Herkes Mersin’e giderken benim tersine gitmem, ters insan olmamdan değil, aklımı kullanabilme şansım olmasından. 26 Ağustos’ta Büyük Taarruz günü kutlanırken İstanbullular da kıyılara doğru büyük taarruza geçmişti!
Ne Kurban Bayramı, ne de Zafer Bayramı günümüz şehir insanına çok da fifi değil. Bavulu kapan tatile koştu. Hayvanını satmaya şehre gelen besici, esnaf ağlamaklı. Şehir Arap turistlerle benim gibi uyanıklara kaldı! Tatili, birkaç yıldır yaptığım gibi bir Yunan adasında geçirdim:
1. Çünkü bir Ortadoğu ülkesinde değil, Avrupa ülkesinde tatil yapmak istiyorum. Maalesef, Türkiye artık Araplaşma yolunda koşar adım giden bir Ortadoğu ülkesi. Dindarlık yerine yobazlık arttıkça ahlak seviyesi de düştü, sapkınlık diz boyu! Kuşadası’ndan motora binip bir saat gidiyorsun, aynı doğa, aynı deniz, ama orası Avrupa!
2. Üstelik güvenli. Kimse kimseyi rahatsız etmiyor, tek başıma ormanda bile yürüyüş yapıyor, korkmuyorum. Ne istersem giyiyor, ne istersem yiyip içiyorum. Kimsenin derdi değil.
3. Kazıklanmıyorum. En küçük lokantadan, en büyüğüne yeme içme aynı fiyat. Otel, iki sene önce ödediğim para. Kuşadası’nda kaldığım otele bir hafta sonra, yerimi de ayırtmış olmama rağmen, daha fazla para ödedim, bayram kazığı.
Sonra da ağlıyorlar ama niye karşı adaya geçiyorsunuz diye. Çünkü orada tuttuğu kuşu yolmuyorlar! Doğa korunmuş, ağaç var, yapılaşma boğmuyor. Sahiller halka açık. Havlunu yay, denize gir, kimse bir şey demiyor. Hizmet istersen, iki şezlong bir şemsiye 5 avro, wifi, otopark bedava. Trafik şahane. Herkes kurallara uyuyor, kaza yok, sinirlenmek yok, sıkışıklık yok. Bodrum’da işim ne?
Samos tavsiyeleri
Yaz bitmedi, adaların en güzel mevsimi bundan sonra. Samos’tan yeni geldiğime göre, gitmek istiyorsanız tavsiyelerim olabilir. Kuşadası’ndan bindiğiniz motorla bir saat sonra adadasınız. Ama günü birlik gitmeyin. Pasaport, gümrük derken, girişi çıkışı, sabah 08’de dikildiğiniz iskeleden adaya ayak basmanıza kadar 12’yi bulabiliyor. Dönüş de altıda olduğu için beşte gideceksiniz, ancak indiğiniz limanda biraz dolaşırsınız ki değmez.
Ada hayli büyük. Araba kiralamadan gezmenin yolu yok. Gitmeden önce kiralayın ki gittiğinizde araba peşinde koşmayın. En küçüğünden bir araba, günde 40 avroya mümkün. Hem de az benzin yakarsınız, 40 avroluk benzinle bir hafta gitmediğim yer kalmadı! Adanın her yanı plaj.
Kuzeydeki plajlar çakıllı, güneydekiler kumlu ve sığ. Hangisini severseniz.
Yollar fena değil ama iki şerit ve çok virajlı. Ana yoldan şaşmayın, küçük yollara fazla girmeyin, en küçüklere asla girmeyin, yaya yolu bile değil, tabelalar da yetersiz. Dağın tepesinde bir keçi yolunda kalıveriyorsunuz, bacaklarınız titriyor sonra benim başıma geldiği gibi!
Adada asla sıcağı hissetmiyorsunuz, çok esintili, deniz suyu soğuk su akıntılarından dolayı hayli serin ve az tuzlu.
En turistik olanlarına değil, kaybolmuş yerlerdeki tavernalara (balık lokantası) takılın, restoranlar daha pahalı.
Çok çeşit yok, ama taze balık ve salata var. Masamdan eksik olmayan yemekler caciki, salata, kabak kızartma, balık, kalamar, ahtapottu. Uzomuzu da içtik, üç kişi, 40 avroyu zor geçtik!
Cod balığı, (mezgit) dondurulmuş ama çok lezzetli. Kılıç ve mercan bol bulunuyor, porsiyonu 11-12 avro. Canlı müzik varsa kaçırmayın. Bir buzuki, bir gitarla Rembetiko söylüyor, ‘Türkos’ olduğunuzu anlarlarsa, Telli Telli’den başlıyorlar! Halay çekmek, sirtaki serbest. Kendileri de dansettiği için çok eğlenceli oluyor.
Otel yerine stüdyoda kalırsanız daha hesaplı, hem kahvaltıyı da istediğiniz gibi kendiniz yaparsınız. Stüdyolar çok rahat. Karlowski’ye gitmeye gerek yok, Kokkari ve Pyhtogoras çok turistik. Daha çok bilgi isterseniz yerim bitti, kalanını facebook’ta yazacağım.
29 Ağustos 2017, Salı 05:00
Haberin Devamı