Kültür - Sanatİstanbul Film Festivali’nde görülmesi gereken 40 film
Paylaş
İstanbul Film Festivali’nde görülmesi gereken 40 film

Kerem Akça, 37. İstanbul Film Festivali’nde önerdiği filmleri sıraladı KEREM AKÇA / kerem.akca@posta.com.tr


6-17 Nisan tarihleri arasında 37. yaşını kutlayacak İstanbul Film Festivali’nden sizler için 30’u yeni, 10’u klasik olmak üzere 40 filmlik bir öneri listesi hazırladım. Elbette programında uluslararası festivallerde önceden izlediğim 45’i aşkın filmi de göz önünde bulundurunca garantili bir seçki çıktı ortaya.

İstanbul Film Festivali’nde görülmesi gereken 40 film

30 YENİ FİLM


1-Köpek Adası (Isle of Dogs) (2018): Wes Anderson’ın, Japon ve Amerikan animasyonlarının klişelerini tersyüz ettiği, bir stop-motion animasyon devrimi. Faşist/otoriter rejim eleştirisiyle de ‘köpek sevgisi’ni başka bir boyuta taşıyor.

İstanbul Film Festivali’nde görülmesi gereken 40 film

2-Köpuzlar (Dhogs) (2017): David Lynch ve Michael Haneke etkisini farklılaştıran dijital sahne-hayat ilişkisi gizemi... Andrés Goteira’nın sinemaya girişi, üç kısa öyküden yaratılan zeki çıkarımla katmanlı ve kalıcı hale geliyor.

3-9 Parmak (9 Doigts) (2017): Locarno’da En İyi Yönetmen ödülü alan F.J. Ossang’ın olgunluğuyla döktürdüğü gizem filmi, dışavurumcu, sersemletici ve fütüristik bir zihin yolculuğu sunuyor. Gemide start alsa da külte dönüşecek bir noktada tamamlanıyor.

4-Yüz (Twarz): Berlin’den bu kez de Jüri Büyük Ödülü ile dönen Polonyalı Szumowska’dan çarpıcı ve olgun bir dini taşlama. En büyük İsa heykeli ve yüz ameliyatı üzerinden bir kasaba hayatındaki değişimi topa tutuluyor.

5-You Were Never Really Here (2017): Lynne Ramsay’nin “Taksi Şoförü”ne benzetilen ve olgunluğunu daha da geliştirerek kanıtladığı eseri. İki ödülle döndüğü Cannes 2017 yarışmasından bu yana Türkiye’de ilk kez izleme şansı sunulmuşken yakalamakta fayda var!

İstanbul Film Festivali’nde görülmesi gereken 40 film

6-Kış Kardeşleri (Vinterbrødre) (2017): Maden işçileriyle ilgili bu kadar büyüleyici bir film bulmak zor. Danimarkalı Hlynur Palmason’un karlar üzerinde tam ekran çektiği eser, Locarno Film Festivali’nde önemli ödülleri hak etse de yan ödüllerle yetinmişti.

7-Korkunç Anne (Sashishi Deda) (2017): Orta-Doğu Avrupa sinemasının mirasının kolaylıkla emanet edilebileceği film, Gürcistan’a taptaze bir soluk getirdi. Ana Urushadze-Nato Murvanidze ikilisi, feminist sinema için de güçlü bir çıkışı duyuruyor.

8-Kelimelerin Ötesi (Beyond Words) (2017): Festival izleyicisinin “Nothing Personal” (2009) ve “Code Blue” (2011) ile tanıdığı Urszula Antoniak, bu kez Polonyalı bir göçmenin peşine takılıyor. Stilize sinemasının artan dinamizmiyle mest ediyor.

9-Alanis (2017): Festival izleyicisinin “Encarnacion” (2007) ile tanıdığı Anahi Berneri’nin görsel açıdan seviye atladığı filmi San Sebastian’da yarışmıştı. Başrolde Sofia Gala döktürürken, ‘seks işçiliği’ ile ‘annelik’i birleştiren karakteriyle iç burkuyor.

10-Savaş Tiyatrosu (Teatro de Guerra) (2018): Falkland Savaşı’nın sancılarını yeniden canlandırma metoduyla anlamlı bir zemine oturtan, modern bir belgesel. Arjantin’den çıkmasıyla Güney Amerika’nın cinliğine dikkat kesilmemizi sağlıyor.

11-Sevme Beni (Love Me Not) (2017): Alexandros Avranas’ın “Şiddet Güzeli”nden sonra arada ABD’ye uğrayıp ülkesine yeni döndüğü filmi, San Sebastian Film Festivali’nde açıldı. Aynı oyuncularla çalışma, ‘köklere dönüş’ olarak bir heyecan yaratıyor.

İstanbul Film Festivali’nde görülmesi gereken 40 film

12-Cocote (2017): Parabellum ile tanınan Lukas Valenta Rinner’in yapımcılığını üstlendiği, Dominik Cumhuriyeti’ndeki ahlaki yozlaşmayı ele alıyor. 35mm çekilen film, Nelson Carlo de Los Santos Arias’ın çıkışını duyuruyor.

13-The Rider (2017): Festivalin gedikli olmaya aday Chloé Zhao, bu kez tavizsiz, hipnotik ve şiirsel bir anti-western yaratıyor. ‘Sürücü’ ismi taktığı ana karakteriyle de iddiasını belli eden bir kimlik muhakemesinin peşine takılıyor.

14-Görgü Kuralları (As Boas Maneiros) (2017): Marco Dutra-Juliana Rojas ikilisi ayrıksılığını bir evin içine sıkıştırıyor. Almodovar filmleri gibi başlayan eserin kanlı bir kurt adam filmine evrilerek ‘melez ötesi’ hale gelmesi bile izlenmesi için bir motivasyon.

15-Madeline Madeline’i Oynuyor (Madeline’s Madeline) (2018): Sundance ve Berlin’in ardından sıcağı sıcağına İstanbul Film Festivali’ne gelen yapıt, bir tiyatro yönetmeninin yaşadıklarını merceğine alıyor. Josephine Decker’in dokunuşuyla…

16-Karanlıklar Vadisi (Skyggenes Dal) (2017): İskandinav masallarından etkilenen gerçeküstücü ve şiirsel bir yolculuk… Kieslowski’nin bestecisinin de katkısıyla buradaki ormana girip hipnoza ortak olmamak çok zor!

17-Mirasçılar (Las Herederas) (2018): İki orta yaşlı kadının kimlik bunalımı, ancak böylesi Bergmanesk bir filmle anlatılabilirdi. Başarılı başrol performansları bir yana Paraguay’dan Marcelo Martinessi’nin çıkışını da duyuruyor.

İstanbul Film Festivali’nde görülmesi gereken 40 film

18-Makala (2017): Kongo’daki bir işçinin gözünden sömürgeciliğe bakarken, ses tasarımı ve ses kurgusuyla sosyal gerçekçiliğe ayrı bir boyut kazandırıyor. Emmanuel Gras’nın Cannes 2017 Eleştirmenlerin Haftası bölümünden ödüllü belgeseli, Swahili dilinde çekilmiş ve kömür imalatı yapan bir bireyin çıkışsızlığını ele alıyor.

19-Hasret (Ga’agua) (2017): Savi Gabizon’un Venedik’in Eleştirmenlerin Haftası bölümünde açılan çalışması, İsrail sinemasından fantastik bir filmi duyuruyor. Efektlerinden kurgusuna kadar bu ‘bekar adam’ın hikayesi cezbedecek.

20-Taş Devri Firarda (Early Man) (2018): ‘Wallace ve Gromit’ serisiyle bilinen Aardman ekibinden Nick Park’ın tek başına çektiği ilk uzun metrajlı animasyon. Elbette böyle bir taş devri çizgi filmine ihtiyaç vardı!

21-Bir Zamanlar Kasım’da (Pewnego Razu w Listopadzie) (2017): Festival izleyicisinin “Tricks” ve “Hayallerin Ötesinde” ile tanıdığı Andrzej Jakimowski’den daha politik bir film. Leh yönetmen, sınıfsal düşüşü Varşova’nın göbeğinde incelemeye alıyor.

22-Cameron Post’a Ters Terapi (The Miseducation of Cameron Post) (2018): İlk filmi “Makul Davranış” ile !f İstanbul’a konuk olan Desiree Akhavan’ın ikinci eseri İstanbul Film Festivali’nde gösterilecek. Sundance’den Büyük Ödül’le dönen filmde Chloe Grace Moretz ve Sasha Lane oynuyor.

23-Greenaway Alfabesi (The Greenaway Alphabet) (2017): Saskia Boddeke’nin belgeseli, deneysel sinemasının ustasının insani tarafını mercek altına alıyor. Kariyerden anılara uzanan keyifli bir yolculuk…

24-Abrakabra (Abracadabra) (2017): ‘İçinde ruh girme’ mevzusu üzerine hınzır, coşkulu ve fantastik bir komedi. “Blancanieves” ve “Büyük Yönetmen”in yönetmeni Pablo Berger, bu kez farklı bir şey deniyor.

25-Katili Öldürmek (Matar a Jesus) (2017): San Sebastian, Toronto gibi festivallerde ilgi gören Kolombiya filmi, Laura Mora Ortega’nın sinemaya girişini duyurdu. Uyuşturucu kartellerinin arkasındaki ‘intikam hikayesi’nin gerçekçiliğinden çok umutlu.

İstanbul Film Festivali’nde görülmesi gereken 40 film

26-Öldürücü (Armomur Haaja) (2017): Finlandiya’dan çıkan sinefil yönetmen Teemu Nikki’nin gözünden bir seri katil potpurisi. Rahatsız edici tarafını uçarı bir yaklaşımla harmanlayan sıra dışı bir yapıt.

27-Bir Zamanlar Kızılderili Ülkesinde (Es War Einmal Indianerland) (2017): Almanya’da yaşayan Türk yönetmen İlker Çatak’ın ilk filmi. Video klip estetiğine yaratıcı fikirler ve bir zeka katarken, western, boks filmi, yol filmi gibi türler arasında dolaşıyor.

28-Sevda ve Kurşunlar (Ammore e Malavita) (2017): Manetti Kardeşler’in Venedik ana yarışmasında yarışan ve David Di Donatello Ödülleri’nde En İyi Film zaferine uzanan bir yapıt. Mafya dünyasını müzikal türüne malzeme etme çevikliğiyle ilgi uyandırıyor.

29-Sağlam Şarkı (Song of Granite) (2017): Belgeselci Pat Collins imzalı Joe Heaney biyografisi, arşiv görüntülerinden ve uzun kamera kaydırmalarından destek alan entelektüel bir film. İrlanda’nın kırlarında belgesel-kurmaca kırması ve siyah-beyaz bir yapıtın tanımını yapıyor.

30-Cumartesi Grubu (Saturday Church) (2017): Damon Cardasis, ilk uzun metrajında 14 yaşındaki bir Afro-Amerikalı bireyin cinsel kimlik arayışına giriyor. Bir Afro-Amerikalının hayal gücüne ve iradesine giriş serbest!

10 KLASİK

1-Liquid Sky (1982): Punk ve LGBT alt kültürüne odaklanan bilimkurgular arasında her zaman özel bir yere yerleşen, Slava Tsukerman imzalı “Liquid Sky”ı perdede keşfetme şansı bir fırsat! Bilmeyenler için külte dönüştürmek de serbest!

2-Nil’in Kızı (Ni Luo He Nu Er) (1987): Yeni Tayvan Sineması’nın öncüsü Hou Hsiao-Hsien, 80’lerde de ustalığının yolunu açan özenli filmler çekmişti. Onların en önemlisi belki de, kendi hayatından esintiler taşıyan ‘Ergenlik Üçlemesi’nin ardından imza attığı “Nil’in Kızı” idi.

3-Persona (1966): Ingmar Bergman’ın en yenilikçi filmi, deneysel başlangıcıyla bile sinema tarihinin en özgün açılış sekansını içerir. Siyah-beyaz dokuyu bir iç benlik alıştırması yaparak ‘psikoloji’yi fazlasıyla öne çıkarmıştır.

İstanbul Film Festivali’nde görülmesi gereken 40 film

4-Çığlıklar ve Fısıltılar (Viskningar Och Rop) (1972): İsveçli ustanın renkli döneminin en ikonik filmi, başyapıttır ve model yaratmıştır. ‘Kardeş ilişkisi’ne yaklaşımındaki incelik ve detaycılık her daim örnek alınası bir filmi duyurur. Bergman imzasıyla…

5-Stalker (1979): Tarkovsky’nin benzersiz bilimkurgu klasiğini perdede defalarca kez izlemek de farklı deneyimlere yol açabiliyor. Bu sene İstanbul Film Festivali’nde bu şans var.

6-Sessizlik (Tystnaden) (1963): Bergman’ın görmezden gelinse de, yarattığı gizemli zaman-mekan ilişkisi tasviriyle farkını hissettiren filmi, ‘kardeş ilişkisi’ konusunda ilk akla gelen sinema temsillerindendir. Elbette perdede deneyimlemek şart!

7-Yaban Çilekleri (Smultronstället) (1957): 79 yaşındaki Victor Sjöström’ün vefat etmeden önce performansıyla büyülediği bu eşsiz film, Bergman’ın en çok beğenilen işlerindendir. Sinema tarihinin en iyileri listelerinde de üst sıralardadır.

8-Yedinci Mühür (Det Sjunde Inseglet) (1957): ‘Ölümle satranç oynama’ durumunu sinemalaştıran başyapıtı, perdede DCP’den izlemek her zaman ayrı bir keyif. Bergman aşkıyla elbette…

9-Kuyu (1968): Metin Erksan’ın ‘vahşi aşk filmi’ klasiği, ormanı oyun alanına çeviren kamera kaydırmalarıyla da çığır açmıştır. Hayati Hamzaoğlu ile Nil Göncü’nün çektiği acı halen unutulmadı.

10-İpekçe (1987): Bilge Olgaç’ın yenilenen filmi, taciz skandallarının ABD’de olay olduğu günümüze de çok yakıştı. Oyuncular arasında Perihan Savaş, Berhan Şimşek ve Gülsen Tuncer var.

Haberin Devamı