Yine bir askere alınma dönemi, caddelerde konvoylar, en büyük asker bizim asker bağırışları, kiminin anası kına yakıyor eline. Onlar da tıpkı şimdikiler gibi yaşları, devreleri, dönemi geldiği için askere gitmişlerdi.
Kimi bir iki aylıktı, kimi daha fazla, kimi de terhisine birkaç ay kalmıştı. Bir 15 Temmuz gecesi kabusu yaşanana kadar geleceğe dair hayalleri, nişanlıları, yollarını gözleyen sevdalıları, anaları babaları vardı.
Ve askerlikle ilgili bildikleri, öğrendikleri tek şey: Emre itaat! Askerliğin birinci ve en geçerli kuralı. Masamın üzerinde biriken ve ifadesinden, içtenliğine, masumiyetine inandığım mektuplar yüreğimi dağlıyor. Birisi gerçekten haksızlık kokuyor: “Bilgisayar mühendisi olarak uzun dönem askerlik yapacağım için memnundum.
Maaş alacak, evlenmek için para biriktirecek, askerliğimi yapmış olarak daha rahat iş bulabilecektim. Asteğmen olduktan sonraki ilk maaşlarımla nişanımızı yaptık. Ama her şey o 15 Temmuz gecesi altüst oldu.” 2.5 aylık asteğmen, sadece 78 gün askerlik eğitimi almış, ‘Genelkurmaya saldırı var’ diye çağrılıp tankın içine arkaya ‘doldurucu’ olarak oturtuluyor. “Zaten tankın içi gürültülü, dışarda ne oluyor, ne duyuyor, ne görüyorum. Tanka ne komuta ettim, ne ateş ettim, zaten bilmiyorum. Sabaha karşı hepimizi tutukladılar!”
O günden beri tutuklu ve hakkında 52 kez müebbet isteniyor! “Suçum gariban olmak mı, bedelli askerlikten yararlanmamak mı, yoksa üniversiteyi bitirip er değil, asteğmen olmak mı, ailem perişan, benim suçum ne?” diye sorarken ne yanıt vereceğiz?
Askerlik görevini yapan erden, asteğmenden, askeri okul öğrencisinden darbeci olmaz!
Aynı durumdaki erler serbest
Nitekim hakim, aynı davada, aynı konumda yargılanan erleri tahliye ediyor. Ama iki asteğmeni, yani üniversite bitirdikleri için askerliklerini er değil, asteğmen olarak yapan gençleri, silah sıkan yarbaylarla aynı kefeye koyup haklarında 52 kez müebbet istiyor.
Askerlik yapan herkes bilir, erle asteğmenin arasında sadece rahatlık farkı var! Asteğmen erden farklı olarak askerlik hakkında ne biliyor?
Ama ne kendisini, ne de avukatını dinleyen yok, derdini anlatamıyor. Bu mahkemelerin doğru kararlar vermesi, gerçek darbecileri ayıklaması ve cezalandırması şart. Yoksa bütün kararların üzerine hukuki değil, siyasi damgası vurulacak.
Oysa ortada bir darbe girişimi, şehitler, gaziler ve bu suçu işleyenler var. Sapla samanı ayırmak, vicdanlı hakimlere düşüyor. Bu davalar yalan yanlış müştekilerle saptırılmadan, hakimlerin üzerinde, tahliye vermeyin, ceza verin, baskısı estirilmeden, gerçek suçluların cezalanmasını bekliyoruz.
Çünkü bu darbe girişiminin sonuçlarını, bir yılı aşkın OHAL rejimi altında ve KHK, kanun hükmünde kararnamelerle yönetilerek, demokrasiye hasret, hep beraber çekiyoruz!
Gecekonducu ile inşaatçı pazarlığı
Adnan Polat, Polat Holding Yönetim Kurulu Başkanı, bir dönem İstanbul’u yönetmeye talip olmuş, seçilememiş, şimdi de Piyalepaşa’da bin dairelik çok büyük bir konut projesini gerçekleştirdiği için sektörü konuşmak üzere buluşuyoruz.
İstanbul bir yarısı bitmiş, yarısı da satılmamış konut mezarlığına mı dönecek, seçilen site konut modeli ne kadar doğru, kuşkulardayız. Adnan Polat, “Konut almak için en iyi zaman” diyor. Fiyatlar çok düştü. Bitmemiş konut almak risk değil mi? Polat, krizin atlatılacağına, yabancı yatırımcının geri döneceğine inanıyor.
Kentsel dönüşümün şart olduğunu vurgularken, gecekondu sahiplerinden şikayet ediyor: “Kimseyi sokağa atmak istemiyoruz. Konutuna eş değer bir TOKİ konutu verelim diyoruz, iki oğlum var, iki tane isterim diyor!” Becerebilseydik, biz de kapatsaydık Armutlu’da, Sarıyer’de bir iki gecekondu, şimdi rezidans pazarlığı yapıyorduk! Piyalepaşa’ya itirazım yok ama Ataköy’ün önüne kazık gibi dikilenlere fena halde var! Denizin kenarında bırakın dolaşmayı görmemize bile engel oldular.
21 Aralık 2017, Perşembe 05:00
Haberin Devamı