Başbakan Erdoğan'ın, İran'a giderken, gazetecilerle yaptığı sohbet konuşmasında "8 takım birden ligden düşerse ne olur, futbol biter. Ceza davası ile Futbol Federasyonu’nun kararını birbirinden ayırmak lazım. Platini’ye de İngiltere örneğini verdim. Orada holiganlar yüzünden Thatcher (Margaret Thatcher, İngiliz Başbakanı, 1979-1990) İngiliz takımlarının Avrupa’ya çıkışını 5 yıl yasakladı. Ne oldu? Kendi aralarında gayet güzel devam ettiler. Döndükleri sene de şampiyon oldular." ifadeleri Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın şikeyi açık açık itiraf ettiğini gösteriyor.
3 Temmuz'dan bu yana gelişen süreç, tipik Türkiye modeli ile çözülmeye çalışıldı. Sorunu unutturma, öteleme, herkesi dahil etmeye çalışarak bulandırma taktikleri ile 8 ayı geride bıraktık. UEFA 8 aydır, sürekli olarak "Bu sorunu hemen çözün" mesajı verdi. Duymazdan geldik, oralı olmadık, işi yüzsüzlüğe vurduk. Bıçak kemiğe dayandı ve tam o noktada Recep Tayyip Erdoğan, şikeye karışan takımların imdadına yetişti.
ÖZERK FEDERASYON'UN RUHUNA FATİHA
Ne diyor, Başbakan Erdoğan 'kişilerle kurumları ayıralım.' Ayıralım ayırmasına da, peki şikeye karışmayan takımlar niçin Avrupa'ya gidemiyor? Bunun yanıtı yok.
Şunu ortaya koymak lazım, Başbakan Erdoğan, özerk bir kurum olan Türkiye Futbol Federasyonu'nun alacağı kararı ipotek altına alıyor. TFF'ye işaret ediyor ve "8 takımı düşürmeyin, Avrupa'dan gelen cezaya razı olun." Zaten Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören'in aynı gün içinde 'ustamın dediği' türünden açıklaması da, her şeyi apaçık ortaya koyuyor.
THATCHER MODELİ VE ŞİKE, ELMA İLE ARMUT
Başbakan Erdoğan'ın verdiği 'Thatcher modeli' ile bugün olan bitenin uzaktan yakından bir ilgisi yok. Elma ile armutları aynı kasaya koyarak, bir sonuç elde etmeye çalışmak, biçare Türk futbolunun köküne kazmayı saplamaktan başka bir işe yaramaz. Zaten düşüşteki Milli Takım ve kulüp takımları, şikeciler yüzünden, 1980'li yıllara dönüp, şerefli mağlubiyetlere duacı olacaktır.
Çünkü takımlar transfer yapamayacak, Avrupa'ya gidemeyen, ismi şikeyle anılan hiçbir kulübe kaliteli yabancılar gelmeyecektir. 30'unu çoktan devirmiş, ederinin çok altındaki adamlara sadece Türkiye bileti vermek için çuval dolusu para verilecek.
Sponsorlar, Avrupa'ya gidemeyen takımlardan koşar adım kaçmaya başlayacaktır. Zaten Avrupa gelirlerinden mahrum edilen spor kulüpleri varolan borçları düşünülünce içinden çıkamayacakları bir girdabın içinde sürüklenecektir.
SUÇSUZLAR ÖDÜLLENDİRİLİYOR
Her şeyi bir kenara bırakmak gerekir. Türkiye'de şikeye karışan takımlar, alenen korunup kollanmaktadır. Suçlunun ödüllendirildiği, suçsuzun cezalandırıldığı bir sistem olamaz, olmamalı. Kim şike yaptıysa, bunun bedelini ödemeli, cezasını çekmeli. Bu takımın adı Fenerbahçe'yse de, Beşiktaş'sa da, Galatasaray'sa da önemli değil. Kişilere ve kurumlara göre adalet tecelli etmez.
ADALET GÜÇLÜLER İÇİN İŞLEMEMELİ
İş öylesine boyutlara geldi ki, şikenin sahaya yansıyıp yansımadığı tartışılıyor. Saha dışında şike için anlaşmalar yapılıyor ama bu saha içine yansımıyor. Yoğurttan sonra dünyaya ikinci armağınımız bu olsa gerek, yani 'sahaya yansımayan şike.'
Bir ülke başbakanına, şikenin örtbas edilmesini işaret etmek yakışmıyor. Hele hele, başkalarının işlediği suçtan ötürü, suçsuzların, masumların cezalandırılmasını istemek hiç yakışmıyor. Yunan filozof Aristoteles'in dediği gibi, "Zayıf, daima adalet ve eşitlik ister, halbuki bunlar kuvvetlinin umurunda bile değildir."
Eğer bu süreç sonunda Başbakan Erdoğan'ın dediği gibi, tüm Türk takımlarının Avrupa'ya gitmemesi durumu söz konusu olursa, şike yasal ve meşru bir zemin üstüne oturtulmuş olacaktır ve bundan sonra da şikeye davetiye çıkartılacaktır.
Tüm takımlara tavsiyem; şike konusunda ehil, yetenekli bir menajer bulmaları (!) Transfer için bütçe ayıracaklarına, böyle birini bulurlarsa, Türkiye'de şampiyon olabilirler. Nasılsa Avrupa'ya gitmek gibi bir dertleri olmayacak. Ülke sınırları içinde küçük hesaplar peşinde rahatlıkla koşabilirler.
Biz futbolu seviyoruz; içinde alavere, dalavere olmayın, pis ayak oyunlarının dönmediği, iki taş, bir futbol topunu. Başarılar sizin olsun ama bırakın futbol da bizim olsun, zenginlerin oyuncağı olmasın.
30 Mart 2012, Cuma 10:49
Haberin Devamı