Galatasaray hakkında olumlu bir şey yazmak mümkün değil uzun zamandan bu yana. Sahadaki futbola bakınca bile insanın içi kararıyor, 90 dakikalık işkence seansları sanki. Sahada ne yaptığını bilen futbolcu sayısı yok denecek kadar az. Neyse ki, Kewell gibi bir oyuncuya sahip Galatasaray.
Kadroyu ilk okunduğunda Anıl ismini görünce "Nihayet Hagi" cümlesi dökülüverdi ağzımdan. Haftalardır yapılması gereken ancak ilk yarının son haftasında oldu, o da tek bir oyuncuyla. Bardağa dolu tarafından bakıp, hiç olmamasından iyidir diye geçiriyor insan içinden.
TEK BAŞINA ANIL YETERSİZ
Eldeki kadro kalitesi ve ileriye atılacak adımlar için Anıl'ın tek başına sahada olması yetmiyor. Başka genç isimlerin de katılması şart. Cem Sultan, Musa, Cumhur, Berkin, Caner, Berk. Hangisi sahaya çıksa Serdar Özkan'dan, Barış'tan, Ayhan'dan, Mustafa Sarp'tan Hakan Balta'dan daha kötü performans göstermesi zor. En azından bu çocuklar, giydikleri formanın ne olduğunu bilirler.
Fiziken yetersiz, oyun kalitesi yetersiz bile olamayacak noktada. Böyle olunca, tahammül sınırlarını zorlayan bir takımı izlemek bir nevi işkenceye dönüyor. Koskoca 90 dakikada Galatasaray'ın organize geliştirdiği tek atak yok, gol dışında.
PRANGA MAHKUMU HAKAN BALTA
İlginçtir, sahada kaldığı 90 dakika boyunca ayaklarında pranga varmış gibi dolanan Hakan Balta, 17 hafta boyunca en olumlu hareketini yaparak, enfes bir asiste imza attı. Sahada kaldığı sürede, bir futbolcu daha ne kadar kötü oynar diye düşündüm durdum. Cidden hayatımda daha ağır ve hantal bir futbolcu izlemedim.
4 YANLIŞI DAHA BÜYÜK YANLIŞLA GÖTÜRMEK
Gerçek şu, Galatasaray 20 yıldır böylesi kötü olmamıştı. Saha içiyle, saha dışıyla, tribünleriyle yani her alanda işlerin kötü gittiği bir takım var. Bunun kısa vadede düzelebileceğine inanmak, fazlasıyla iyimserlik olur. Çünkü yanlışlar sürekli daha büyük yanlışlarla telafi ediliyor.
Konyaspor maçının 90 dakikasında aklımda kalan Anıl-Kewell-Neill ve Cana oldu. Hagi'nin futbol mentalitesi bu, alışmak zorunda Galatasaraylılar. 40 günlük devre arasının ilaç olmasını beklemekse hayalcilikten bir şey değildir. Ne yazık ki, köy gözümüzün dibinde, kılavuza ihtiyacımız yok.
KIRMIZI KARTIN YANITINI AYKUT KOCAMAN VERSİN
Maçın sonundaki olaylara ve kırmızı karta da değinmek gerekir. Emre Toraman denen arkadaş futbol oynamak yerine, sahada kabadayılık yapmaya çıkmış gibiydi. 1. dakikadan maçın son dakikasındaki olaylara kadar, yapmadığını bırakmadı ama maçı da kırmızı kart görmeden tamamladı. Cana'ya gösterilen kırmızı kart doğru mu? Sonuna kadar doğru. E, peki o zaman Yunus Yıldırım'ın gözü önünde Ceyhun'u yumruklayan Mehmet Topuz neden kırmızı kart görmüyor? Bu sorunun yanıtını da, hafta içinde Trabzonspor'un oynadığı futbola bakmadan, penaltı sorgulayan dürüst insan Aykut Kocaman'a bırakalım.
FUTBOLCU GÜNLÜĞÜ
Aykut: Bu maç bana tatil oldu.
Neill: Servet ve Gökhan Zan'dan uzak oynamak beni mutlu etti.
Servet: Gökhan'ım Zan'ım, can yoldaşım.
Gökhan Zan: Servet'im kadim dostum.
Çağlar: En azından kademe bilgim var.
Ayhan: Varla yok arasındayım.
Hakan Balta: 17 maç yattım, tek hareketle devreyi kapattım.
Cana: Kimse takım arkadaşıma yamuk yapamaz.
Kewell: Sezon başında beni gönderseler, ne yaparlarmış acaba?
Serdar Özkan: Ben kendime tahammül edemedim, Hagi nasıl tahammül etti bilmiyorum.
Anıl: Bu formayı çok kişiden daha fazla hak ettiğimi gösterdim.
Insua: Sol bektim, orta saha oldum.
Musa: Eşe, dosta Galatasaray'da oynadığımı ispat ettim.
Aydın: Kariyerimi Konyaspor'a borçluyum, o yüzden de boş kaleye atmadım.