Bir video var Twitter’da, görmüşsünüzdür...
Bir kız çocuğu, muhtemelen ortaokul çağında falan…
Bir takım kitaplar tanıtırken “Sait Faik’in Abasıyanık kitabı” diyor. Aynı anda aç kurt sürüsü gibi bekleşen bütün ‘kötü’ler; eşek kadar adamlar, kadınlar, muhtemelen de eline tek bir Sait Faik Abasıyanık kitabı almamış bir kitle, kızla dalga geçip duruyor. Bir çocuğa bu yapılır mı ya?
UĞRAŞACAK ŞEY Mİ YOK!
Birisi şöyle diyor: “Tıpkı büyükleri gibi bilmeyip, biliyor görünme hastalığı taşıyor!”
Bak bak bak, tokatlayacak görse; öyle bir nefret hali!
Eğer bu kızın bir yazarı tanımaması bu kadar büyük meseleyse; bunu öğretmeyen sistemi, okulu, öğretmenleri, anne babayı suçlasanıza!
Üstelik bu kız çocuğu önüne makyaj malzemeleri ya da marka kıyafetler de koyabilir, onları anlatabilirdi ama o kitaplarla ilgileniyor yaşıtlarının aksine. Merak duyuyor...
Bu bile yeterince iyi bir şey değil mi?
Ayrıca…
Her gün yerin dibine sokulması gereken onca insan varken şu memlekette, onlarla uğraşsanıza, onlara ayar çeksenize biraz da!
Maşallah hepimiz öyle kültürlüyüz, entelektüel seviyemiz öyle almış başını gitmiş ki; 14 yaşındaki bir kızla rahatlıkla dalga geçebiliriz öyle mi!
Bırakınız Allah aşkına.
Kabul edelim; bu kız hayatında eline Sait Faik kitabı almamış, hatta bu yazarın adını bile duymamış onlarca insana bir gecede Sait Faik Abasıyanık’ın adını öğretti.
Bu bile onu kutlamaya yeter.
VİZYONDA NE VAR?
BU MÜHTİŞ BABAYLA TANIŞMALISINIZ
‘Hadi Be Oğlum’ henüz çekilirken sete davet edilmiş, ekipten ve oyunculardan filmi dinlemiş ve yazmıştım. Kıvanç Tatlıtuğ, bu filme neden ‘evet’ dediğini anlatırken... Sinemadaki çıtasını yüksekte tutmak istediğini, o yüzden bu filmde oynadığını anlatmıştı. ‘Kelebeğin Rüyası’ filminden sonra kabul ettiği ilk film olduğunu da düşünürsek, bu filmi epey merak ettim.
ÇOK SAMİMİ ÇOK DOĞAL
Salı günü filmi izlerken; Kıvanç’ın ne demek istediğini anladım. Bir turist teknesinde çocuğuna bakan ‘Ali Kaptan’; bir oyuncunun performansını yüzde yüz gösterebileceği bir rol. Kıvanç da rolün hakkını kasmadan, yormadan, müthiş bir doğallıkla veriyor....
Dizilerdeki o cool jönden eser yok bir kere...
Güldürüyor, ağlatıyor, çocuğunu bağrına öyle bir basıyor, onun bir anlık gülümsemesi için yaşadığına seyirciyi öyle bir inandırıyor ki, tek kelimeyle muhteşem! Filmin küçük oyuncusu Alihan Türkdemir’e hayran kalmamak da mümkün değil; müthiş iyi oynuyor.
FANLAR İÇİN DEĞİL!
Büşra Develi filmde varla yok arası. Hatta hikayesi havada kalıyor, soru işaretleri bırakıyor biraz. Ama baba oğul şahane perfomanslarıyla açıkları kapatıyor resmen.
Şunu söylemeliyim... Yakışıklı bir oyuncuya fanları gelsin diye yapılmış bir film değil bu, çok sıkı bir iş. ‘Babam ve Oğlum’dan sonraki en başarılı baba oğul hikayesi diyebilirim. Bu müthiş babayla mutlaka tanışmalısınız.
ÇOCUKLARIN ÇIKARAMADIĞI SES OLMAK ZORUNDAYIZ
Bir yukarıda anlattığım ‘Ali Kaptan gibi, çocuğu için yaşayan babalar var...
Bir de hiç olmasın, yaşamasın, hatta mümkünse gebersin diyeceğin türler var. Baba değil çünkü o, bir tür. Hayvan bile değil aslında.
Manavgat’ta anne kanserle boğuşurken; 4.5 yaşındaki kızına tecavüz eden, çocukta olmadık arazlar bırakan bir insan müsveddesinden bahsediyorum. En beteri de bu sapığın elini kolunu sallayarak dolaşıyor olması. Manavgat Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurumu olayın peşinde ancak savcı “Delil yok” diyor.
Annenin ifadelerine, çocuktaki arazlara rağmen yargı adamı suçlu bulmuyor. Adana’da daha da beter bir hikaye var maalesef.
İnsanın ‘bu nasıl adalet’ diye feryat edesi geliyor.
BAKANLIĞIN İŞİ NE?
İlginç olansa herhangi bir yetkilinin, ilgili bakanların, siyasetçilerin bu olaylar için kılının dahi kıpırdamaması... Yokmuş gibi davranması. Çok enteresan değil mi? Hiç değilse biz, yüreğinde bir parça vicdan olan herkes bu çocukların sesi olmalıyız.
'SARI ÖFKE' BIKTIRDI!
Neymiş, ‘Sarı öfke’ patlamak üzereymiş. Yani taksiciler isyanlardaymış yine…
Yok efendim kısa mesafe gitmem, orası bana çok ters girmem, şoför değişim saati geldi almam, milyon tane mızmızlık yapıyorlar...
Sen de günün sonunda Uber çağırıyorsun, bu kez ‘haksız rekabet var, eve ekmek götüremiyoruz’ diye ortalığı ayağa kaldırıyorlar.
O zaman çeki düzen verin kendinize! Parası karşılığında bir hizmet verdiğinizin, bu işi yapıyorsanız İstanbul gibi bir yerde mızmızlık yapmaya hakkınızın olmadığını anlayın, ona göre davranın.
17 Şubat 2018, Cumartesi 05:00
Haberin Devamı