Mabel Matiz: Kendimi kekemeliğim sayesinde keşfettim

Farklı tarzı ve üslubuyla 10 yıldır hayatımızda. İlhamını Anadolu'dan alan yeni albümü 'Maya' çıktı. Şarkı sözleri bu kez daha cesur ve iddialı. Diyor ki: Seks,hayatımızın büyük bir alanını kaplıyorken şarkılarda bundan bahsetmek neden şaşırtıcı geliyor? Anlamıyorum.

Oya Çınar
oya.cinar@posta.com.tr
Albümün adı 'Maya' aynı zamanda annenizin ismi. 'Maya' aslında var oluş nedeninize bir teşekkür albümü mü?
Öyle de denebilir. Bir arayış döneminin, kazı çalışmasının ürünü. Kendimle, geçmişle dertleşirken yakınlaştığım köklerime şükranın da bir ifadesi.
Yeni bir dönemin başlangıcı diye tanımlıyorsunuz albümü. Yeni olan dönem mi, sizin içinizde uyanan yeni duygular mı?
Her ikisi de aslında. Öncelikle kendim ve müziğim için yeni bir dönemi işaret ediyorum. Kökleriyle daha bağlantıda, daha topraklı, daha aydınlık bir döneme geçişin sembolü olarak görüyorum. Diğer yandan, Türk müzik tarihi için de yeni bir şeyler söyleyen, yeni kapılar açacak olan bir çalışma bence. Anaakım müzikte uzun zamandır göremediğimiz yoğunlukta şeyler söyleyen bir albüm bu. Kendinden sonrakileri de mutlaka etkileyecektir.

Son yaptığınız single çalışmalarında Anadolu müziğinden esintiler vardı ama bu kez albümün tamamı Anadolu kokuyor…
Albüm temel ilhamını Anadolu’dan ve 70’ler Anadolu pop soundundan alıyor. Yıllarca turnelediğim doğu şehirleri, doğup büyüdüğüm Toroslar, hatta bütün bir Ortadoğu, bu albümün coğrafyasını oluşturuyor. Şarkılar ozan geleneğine, türkülere, Türk pop tarihi hafızasına dair çok fazla şey söylüyor. Bunu hem oldukça yerel bir dille, hem de eklektik ve evrensel bir tavırla yapıyor.
İnsan genelde çok acı çektiği dönemlerde köklerine dönmek ister. Ağlayan bir çocuğun annesine koşması gibi… Sizin hayatınızın nasıl bir döneminde çıktı bu şarkılar?
Doğru olabilir... Tanıdık gelene yatkınız çoğunlukla. Daha korunmalı hissettiriyor olabilir. Derinleşme ihtiyacımın ve bununla geçen bir dönemimin eseri diyebilirim bu şarkılar. Çözemediğim, çözmek, hafifletmek istediğim şeylerin neticesinde çıktılar. Bir tür şifalandırma çalışmasıydı. Anlamak için önce kendime, ondan da önce köklerime bakma gereği duydum uzun uzun.

Bilinçli olarak geriye bakınca, hayatın içinde karşılaştığınız ilk şiddeti ya da dehşet duygusunu hatırlıyor musunuz?
Çok net şeyler hatırlamıyorum ama mesela anaokulunda camdan sarktığım için öğretmen bana tokat atmıştı. Beklemediğim bir tepkiydi. Kızmıştım ona. Savunmasız hissettirmişti. Bu hisle o an nasıl başa çıktım hatırlamıyorum. Çocukken sıkıldığımda ya da kendimi kötü hissettiğimde müzik dinlerdim. Radyonun başına oturur ve bütün frekansları dolaşırdım. Müziği ve kendimi böyle keşfettiğimi anımsıyorum. Kitaplarla ve kasabadaki kütüphaneyle de çok ilgiliydim. Bunlar gündelik dünyadan kaçıp kendimce sığındığım alanlardı.

Bazen fiziksel bir özelliğimiz bazen de farklı olan herhangi bir yanımız kendimizi 'eksik' hissettirebiliyor. Siz de kekeme olmanızla ilgili benzer bir duygu yaşamışsınız. O duygu sonra neye dönüştü?
Kekemeliğim bana içe kapanıklığı, içe kapanıklığım da kendimi keşfetme yolculuğumu getirdi. Neticede müzikle olan bağım da böyle başladı denebilir evet. Kendimi bu yolla ifade edebileceğimi, bunun bana iyi geldiğini keşfettim. Yaşanan her şeyi kabulle ödüllendirmeye, şükretmeye çalışıyorum bir süredir. Elimden geldiğince yani. Dönüştürebildiklerimden mutluyum. Ama uzun bir yol bu, sonu yok bence.

Siz öz varlığıyla barışık ve buna saygı duyan bir insansınız. “Ben böyleyim” diye bağırmıyorsunuz ama kendinizi de saklamıyorsunuz. Bu bilinci nasıl kazandınız?
Ben de sürekli öğreniyorum. Anlamadığım, kafamın içini yiyen çok fazla şey var. Bilinci inşa eden her şey üzerine çokça düşünüyorum. Bunca bilgiye, önyargıya sahibiz. Bunlar nereden geliyor? Doğduğumuzda bir isim veriyorlar bize ve bir süre o şekilde sesleniyorlar. Bir noktadan sonra o seslenme biçimine tepki vermeye başlıyor ve ismimizin bu olduğuna inanıyoruz. Basit bir örnek. O isim ne kadar tanımlayabilir öz varlığımızı? Daha ötesi olamaz mı? Dışarıdan gelen bunun gibi milyonlarca bilgiyle donatılıyoruz. Bazen bütün bu ezberleri, bilgi yükünü, genetik aktarımı unutmak istiyorum. Daha çıplak, daha hafif hissedeceğimi düşünüyorum o zaman. Bazen de beyhude geliyor bütün bu çabam. Bilemiyorum yani.

'YARALARIMIZ BAŞKASINDA YANSIYINCA BUNU AŞK ZANNEDİYORUZ'
Aşkı nasıl tarif ediyorsunuz?
Klasik anlamda aşk diye tanımlanan şey bence kişisel eksikliklerimizle ilintili.
Eksikliğini hissettiğimiz şeyler ya da birtakım yaralarımız bir başkasında aynalandığında bunun adı aşk oluyor. Birazcık hastalıklı bir durum. Sen kendini tanımadan sevmeden, bir başkası seni ne kadar sevip anlayabilir ki? Bu yüzeysel, sözsüz anlaşma hallerinden sıkılıyorum. Hep bi 'mış gibi' durumu var. Daha yargısız, yarasız, kişisel olmayan, sonsuz bir sevgi biçimini hissetmek, yaşamak isterim. Bu da yine öncelikle kendimizde bulmamız gereken bir şey. Özgür aşk ya da sevgi de yine bununla bağlantılı bir şey olmalı. Kimliklerin, ezberlerin, yaraların çok ötesinde; kendinizi evrenin kaynağına daha yakın hissettiğiniz bir yerlerde olmalı.

'ÖZGÜRLÜK DE TUTSAKLIK DA KENDİMİZİ LAYIK GÖRDÜĞÜMÜZ ŞEYLERLE İLGİLİ'
Peki aşk sizi daha tutsaklaştıran bir şey mi yoksa özgürleştiren bir şey mi?
Nasıl yaşıyorsunuz o duyguyu?
Uzun zamanlar ben de eksikliğini hissettiğim şeylerin peşinde koşarak yaşadım aşkı galiba. Yaşadığım şeyin ne kadarı sevgi ne kadarı kendi illüzyonumdu bilemiyorum. Bu dramatik hallerden sıkıldım. Özgürlük de tutsaklık da bizim kendimizi layık gördüğümüz şeylerle ilgili bence. Ahkam kestikçe anlamsızlaşıyor gibi geliyor bazı şeyler. Şarkılarımla anlatıyorum aslında. Çözemediğim, cebelleştiğim yanları da dahil. Burada söylediklerime ilişkin de çözemediğim şeyler yok değil.

'SEKS HAYATIMIZIN İÇİNDE BU KADAR BÜYÜK ALAN KAPLIYORKEN NEDEN YOK GİBİ DAVRANALIM?'
‘Comme un Animal’ ve ‘Canki’ şarkılarınız için, "Türk popunun görüp gördüğü en erotik ve cesur ve şaşırtıcı sözler" yorumları yapıldı...
Hep söylediğim gibi benim derdim önce kendimle, kendi yolumla. İçimden geldiği gibi söylemek, yaşamak isterim. Ancak böyle rahatlayabileceğime, mutlu olacağıma inanmışım. Başka türlüsü nasıl olur bilmiyorum. Şarkılarım her şeyden söz edebilir, seks de buna dahil. Seks hayatın içinde bu kadar büyük bir alan kaplıyorken neden tersiymiş gibi, hiç yokmuş gibi davranılıyor anlamıyorum. Bu ikilikli durum içimi bayıyor. Seksten söz eden bir şarkının nesi şaşırtıcı mesela, cidden anlamıyorum. Mutlulukla, eğlenerek yazdım o şarkıları. Biraz daha yaklaşmışım gibi hissettim kendime, onları yazarak. Önemli olan bu. Toplumun bundan okuyacağı şey toplumla ilgili, benle değil. Otosansür, gücünün dışardan geldiğine inanmış birinin yaslanacağı bir şey.

Gündemle ne kadar ilgilisiniz?
Akıl sağlığım için belli bir mesafede durmaya çalışıyorum. Ne kadar durulabilirse tabiİ. Sosyal medya linçlerinden, insanların birbirine uyguladığı psikolojik baskılardan hoşlanmıyorum. Adalet ve barış duygularımızın bu kadar incinmiş olmasına üzülüyorum.