Olimpik buz dansı çiftimizin kıyafetleri

Tam da buz pateni ikonu, Amerika’nın efsane buz patencisi Tonya Harding’in hayatını anlatan ve üç dalda Oscar adayı olan ‘I, Tonya’ (Ben, Tonya) filminin vizyona girdiği günlere denk geldi haber…

Güney Kore’deki Kış Olimpiyatları’nda artistik buz pateninde Türkiye’yi temsil eden Alper Uçar ve Alisa Agafonova çifti; Türkiye'nin Kış Olimpiyatları tarihinde serbest programa kalan ilk çifti oldular. Tebrik ederim…

MUHAFAZAKAR BULUNDU

Buz patenini TRT’nin TRT, Katarina Witt’in de zirvede olduğu yıllarda bıraktığımız için; bu çiftimizin başarısı duyulmamış olabilir. Hatta dünya basınında kıyafetlerinin tartışıldığını bile atlamış olabiliriz...

Evet, bu sporcularımızın kıyafeti 'muhafazakâr' bulunduğu için eleştirildi basın tarafından! Onlar, ‘kendilerine bir baskı yapılmadığını ve daha rahat hareket etmek için bu kıyafetleri tercih ettiklerini’ söyleseler de; kıyafetlerinin 'Eski Mısır'ı andırdığı, bugüne kadar buz pateni pistinde giyilen en kapalı kıyafetler olduğu yazıldı.

Kıyafetlere baktım; gayet şık gayet modern duruyordu. Dolayısıyla bu yorumlar niye, nereden çıktı merak ettim. Yoksa bu ülkede 6 yaşında kızla evlenilebilir diyen… Bir kadınla asansöre binince halvet ihtiyacı duyan... Yatak ve yorgandan bile tahrik olan fetvacıların olduğunu mu duydular acaba?

Minik etek ya da şort giyen kadınlara tekme tokat girişildiğini mi öğrendiler? Bu hikayeler yüzünden böyle bir algı oluştuysa kafalarında, geçmiş olsun. Eğer bu değilse, kesin bizi kıskanıyorlardır!!!

NEHİR'İN TELEFONU

Nehir Erdoğan’ı görüntülemişler; elinde de şu eski model, kapaklı telefonlardan var. Teknolojinin esiri olmayan, derdini emojilerle anlatmak zorunda kalmayan, WhatsApp gruplarında sürekli öten mesajlar yüzünden gerilmeyen, Instagram’da, Twitter’da neler oluyor diye her dakika kendi kendini yemeyen birilerinin olması acayip hoşuma gitti. Nehir Erdoğan özgürlüğü tercih etmiş belli ki...

Kendini seçmiş. Ne kadar özendiğimi anlatamam. Ha, ‘yap o zaman’ diyebilirsiniz ama işler ve hayatlar işte; olmuyor ki...

HAFTANIN EN İYİLERİ

■ Hayko Cepkin’in söylediği ‘Nikah Masası’ yorumu… ‘Düğüm Salonu’ filmi için Ümit Besen’in bu kült şarkısını seslendirmiş Hayko... Başkasıyla nikah masasına oturan sevgiliye öyle öfkeyle seslenmiş ki, ‘budur’ diyorsun!

■ Hamdi Alkan’ın kızına sahip çıkması... 19 yaşındaki Zeynep’in sosyal medyaya koyduğu dansı izleyenler, şikayet eder diye babasına koştu ama o “Nasıl mutlu oluyorsa onu yapsın” dedi, herkesin ağzını kapattı. İşte böyle babalara bayılıyorum.

■‘Mehmed Bir Cihan Fatihi’ dizisinin fragmanı... Kenan İmirzalıoğlu at üstündeki sahnelerde çok karizmatik, çok iyi duruyor. Meraktayız...

■ Demet Akbağ ve Zafer Algöz’ün başrolde oynadığı ‘Görevimiz Tatil’ filminin mesajları... Zeytin ağaçlarıyla ilgili farkındalık yaratmaları çok iyi. Ayrıca tehditkar karakteriyle Sarp Akkaya ve ‘Fi’ dizisinin psikaytrı ‘Can Manay’ı ti’ye alan ‘Can Nanay’ rolündeki Enis Arıkan çok komik. Bayıldım.

■ Raffles İstanbul otelinin içinde çok taze açılan İsokyo… Yabancı marka sanmayın, İstanbul ve Tokyo’dan alıyor adını. İstanbul’un en yeni Asya restoranı; çok şık, çok havalı. Menüsünde Çin, Japonya, Tayland, Vietnam mutfağından örnekler var ve şef Clinton Copper resmen şov yapıyor. Şu ara en gözde, en leziz mekan.

SEDA SAYAN YÜZÜNDEN FİKRİM DEĞİŞTİ

Geride bıraktığımız hafta gecce’nin mekan ödülleri gecesindeydim. Çok özenilmiş, iyi hazırlanılmış bir davetti.

O kalabalığın içindeki en havalı, en güzel kadın kimdi biliyor musunuz? Açık ara Seda Sayan. İncecik vücudu, sarı saçları ve pürüzsüz teniyle Barbie bebek gibiydi.

Erkekler kadar bütün kadınlar da onu süzüyor, onu konuşuyordu: ‘Acaba doktoru kim, ne yiyor ne içiyor, nasıl böyle görünüyor’ soruları havada uçuşuyordu.

Onu böyle görünce Sertab Erener’in “Yaşlılık kader değil” sözünü düşündüm. Bu lafa karşıydım; çünkü “istediğin kadar uğraş, hangi tekniği denersen dene, yaşlılıktan kaçamazsın” diyordum. Ama Seda Sayan’ı görünce “Acaba mı?” derken buldum kendimi.