleşip bi parti kuralım, partide bir şeyler de içeriz hem. Güzel olur bence! (Twitter’dan)
4 ayrı çiftin benzer hikayeleri
İlişki dediğin hep aynı.Giriş, gelişme, sonuçtan ibaret. İlk başta bol romantizm, kibarlık, neşe saçarsın. Gelişme bölümünde iyice genişler, esner, kavga eder, her şeyi salarsın. Sonuçta da elin böğründe tek başına oturur kalırsın.
OYUN GİBİ FİLM
Yılmaz Erdoğan’ın 90’lar sonunda yazdığı/sahnelediği ‘Haybeden Gerçeküstü Aşk’ isimli efsane oyundan perdeye uyarlanan ‘Tatlım Tatlım’ filmi tam da bunu, yani ilişkilerin bu kaçınılmaz evrelerini anlatıyor. Filmin tarzı ilginç…
Partide tanışan 4 ayrı çiftin yaşadığı her şey, bir tiyatro sahnesindeler gibi anlatılıyor. Dış mekan yok. Başka insan yok.
Ev halleri sadece. Aslında senaryo da yok, farklı skeçler biraraya getirilmiş. Fakat çiftlerin diyalogları şahane.
Eminim izleyen herkes ‘Aynı biz’ diyordur. Ve bence bu film çiftelere kocaman bir ayna tutuyor; bakın görün neler yapıyorsunuz, ne hallere düşüyorsunuz dercesine anlatıyor ilişkileri.
Tatlı bir film bence. Romantik komedi arayanlara tiyatro gibi film işte! Daha ne yani?
Filmin oyuncuları Gupse Özay, Büşra Pekin, Aylin Kontente, Şebnem Bozoklu, Bülent Emrah Parlak, Çağlar Çorumlu, Serkan Keskin ve Fatih Artman
ONLAR EKRANIN İLK STİLİSTLERİ
Dizi sektörü çok hareketli, inanılmaz bir hızla büyüyor. Senaryoydu, yönetmendi, cast direktörü, mekan danışmanıydı derken dizilerin stil danışmanları da var malum. Yani dizilerdeki o yakışıklı erkekleri ve güzel kadınları giydiren/süsleyen isimler.
Dizi dünyasını mercek altına alan dizi kültürü dergisi Episode da okudum; bu işi profesyonel olarak ilk yapanlar Başak Dizer Tatlıtuğ ve Deniz Marşan ikilisiymiş.
Bu işi başlatan, hayata geçiren de Ay Yapım. Bu ikili, “Biz moda programı yapmak istiyoruz” diye Ay Yapım’ın patronu Kerem Çatay’ın kapısını çalıyor. O da “Siz onu bırakın, dizilerde stil danışmanlığı yapın.
Bir seneye kalmaz herkes sizi tanıyacak, yepyeni bir sektör doğmuş olacak” diyor. Bakar mısınız öngörüye! Bravo.
KIYAFETLER ÇOK DİKKAT ÇEKTİ
Onlar da ‘Aşk-Memnu’ ile başlıyorlar...
İlk başta zorlanıyorlar. Markalar sponsor olmak istemiyor, kıyafet falan vermiyor. Tanıdıkları birkaç markayla rica minnet işe koyuluyorlar.
Kısa süre sonra bir dolu marka onları aramaya başlıyor. Hatırlayın o dönem ‘Aşk-ı Memnu’da giyilen kıyafetler herkesin dilindeydi. Sonra ‘Fatmagül’ün Suçu Ne’, ‘MedCezir’ gibi diziler geliyor. Yakında başlayacak ‘FiÇiPi’ dizisinin kostümleri de onlara emanet.
Şirin Başak Dizer Tatlıtuğ şu an kendisine en çok sorulan soruya da cevap vermiş. ‘Cesur ve Güzel’ dizisinde oynayan kocası Kıvanç Tatlıtuğ’u o giydiriyor, bunu bilmeyen yok zaten. Ama hayır, Tuba Büyüküstün’ü ne o, ne de sanıldığı gibi ortağı Deniz Marşan giydiriyor.
Ama keşke giydirseler! O kadar güzel bir kadını, vücut ölçülerine bakmadan giydiren her kimse resmen katliam yapıyor. Yazık oluyor güzelim Tuba’ya!
THY VURDU GOL OLDU
Amerika ve İngiltere bazı uçaklara cep telefonu dışında elektronik cihaz almayacak malum... Ve maalesef yasak Türk Hava Yolları’nı da kapsıyor. Nereden baksan büyük haksızlık…
Hem THY’ye, hem de yolculara haksızlık. İnsanlar 10 saati uçan uçuşlarda çalışıyor, iş hallediyor. Mesele sadece keyif yapmak değil. O yüzden THY boş durmadı; yolcularına tablet ve bedava wi-fi vereceğini duyurarak büyük gol attı. Ama yetmezdi…
Bagaja verilen aletlerin güvenliği; çalınacak mı, kırılacak mı endişesi vardı. THY onun için de önlemini aldı neyse ki... THY, bilgisayarları uçak kapısında alıp inişte teslim edeceğini açıkladı. İnsanlar bilgisayarlarını düşünmekten kurtuldu. Bravo.
26 Mart 2017, Pazar 05:00
Haberin Devamı