Yazgülü AldoğanNATO kim oluya yaa?

HABERİ PAYLAŞ

NATO kim oluya yaa?

Haberin Devamı

Adana Havalimanı'nda ‘Ayla’ filminin oyuncuları ile karşılaştım. Bizim Ayla adıyla tanıdığımız, Kore iç savaşında bütün ailesini kaybedip bir Türk astsubayın himayesiyle hayatta kalan Kim ve onun çocukluğunu filmde canlandıran küçük Kim! Kore’de herkesin adında bir Kim vardır zaten.

Kore savaşına Türkiye’nin katılması ve oradaki kayıplarımız, kahramanlık öyküleri, dramlar, unutulup gitmişken gerçek bir öyküden yola çıkılarak çekilen film, Ayla, hem Türkiye’yi Oscar yarışında temsil ediyor, hem de Türk izleyicisini fethediyor, gişe rakamları bir rekora gidiyor.

Ben de filmi izlemiş ve çok beğenmiştim. Ayla’ya sarılıp duygulanırken Türk askerinin Kore’den sonra Norveç’te başına gelenleri düşündüm: Norveç’de yapılan bir NATO tatbikatında hem Atatürk’e, hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik bir hakaret olayı yaşanmış, bu olay üzerine Türk Genelkurmayı siber tatbikata katılan 41 askerimizi geri çekmişti.

Acaba Türkiye’nin NATO’dan çekilmesi zamanı da gelmemiş miydi?

NATO’nun modası geçti


NATO, Kuzey Atlantik Asamblesi, ABD ve Avrupa’nın dönemin Sovyetler Birliği’nin tehdit oluşturmasından korkması üzerine kurulmuş bir askeri pakttır. Türkiye, bu pakta, kendini yalnız hissettiği için katılmış, ancak giriş kartını Kore Savaşı’na birlik göndererek ve orada ABD’nin yanlış komutaları yüzünden 2 bine yakın askerini kaybederek almıştır.

Aradan yıllar geçti, Türkiye NATO’dan silah ve savaş teknikleri yardımı almış olabilir. Ancak NATO ile arasında yaşanan sorun artık bini aştı.

Zaten ortada ne Sovyetler Birliği kaldı ne de soğuk savaş dönemi. Türkiye, Rusya ile öyle samimi ilişkiler içinde ki bir zamanlar gelmesinden korktuğumuz komünist Rusların şimdi Antalya’ya tatile gelmesi için bir göbek atmadığımız kalıyor!

Portakal ve domateslerimizi alsınlar diye cilveler yapılıyor. Tabii silah anlaşmaları yapmamız Batıyı kızdırıyor.

Soğuk savaş bitmiş olsa da rekabet bitmedi: ABD ve Rusya’nın dünya lideri olma kavgası, üstelik de başka ülkelerin topraklarında savaşarak devam ediyor.

Türk Cumhurbaşkanı Rusya’da Putin’le görüşürken adı üzerinden açılmış sahte hesaplarla tacize uğraması, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’ün askeri tatbikatta düşman liderler arasında gösterilmesi “yanlışlık olmuş” diyerek bir özürle gerçekleştirilebilecek kadar hafif bir olay değil, üstelik de ilk ve muhtemelen son değil. İki ayrı mahallenin bıçkın delikanlısıyla aynı anda flört edilmez.

Türkiye, ABD’den gördüğü düşmanca tavırlardan sonra NATO’da kalsa ne olur, NATO kalsa ne olur? Belki de kağıtları yeniden karmanın zamanı geldi de geçiyor! Şehitler vererek girmiştik, hakarete uğradık diye çıkarız!

Nuriye Gülmen örgüt üyesi olsaydı


Son duruşmada örgüt üyesi filan diyerek Nuriye Gülmen’in tahliyesine yine karar verilmemiş. Nuriye Gülmen, örgüt üyesi olsaydı gerekçe verilmeden görevinden alınmış bir akademisyen olarak Ankara’daki İnsan Hakları anıtı önünde oturmaya başladığında içeri atılırdı.

Bıkar vazgeçer diye baktıkları kadın, işten atılanların sembolü oldu. İnatla konuyu polisiye tedbirlerle geçiştirdiler, ezmek istediler. Nuriye ölümüne direndi.

Şimdi ne yapacaklarını bilmeden, ölse de kurtulsak diye bekliyorlar! 35 kiloya düşmüş bir insan, nereye kaçar, ne yapar, tahliye etmemek ne kadar insanlık dışı. Ve “makul şüphe” diye uydurdukları bir gerekçeyle işlerinden atılan, bütün özlük hakları yakılan, bir anlamda açlığa ve ölüme mahkum edilen yüzbinler varken sorunu, işi komisyona havale edip o komisyonun çalışmayacağını bilerek çözmemek de ne kadar insanlık dışı! Bir devlet vatandaşına bu kadar mı düşman olur?

Sıradaki haber yükleniyor...
holder