Katı bir laiklikle Türkiye'yi yönetmeye kalkanlar, bunu başaramadı. Yıllar önce, seçildiği Meclise başörtüsü yüzünden sokulmayan Merve Kavakçı, şimdi büyükelçi olarak atanmış bulunuyor. Bir haksızlığın tamiri...
Bu kez de, "öteki Türkiye" kendi zihniyetini dayatmaya çalışıyor.
Şükrü Hanioğlu, Sabah’taki 30 Haziran tarihli yazısına şöyle başlamış:" Cumhuriyet sonrası toplumumuzu, (...) "İki Türkiye" şeklinde tanımlamak anlamlıdır."
Hanioğlu, uluslararası alanda tanınan bir tarihçi. Yakın tarihimize ilişkin araştırmaları bulunuyor. Toplumsal kutuplaşmanın tarihsel kökenlerini, Fransa örneğiyle irdeliyor.
"(...) Fransa'nın tersine "kaynaşmış bir kitle" olduğumuza inanmaya çalışarak "İki Türkiye"nin varlığını şiddetle reddetmemizdir. (...) “İki Türkiye" bir asra yakın bir süredir çatışmakta, kutuplaşma şiddetlenmekte, buna karşılık bu olgu, "kaynaşmış kitle," "birlik ve beraberlik" benzeri söylemlerle halının altına süprülmek istenmektedir.”
Hanioğlu'na göre, "Tek Türkiye" projesi tutmadı: " Erken Cumhuriyet ise, toplumu bütünüyle dönüştürmeyi hedefleyen ve çatışma eğilimi yüksek, farklı bir kutuplaşma yaratmıştır. Bir kutbun sesini yükseltmesine izin verilmediği dönemde diğerinin "zafer" kazandığı zannedilmiş, ancak bu gerçekleşmediği gibi çatışma da küllenmemiştir.”
Uzlaşma kaçınılmaz
Bunlardan hareketle şu çıkarımı yapıyor: "Toplumumuzda bilhassa 2002 sonrasında ivme kazandığı gözlemlenen kutuplaşma, yeni bir gelişme değil uzun bir sürecin farklı bir evresidir. "İki Türkiye" bir asra yakın bir süreden beri kıyasıya çatışmakta, "siyasal iktidar"ı kullanarak diğerine kendi dünya görüşü ve yaşam biçimini dayatma teşebbüsünde bulunmakta, kendisine benzer "nesiller" yaratmaya gayret etmekte, buna karşılık, kemikleşmiş kutuplardan birisi diğerini marjinalleştirecek bir kırılma noktasına ulaşamamaktadır.”
Uzlaşmanın kaçınılmazlığına dikkat çekiyor: "İki Türkiye"nin, herkesin kendisi olarak katılabileceği "Bir Türkiye"ye dönüştürülmesi gerekmektedir."İki Türkiye"nin varlığının kabulü, tarafların diğerini "dönüştürme" arzusunun çatışma ve zaman kaybı dışında bir getirisi olmadığını görmesi bu alanda atılacak ilk adım olmalıdır."
Tüm gerçeği yeni baştan konuşabileceğimiz farklı bir noktaya doğru ilerliyoruz. İki farklı Türkiye, birbirinin düşmanı olarak bir başarı üretemiyor. Farklılıklarımızı zenginlik olarak gören bir uzlaşma zeminini oluşturmamız gerekiyor.
01 Ağustos 2017, Salı 05:00
Haberin Devamı