Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararı kesin. Partide bir metal yorgunluğu var. Son sandık neticeleri de bunun kanıtı. Erdoğan’a göre en alttan en üste kadar yönetici kadroların birçoğu yoruldu artık.
Aslına bakarsanız, 16 yıl önceki kurucu kadro şimdi pek yok. Yavaş yavaş kızağa çekildiler ama parti kurulurken söylenen tek adama bağlı olunmama sözü de geçen yıllar içinde işlevini kaybetti. Hem de öylesine kaybetti ki, gücü tek elde toplayan Erdoğan’ın karşısında kimse sesini çıkaramadı.
Sayıca fazla danışmanlar da 16 yıllık serüveni bilmedikleri için, 3-5 yıllık gelişmelere bağlı kaldılar ve onu işlediler. Kısaca herkes Erdoğan’ın gözüne ve ağzına baktı. Belki de 7/24 bu bakış bazılarını yormuş olabilir.
Bu arada, “Fetö’nün siyasi kanadı nerede” baskısı ve sır vermeme çabası da bu yorgunluğun etkenlerinden biri oldu.
Erdoğan’a göre 2019’a giderken yorgunların sayısı çok fazla. En küçük kasaba biriminden tutun da, meclisin tepesine kadar. İşin garibi yorgunlar 16 yıl öncesinden gelmiyor ama, yine de tepedeki güce, “Siz de dur durak bilmeden 16 yıldır koşturdunuz, yoruldunuz. İsterseniz bizim dizginlerimizi biraz gevşetin, çalışıp sizi dinlendirelim.
Yok böyle gidersek, bizdeki metal yorgunluğu size de bulaşabilir” diyemiyor tabii. Sadece bekliyorlar. Kızdırılmış bu metal kimleri yakacak diye.
DEPREM TEMENNİSİ
17 Ağustos Marmara Depremi’nin 18’inci yıldönümünde Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof.Dr.Haluk Özener konuştu. Ne dedi? Bilinenleri tekrarladı, ne desin. 7.2 deprem sürpriz olmaz dedi. Zamanı belli değil ama hazırlıklı olmalıyız dedi ve temennilerde bulundu. Deprem gecikirse, hükümet hızlı adımlar atarsa, 500 bin konut hızla yapılırsa, zararı az kayıpla atlatırız dedi. Hay ağzına sağlık hocam. Şapkadan cin çıkaracak halin yoktu ya.
Aleyna o ne?
Türkiye’yi aşıp dünyada sesini duyuran 17 yaşındaki kızımız Aleyna, amcasının Konya’daki düğününde üç beş şarkıyla gönül alıp, sonra da babaannesinin anne ve babasını ziyaret etmiş. Aferim ne güzel. Ama o ne? O elinden büyük dilini çıkarmanın esprisi ne acaba. Yoksa bir gençlik işareti mi acaba. Yaşlı dede ve nine o halini görseler korkarlardı valla.
Gel de seç Lucescu
Süper Lig’in birinci haftasında sahaya çıkan 18 takımdaki Türk futbolcuları üşenmeyip saydım. Hepi topu 61 kişi. Yabancılar ise 137 kişi. Antalya ve Göztepe iyice aşmış. Sadece 1 Türkle çıkmışlar sahaya. Milli Takım’ın başına gelişi olaylı olan Lucescu, yetişebildiği kadar maçlara gidip canlı seyrediyor. Çünkü kimseyi tanımıyor.
Allah’tan yanında Tayfur Havutçu var. O anlatacak futbolcuları. Ve Lucescu canlı ve banttan seyrettiği Türkiye’deki ve Avrupa’daki futbolculardan adayları belirleyecek. Sonra da onbirimizi. Biz de onun sihirbazlığı ile dört maçta harikalar yaratmasının hayalini kurup duracağız. İnşallah eğrisi doğrusuna gelir. Ne diyeyim.
'GECE KARTALI' DURUŞU
İstanbul’un bekçi babaları yeniden düdük öttürmeye başladılar. Ama bu kez ‘gece kartalı’ delikanlı bekçiler olarak. Şimdilik sekiz ilçede 386, sonra 2 bini geçecekmiş. Görev süreleri güneşin doğuşundan batışına kadar. Haberlerde dikkatimi çekti. Bekçilerimizin başparmakları hep kemerlerine takılı. Demek ki teorik derslerde “Önce bu duruşu öğrenin” demişler. Ama güzel değil. Gece kartalları böyle mi dururmuş? Serbest bırakın çocukları, onlar ellerine yer bulurlar.
PROGRAMIN KAHRI
Sibel Can bikiniyle yakalanmış. Wowww... Planlı ve hesaplı. Olması gereken kadar. Balkonda telefon konuşması gibi. Makyajsız olduğu için gözlüklü. Dedim ya program böyle. Ama photoshop programı bile sonucu gördükten sonra kahretmiştir. Hatunu 50 kiloya düşürene kadar neler çektim diye.
Dilimiz çürüyor
Başbakan Yıldırım dedi ki: “Dil sadece bir iletişim aracı değildir. Milli kimliğin sembolüdür. Ne yazık ki sosyal medya dili, gençlerimiz arasında geçerli bir yazı, iletişim diline dönüşüyor. Anlamsız kısaltmalar, aralara serpiştirilen yabancı kelimeler, bozuk cümleler giderek sıradan hale geliyor.
Nesiller arasında iletişimi yok eden, Türkçeden ziyade o eski kuş dilini andıran bu çürümeye artık dur deme zamanı geldi. Gençlerimize dilin, kelimelerin değerini en iyi şekilde anlatmalıyız.” Altına ben de imzamı koyarım. Kendisi mi, metin yazıcılar mı bilemem, uğraşıp önemli bir noktaya parmak basmışlar. Lafta kalmasa bari.
20 Ağustos 2017, Pazar 05:00
Haberin Devamı