'Sümela'nın Şifresi' adlı film cuma günü vizyona girdi. Film daha vizyona girmeden konuşulmaya başlandı. Çünkü esasen bu bir Temel filmiydi...
Röportaj: Seral Cumalı
scumali@posta.com.tr
Filmin senaryosunu ise en az Temel fıkraları kadar güldüğüm mizah yazarı Yılmaz Okumuş yazmıştı. Filmin özelliği senaristinden yönetmenine, oyuncusuna herkesin Karadenizli olması. Temel’i Alper Kul’un canlandırdığı filmde Zafer Ergin, Altan Erkekli, Salih Kalyon, Ruhi Sarı, Tarık Ünlüoğlu gibi ünlü ve Karadenizli oyuncular rol alıyor. Yönetmen ise yine Karadenizli Adem Kılıç. Durum böyle olunca da ortaya çok eğlenceli bir film çıktı.Yılmaz Okumuş’la Karadenizli olmayı, Temel’i ve filmi konuştuk.
Siz mizah yazarısınız. Mizahınızı televizyona taşımıştınız; ilk defa mı sinemaya taşıyorsunuz?
İlk sinema filmi senaryom. Mizah dergilerinde karikatüristlik ve yazarlık olarak başlayan süreç, televizyon senaristliği, kitap ve sinema yazarlığıyla devam ediyor.
Bir mizahçı olarak Karadenizli olmak avantaj mıdır?
Size bir iyi bir kötü cevabım var. Önce iyi cevabı vereyim; ortalama bir Karadenizli’nin sahip olduğu, her türlü soruna tersinden bir çözüm arama, coşkun bir ruh hali ve kendisiyle dalga geçebilme özelliği bir mizahçı olarak işime yarıyor. Ama, yine her Karadenizli’nin sahip olduğu inatçılık ve inatta ısrar hali, fevrilik gibi özelliklerim de dezavantaja yol açabiliyor. Ama bin kez dünyaya gelsem yine de Karadenizli olmak isterdim, o ayrı.
Sümela’nın Şifresi bir Temel filmi. Temel fıkraları sizin için ne ifade eder?Temel fıkralarından beslendiniz mi?
Bizzat içinde yaşadım. Doğduğum ve büyüdüğüm coğrafya Hopdediks’in kuvvet şurubu kazanına düşmesi misali, fıkra kazanında büyümeme yol açtı. Ailem, eş dost, akraba ve yöre halkı yaşadıklarının, konuştuklarının komik olduğunu düşünmüyor, hayat bu haliyle daha keyifli, çekilir olduğu için böyle davranıyorlardı. Gırgır Mizah Dergisi’ne girdiğim ilk aylarda ‘Tursun’un İskelesi’ diye bir karakter yaratmıştım, Trabzonlu tam bir Temel aslında. Çocukluğumda, etrafımdan gördüğüm, duyduğum bütün Karadenizli olma halinin üzerine bir de, sonradan öğrendiğimiz mizah tekniğini yerleştirmiştim. Oğuz Aral bu önerimi beğenmiş ve dergide yayınlayacaktı. Ama bir yandan beni çok genç bulduğu için hafif de ayar vermeye çalışıyordu sanırım. Şu ömür boyu unutmayacağım sözü söyledi; “Evladım, öyle hemen havalanma, senin geldiğin coğrafyada herkes komik. Sen sadece bunların komik olduğunun farkındasın.”
En çok güldüğünüz Temel fıkrası hangisi?
Temel bir gün dar bir patika yolda yürüyerek yaylaya gidiyormuş. Hava yağışlı olduğu için ayağı kaymış ve uçurumdan yuvarlanmış. Son anda bir dala tutunmuş. Orada öyle asılı duruyor. Can havliyle bağırmaya başlamış. “La kimse yok miiiii?” Ses yok. Temel habire bağırıp duruyor. “Kimse yok miduuuu?” Birden davudi bir ses duyulmuş gökyüzünde. “Ey Temeeel!..” Temel şaşkın etrafına bakınır. “Kimsun?” “Ben Tanrı. Eğer dediklerimi yaparsan seni hemen kurtarıp yolun üzerine çıkaracağım.” Temel hemen itaatkar bir sesle, “Buyurun efendum.” Tanrı, Temel’e, “Seni kurtarır kurtarmaz hemen gece gündüz hayır işlerinde bulunacaksın. Hiç ara vermeden hacca gidecek ve herkese zekat vereceksin. Namazında niyazında olacak ve içkiye, kumara yan gözle bakmayacaksın.” Tanrı daha lafını bitirmeden Temel başlamış yine bağırmaya, “La başka kimse yok miiiiii?”
Temel fıkrası Karadenizlileri rahatsız eder mi?
Aziz Nesin, ‘Benim Delilerim’ kitabına, Bergson’a ait bir sözle girer. “Bilgeliğin en üst aşaması kendinle dalga geçebilmektir.” Üstad sonra da kendi yorumunu yapar; “Ülkemizin bilge kişileri de Karadenizliler’dir. Çünkü hemen her ortamda Karadeniz fıkralarını ilk kendileri anlatır.” Başından geçen komik olayları büyük bir keyif alarak anlatan yöre insanı, “Prestij yitiriyorum, şimdi benimle alay ederler, karşımdakine, daha sonra bana laf sokması için koz veririm” gibi bir düşünce içine girmezler. Trabzon’daki galada yanımda şehrin bürokratlarından bir hanımefendi oturuyordu. Yazın tanışmıştım kendisiyle, Trabzonlu olduğunu biliyorum. “Bir sahnemizde Ruhi Sarı, Sümela Manastırı’nın çatısına çıkıp bağırıyordu, “La 27 yildur yetti artuuk da, Tirabizonsipor şampiyon olsun yoksa kendumi aşaği atarum.” Hanımefendi perdeye, Ruhi’ye doğru seslendi, “Daha çok çikarsun oriya uşağum.”
Filmde yol tarif eden bir kişi, “Şu adamın oradan dön” deyince, yolu soran bu kez “Hangi adam” diye soruyor. Bunun üzerine yolu tarif eden silahını çekerek “Şu” diyor ve gösterdiği adamı vuruyor. Karakterlerden bir başkası sensörlü kapıyı, “Bacağına sıkarım!” diye tehdit ediyor. Bunlar ne kadar gerçek?
Trabzon’da, Rize’de birkaç ay yaşasanız soruyu sormaz ve buna benzer bir sürü olayı siz bana anlatırdınız. Bu arada o bacağından vurulan adam benim. Daha ilk filmimde ‘kendini vurduran senarist’ olarak Türk Sineması’nda bir yer edindim galiba.
Karadenizliler filmi sevdiler mi?
Film Temel ve arkadaşlarının fıkralardan fırlamış haline rağmen büyük alkış aldı ve yöre halkı tarafından inanılmaz bir şekilde sahiplenildi. Şu an sadece Trabzon’da değil, Hopa’dan Samsun’a kadar inanılmaz bir sahiplenme var filme. Bunu, bütün gurbette yaşayan Karadenizliler için de söyleyebilirim. Kendi evlatlarının yaptığı bu içeriden bakan filme, bazı eksikliklerimizi bile affederek büyük bir coşkuyla sahip çıktılar.
Siz Karadenizlisiniz, filmde herkes Karadenizli, Karadenizliler Temel’e benzer mi?
Sanırım yönetmenimizden senaristimize, oyuncumuzdan set çalışanlarına kadar hemen hepimizde biraz Temellik var. Yoksa Temel’i bu kadar sevmez ve yeniden üretilmesine katkı sağlamazdık. Yaşayan tek bir Temel olmadığı için üretilen bütün Temel fıkralarına baktığımızda hepimizden bir parça bulabiliriz.
Siz ne kadar Karadenizli’siniz? Ne kadar değilsiniz?
Karadenizli’ye ait standart her şey var bende. Hamsi, karalahana, kuymak (muhlama), horon, kemençe, tulum ve Trabzonspor beni hala kendimden geçirmeye yetiyor. Ama bunca yıldır İstanbul’da gördüğüm eğitimle sanki biraz asimile oldum. En azından inatçılık ve fevrilik konusunda biraz daha kontrollüyüm.
Filmin devamı gelecek galiba?
Kendimize çok mu güvendik bilmiyorum ama birinci filmi yazarken finalini zaten devamı gelecek gibi bağlamıştık Adem Kılıç’la. Şu an üzerinde çalıştığım ikinci film yakında bitmek üzere. İsmini de POSTA okurlarıyla paylaşayım; Moskova’nın Şifresi / Temel...
( 18.12.2011 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır. )
- Kapadokya’nın yeryüzü ve yer altı hikâyesi Milliyet Arkeoloji'de
- Sanat Sohbetleri’nin ilki Çanakkale Bienali’nde yapıldı
- ‘Çocuklar için kurduğumuz kitap kulübünde her hafta farklı yazarları ağırlıyoruz’
- Milliyet Mimarlık Dergisi’nin 45. sayısı bu pazar bayilerde!
- Mağaradaki 86 bin yıllık yaşam Milliyet Arkeoloji'de