Tek bir örnek yeter sanırım. Alex Ferguson'un Manchester United'ın başına geçtiği yıl 1986. 1990 yılına kadar tek bir kupası bile yok. O yıl Crystal Palace'a karşı kazanılmış bir FA Cup var sadece. Sonrası zaten çorap söküğü gibi geliyor ama Ferguson'un teknik direktör olarak şampiyonluğu yaşadığı yıl 1993. Yani göreve geldikten tam 7 sene sonra şampiyonluk görüyor ve bir dünya devi yaratıyor.
Frank Rijkaard böyle bir şey yaşayabilir mi bilinmez. Ama bir gerçek var ki, 2000 yılından bu yana 10 teknik direktör değiştirmiş Galatasaray. Yani her yıla bir teknik direktör düşüyor. Bunun yegâne sebebi yönetimlerin beceriksiz hamlelerinden başka bir şey değildir.
Bu ülke son derece gariptir. Herkese işini öğretiriz ama bu ülkede işini yapan doğru düzgün adama rastlayamazsınız. Her gelene "Bu ülkeyi tanıması ve ona göre hareket etmesi lazım" diye nasihat ederiz ama bir kez bile biz başka birine ayak uydurmaya çalışmayız.
AKIL VERENLERİN KARİYERLERİ NEYDİ?
Bugün akıl verenlere bakıyorum. Teknik direktör kariyerleri sonlanmış, futbolculuğunda zekâ parıltısı gösterememiş yorumcu topluluğu. Rijkaard'ı istemez tabii bu adam.
Çünkü Frank Rijkaard denen adam, futbolcu ve teknik direktörlük kariyerinde eleştiren tiplerin hayal edemeyeceği noktalara gelmiş. Biz Türk olarak isteriz ki, yanı başımızdaki kişi bizden başarılısı olmasın, başarılıysa da bir biçimde ayağından tutup indiririz.
"DERWALL'İN ELİNE 11 TUTUŞTURDUK"
Nasıl bir ülke ki bu; koskoca Derwall'in eline 11 tutuşturmaya kalkar, Graeme Souness-John Benjamin Toschak gibi adamların futbolculuk kariyerlerini bile tartışır, Joachim Löw-Michael Skibbe gibi mesleğinin başında olan adamlara "Bunların futbolculuğu da yoktu, zaten bugüne kadar hiçbir başarıları da yok" diye daha geldiği ilk gün saldırmaya başlar.
Şu ülkeye gelen isimlere bak; Nevio Scala, Vicente del Bosque, Luis Aragonés, Jean Tigana, Eric Gerets, Mircea Lucescu, Michael Skibbe, Frank Rijkaard, Karl-Heinz Feldkamp, Vahid Halilhodzic, George Leekens.
BİZ NEYİZ PEKİ?
Biz Türk halkı olarak kusursuz insanlardan oluşuyoruz ya, o yüzden bunların hepsinin bir kusuru var. O yok, bu yok, şu yok, yok, yok, yok. Biz neyiz peki? Katili kutsayan, itleri baş tacı yapan, katliamları savunan, linci haklı gören 75 milyonluk dev bir kaybeden güruhuyuz.
O yüzden de, hiçbir altyapısı olmayan, konuşmayı bile beceremeyen birtakım adamlar geleni gideni eleştiriyor. Derwall diyorum, Derwall. Bu ülkede Derwall gibi bir adamı yerden yere vurduk, var mı daha ötesi?
HERKES BİZE BENZESİN İSTİYORUZ
Bahanemiz de hazır: "Burası Türkiye, farklı dinamikleri var." Bu ülkenin yegâne dinamiği kaybedenlerden oluşması. Aç bak, kaç milyon üniversite mezunu işsiz, her gün kaç kişi intihar ediyor, ülkenin dört yanında mide bulandırıcı kaç tecavüz haberi oluyor?
İşte biz tam da buyuz. O yüzden de bu ülkeye gelen, eli ayağı düzgün, oturup kalkmasını biler, beyni çalışan herkesi bir biçimde sepetleyip, yerine bize benzeyen insanlar istiyoruz.
Sonra tartışıyoruz, "Almanya Mesut Özil'i çıkartıyor, 75 milyonluk Türkiye neden çıkartamıyor?" diye. Daha çok tartışırız, çok konuşuruz, her Mesut'un arkasından 'ah'lar, 'vah'larla dövünürüz.
Güle güle kıvırcık saçlı güzel adam. Umarım yolumuz bir daha kesişmez.
20 Ekim 2010, Çarşamba 16:10
Haberin Devamı