Bazen öyle iyi geliyor ki gerçek gündemi olan insanlarla buluşmak, oturup konuşmak…
Başkalarının hayatlarını boş boş konuşup şişmek yerine ihtiyacı olanların hayatlarına dokunan, onları iyileştiren, yardımlaşan, ufuk açan insanları kastediyorum...
Bir masada konuşulurken denk geldim. Büyülenerek dinledim, sonra gidip gördüm...
Anlatılan ne mi?
Sinem ve Murat Asilcan adında ‘mülkiyetsiz ve mülksüz’ bir çiftin Balat’ta üç katlı bir evi kiralayıp restore ederek açtığı Çocuk İyilik Evi.
‘Hobbit House’ diyorlar buraya. İhtiyacı olan yüzlerce yetim, fakir, öksüz çocuğa ücretsiz yemek, kitap, oyuncak, kıyafet, kırtasiye ve okul malzemeleri dağıtıyorlar.
Bunu da insanların verdiği eskilerle yapıyorlar. Evinizde kullanmadığınız kıyafet, oyuncak, kitap ne varsa onlara veriyorsunuz, onlar da ihtiyacı olanlara dağıtıyor.
‘Paylaş Kurtul’ sistemi yani.
Tek amaçları unuttuğumuz paylaşma duygusunu yeniden hayata geçirmek, insanlara hatırlatmak. Siz kullanmadığınız, ne yapacağınızı bilmediğiniz eşyalardan kutulurken, ihtiyacı olanlar da bundan faydalanıyor.
İhtiyaç sahibi 3 bin kişi bu yardımlaşmadan faydalanıyor. Anlayacağınız bizim çöp olarak gördüğümüz onlarca şey burada hayat kurtarıyor.
Ne insanlar var değil mi…
NE YAPABİLİRSİNİZ?
Yapmanız gereken kullanmadığınız; temizlenmiş yıkanmış kıyafetleri buraya teslim etmek. Dağıtımını gönüllü olarak yapıyorlar.
Evin önünde ihtiyacı olanlar için kıyafetler ve ayakkabılar duruyor. Öğrenciler için de askıda yemek mevcut.
Ayrıca kahvaltınızı burada yaptığınızda dezavantajlı çocuklara yardım etmiş oluyorsunuz. Önünden gelen geçenlerin her an içebilmesi için bedava su da veriyorlar.
Bir de kütüphane var. Her hafta bine yakın çocuk ikinci el masal kitabı ve oyuncakla buluşuyor. Dünyanın ve ülkenin her yerinden, ikinci el eşyaları kabul ediyorlar.
Hadi, siz de toparlayın eşyalarınızı; hatta çocuklarınızı da götürün, yardımlaşmayı ve paylaşmayı öğrensin.
Çünkü duyarlı çocuklarla iyilik çoğalabilir ancak.
Şeşen’in yaptığını yapmayan kaç erkek var?
İlhan Şeşen Bodrum’da bankamatikten para çektikten sonra bir köşeye tuvaletini yaptı ya, sosyal medyada kıyametler koptu. Yaşından girdiler siyasi görüşünden çıktılar…
Vay efendim nasıl olurmuş, olacak iş miymiş, çocuk bile yapmazmış, büyük rezaletmiş...
Rezalet görmemiş Türkiye, infialin eşiğinden döndü valla!
Uluorta işemek hoş değil elbette, romantik şarkıların yazarına da yakışmadı tamam da bir kaşık suda insan boğmak nedir Allah aşkına?
Şu ülke topraklarında sıkışınca kuytu bir köşeye, bir duvar dibine, bir çalı arkasına işemeyen erkek var mıdır?
Olayın ardından İlhan Şeşen’i aradım, konuşmak istedim ama açmadı telefonunu. Niye açsın, niye konuşsun değil mi?
Söylediği her laf iyice büyüyecek, söylediği her cümlenin üzerine onlarca cümle daha edilecek....
Yaşlı bir adam sıkışmış, çişini yapacak yer bulamamış yapmış bir ‘çocukluk’ ya da ‘ayıp’ deyip geçmek varken nedir bu linç?
Onun yaptığı ayıpsa, sizinki de o kadar ayıp valla!
Eurovision konusu sakince kapansa!
Eurovision tartışması yeniden başladı, Allah’tan yetkili ağızlardan açıklama geldi de çabuk kapandı! Fakat o kısacık zamanda bile genel görüş “Eurovision’a tekrar katılsak iyi olurdu” şeklindeydi. Yok tanıtım için iyi fırsatmış, müziğimizi dünyaya tanıtmış olurmuşuz...
Bunca yıldır coşkuyla Eurovision gecelerinde sabahlamış milletiz ya; söylesenize, hangi Eurovision şarkısının dünyada yankılandığını duydunuz? youtube’ta isteyen istediği kaydı dünyanın en ücra köşesine ulaştırabilirken Eurovision da nedir acaba?
Eurovision dediğin, twitter alemine geyik fırsatı çıkaran yegane eğlencedir, o kadar.
Sakız çiğnemenin de adabı var!
Bu satırları uçakta yazıyorum, Artvin’e gitmek üzere Trabzon uçağındayım. (Artvin izlenimleri sonraki gün ya da günlerde…)
Arkamda bir kadın iştahla, kendinden geçercesine sakız çiğniyor. Duymamaya, oralı olmamaya çalışıyorum ama sakızı şaklatma sesi uçağın gürültüsünü bile aşmış durumda.
Dönüp “Pardon biraz sessiz” demeye bile utanıyorum ama o utanmıyor. Hadi çevresini umarsamıyor da, kendi halini de mi görmüyor? Kendini ne kadar çirkinleştirdiğini...
Kimseye sakız çiğneme demiyorum elbette.. Çiğneyin ama hobi olarak çiğneyin, çevreye zarar vermeden!
12 Ağustos 2017, Cumartesi 05:00
Haberin Devamı