Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Kuzey Irak konusunda komutanlara, "Savaşa hazır mısınız?" diye sordu ve onlardan "Hazırız!" yanıtını aldı…
Aynı saatlerde Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar İran'daydı ve muhataplarıyla iki ülkenin bu konuda askeri işbirliğinin neler olabileceğini konuşuyordu. Financial Times gazetesi, bu hazırlıkların bir savaşa yol açabileçeği tehlikesine dikkat çekti.
Türkiye, şimdiye kadar, ferasetle ve dikkatle bölgedeki sıcak savaşın merkezi bir unsuru olmadı. Zaman zaman bu yönde eğilimler ortaya çıkmasına, mevzi çatışmalara girişilmesine rağmen, esas olarak, savaştan sakınmayı bildik.
Siyasetin dili
Barzani'nin bağımsızlık referandumu adımını atması, bir anda siyasetin dilini değiştirdi. İşaret fişeğini Bahçeli attı: "Bu bir savaş sebebidir."
Kürtlerin yaşadığı bölgedeki dört ülkenin de, bu girişime tepki göstermesi bekleniyordu.
Tabii, açık farkla en sert tepkinin Ankara'dan gelmesi dikkat çekici. Bölgede en kalabalık Kürt nüfusa sahip olan ülke Türkiye. Kürtlerden en çok oy alan partilerin başında AK Parti geliyor. Üstelik önümüzde kritik seçimler var ve Kürt oylarının belirleyici bir rolünün olacağını söylemek mümkün.
Türkiye'deki Kürtler, Irak Kürdistan'ındaki gelişmeleri büyük bir duyarlıkla izliyorlar. Ankara'da kullanılan dili ve siyasi yaklaşımı, onayladıkları, beğendikleri söylenemez.
Bugüne kadar AK Parti'ye oy vermiş, destek olmuş bölge seçmenlerinin çoğunda, büyük bir hayal kırıklığı görmek mümkün.
AK Parti'nin bölge milletvekillerinin de ağırlıklı olarak benzer bir ruh hali içinde oldukları ortada.
Partililerden uyarı
Abdülkadir Selvi, dünkü yazısında bu yöndeki tepkilerin Cumhurbaşkanı’na iletildiğini ve sert dilin bölgede olumsuz sonuçlar doğurduğunu aktarıyor. Bu nedenle Erdoğan'ın son konuşmalarında dilini bir ölçüde değiştirdiğini ifade ediyor.
Ancak dil değişse bile, İran'la birlikte yaratılan müdahale havası, keskin bir hava. Bunun bölgeye olumsuz etkileri olacak. Başından beri vurguladığımız saptamamızı bir kez daha ifade etmek istiyorum. Rahmetli Özal'ın geniş ufukla bakarak, Türkiye'nin Kürtlerle ortak bir enerji yaratabileceği düşüncesi, bugün daha da anlam kazanmış bulunuyor. Erdoğan da bu meselede çözüm için umutlar yaratan riskler almıştı. Savaş dili, toplumun beklentileriyle uyumlu bir dil değil. Bu konuda bir anket yapılsa, savaşı toplumun büyük çoğunluğunun istemediğini rahatlıkla görebiliriz.
Kürtleri bir tehdit değil, müttefik bir kardeş olarak görebilmek...
Esas mesele bu...
Barzani'yle geliştirilen dostluk ve işbirliği bu bağlamda, bir kazançtı. Bütün kazandıklarımızı güverteden atmak yerine, yapıcı ve güncel bir çözüm üretmenin yollarını bulabilmeliyiz.
En kötü barış, en iyi savaştan iyidir.
03 Ekim 2017, Salı 05:00
Haberin Devamı