İstanbul’un en hareketli ayına girdik demiştim…
Her semtte, her köşe başında bir sanat işi, bir sergi, bir hoşluk, bir güzellik var. Kötü olaylardan, can sıkan hikâyelerden, o kadar bıktık usandık ki tadını çıkarmak lazım.
Contemporary İstanbul mesela…
12’nci kez kapılarını açtı. Çarşamba günü, yani açılıştan bir gün önce yapılan VIP davette bile izdiham vardı. Cemiyet hayatının ünlü simalarından gazetecilere, oyuncu tayfasından Instagram güzellerine aklınıza gelebilecek herkes oradaydı.
Kimi sanat aşkıyla, kimi de görünmek ve sosyalleşmek için elbette, davette yerini aldı…
Lütfi Kırdar’ın önündeki araç kuyruğu Nişantaşı’na kadar uzuyordu, trafik resmen felçti. İçeride de trafik farklı değildi; o kadar çok tanıdıkla karşılaşıp sohbet etmek zorunda kalıyordun ki, eserlere bakmaya fırsat bile kalmıyordu. Çok insanın tepkisi aynıydı:
“Şimdi şöyle bir bakıp çıkıyorum, yarın sağlam kafayla tekrar gezmeye gelirim!” Üst katta gezenlerin çoğu “Yeni bir şey yok, geçen yılın aynısı” diye söyleniyordu, alt katta dolaşanlar ise “Çok ilginç” deyip duruyordu. Contemporary İstanbul benim için bir öğle yemeğiyle başladı.
Fuarın destekçileri arasında yer alan gayrimenkul danışmanı Ali Pamir’in Spago restoranda verdiği öğle yemeğindeydik.
Her yıl bu fuarı destekleyen, sanata yatırım yapan bir avuç insandan biri olarak, onlarca yabancı konuğu ağırladı ve Türkiye’nin farklı yüzünü onlara gösterdi Eserlere gelince… O da bir alttaki yazıda.
'HERKÜL'E BÜYÜK İLGİ'
42’si yabancı, toplam 73 galeriden 1500 eseri ağırlayan fuar çok renkliydi.
Son yılların en popüler isimlerinden Emre Yusufi’nin ‘Herkül’lü tabloları ve dev Herkül heykeli ilgi görenler arasındaydı.
Cem Yılmaz ve Elçin Sangu gibi isimler de onun tablolarını alanlardan. Zaten Yusufi’nin ilk ziyaretçileri de onlar olmuş.
Yanına usulca sokulup “Herkül merakı nereden?” dedim, “Floransa’da okudum, Herkül heykellerine sırtımı dayayıp resim yapardım” dedi.
Yusufi’nin gerçek hayatın içine adapte ettiği, mesela cep telefonu ve kulaklıklı ya da boks yapan Herkül tabloları çok başarılı. İyice yaklaşın, resmin detaylarında kaybolun derim.
Alt kata inin, Licht Feld Gallery’deki video işlerini de görün. Mesela üzerinden süt akan kadının videosu ilginç.
Sonia Serpil Aslan’ın ‘Ayıp’ ve ‘Uykusuzluk’ isimli küçük kız heykelleri şahane…
Server Demirtaş’ın iki yıldır üzerinde çalıştığı at heykeli de dakikalarca izlenen eserlerden.
En ilginci: ‘Kıyam’ tablosu
İhsan Oturmak’ın ‘Kıyam’ isimli tablosu da en dikkat çekenlerden. Onlarca takım elbiseli adamı, namazda ‘kıyam’ hareketini yaparken resmetmiş. (Kıyam ‘ayakta durmak’ anlamına geliyor) Haliyle ‘Kim bu adamlar?’ diyorsun.
İhsan Oturmak ilginç biri... Diyarbakır’ın bir köyünde doğup büyüyor. Daha ilkokulda başlayan tektipleşmeyi anlattığı ‘Öğrenciler’ isimli seriyle dikkat çekiyor. Eseri Louis Vuitton küratörlerinin ilgisini çekiyor ama o bu markanın ne olduğunu bile bilmiyor.
Bir röportajda anlatıyor; ‘Louis Vuitton nedir?’ diye arkadaşlarına soruyor, onlardan ‘Ferrari gibi bir şey’ güvencesini alıp ikna oluyor. İşte bu ilk eserleri, Paris’te sergilendiğinde adını duyuruyor. ‘Kıyam’ da dikkat çekici bir eser, görmeden geçmeyin...
SAVAŞTAN ARTA KALANLAR
Ahmet Güneştekin, bu kez Pilevneli Galeri’deki 7 metrelik bir duvarı kaplayan ‘Yoktunuz’ isimli eseri ile çok konuşuldu...
Savaşlardan arta kalan ne varsa, kırık dökük de olsa biraraya getirilmiş ve yapıştırılmış bir eser bu. Bir çocuk arabası, bir sandalye, tek bir ayakkabı ya da bir soğuk dondurucunun kapağı var aralarında...
İki yıl önce Cizre’deki çatışmalarda çocuğu ölen bir annenin, onu gömemediği için kokmasın diye içine koyduğu dondurucu! Hüzünlü ve acıklı. Yok olmuş, harabeye dönmüş hayatlardan arta kalanları anlatıyor. Herkesin önünde uzun uzun durduğu, incelediği, detay almak istediği bir eser. Fiyatı da 450 bin dolar.
Bu eseri alıp sergileyecek cesur sanat koleksiyonerini şimdiden merak ediyorum. Contemporary İstanbul ne yazık ki yarın sona eriyor; ne yapın edin gezin, ufkunuzu açın, güzel şeylerle beslenin.
16 Eylül 2017, Cumartesi 05:00
Haberin Devamı