Oral ÇalışlarOğlan kızı kaçırınca...

HABERİ PAYLAŞ

Oğlan kızı kaçırınca...

Haberin Devamı

Dün, kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmalarının 83. yıldönümüydü. Kadınlar ve parti liderleri 4 aralık’ı kutlarken, Mersin’de bir genç kız, kendisini kaçıranlardan kurtulmanın sevincini yaşıyordu.

Dava takipçiliği yapan babamın, 1950-60’lı yıllarda en çok uğraştığı konulardan biri, kız kaçırma davalarıydı. O yıllarda Tarsus’un dağ köyleri yoksuldu. Evlenme yaşı gelen erkek çocuğuna kız istemek, düğün yapmak, başlık parası ödemek kolay değildi. Bu nedenle oğlan, kızla anlaşır, sonra onu kaçırırdı. Kızın ailesi şikayetçi olunca, oğlan tutuklanırdı.

Ardından pazarlık başlardı. Eğer kızla oğlan yatmışsa, yani kız “bekaretini” kaybetmişse, anlaşmak, ahlaki açıdan, geleneksel açıdan, zorunlu hale gelirdi. Tabii, kız zorla kaçırılmışsa ve hele de tecavüze uğramışsa, daha dramatik sonuçlar doğabilir, kız kaçırma, kan davasına yol açabilirdi.

Erkek egemen kültür

Mersin’deki olayın dikkat çekici yanı, kızı kaçıran oğlanın, bir akraba çocuğu olması. Artık, başlık parası, düğün masrafları, o kadar aşılamaz engeller değil. Bu olayda da sorunun düğün masrafları olmadığı belli.

Erkek egemen alışkanlık asıl neden: Oğlan kızı istediğine, beğendiğine göre, kızı almak “hakkı”dır. Her yolu deneyerek bu amacına ulaşabilir. Kızın oğlanı isteyip istememesinin bir önemi yoktur.

Oğlan, “hayır” diyen kızı öldürebilir, dövüp hastanelik edebilir, ya da bazı örneklerde görüldüğü gibi kaçırıp tecavüz edebilir ve evlenmeye zorlayabilir.

Kız ve aile, böyle hallerde çaresizlik içinde kalır, evlenme talebine boyun bükecektir. Aile de, kız da istemiyorsa, iş kanlı bir hal alacaktır.

Mersin’deki örnekte kız kaçırıldı. Bir eve götürüldü. Aile peşine düştü. Medya olayı takip etmeye başladı. Kız görüntülere de yansıdığı gibi direndi. Böyle bir toplumsal duyarlık ve manevi baskı, belli ki, kaçıranları korkuttu. 31 saat içinde, polis kızı buldu ve kurtardı.

Kızın kurtarıldıktan sonraki ilk açıklaması şöyle: “Kötü muamele görmedim. Gittiğim gibi dönüyorum”. Belli ki tecavüze uğramamış. Bu yüzden olay yeni felaketlere yol açacak boyutlarda değildi.

Oğlan okumamış. Kız üniversite öğrencisi. Kendisiyle aynı eğitim düzeyinde olmayan oğlanı istememiş, kaçıranlara direnmişti. Tabii bütün hikayeler böyle “olumlu” sonuçlanmıyor. Kızların ve ailelerin çoğu geleneğe boyun eğiyor, yani kaçıran emeline ulaşabiliyor.

Mersin örneği, istisnai olmakla birlikte, başarılı bir örnek olarak hafızalardaki yerini aldı.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder