Candaş Tolga Işık'YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ'

HABERİ PAYLAŞ

'YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ'

Haberin Devamı

Diyarbakır seyahatim sabah 07.05’teki İstanbul-Diyarbakır uçağıyla başladı. Uçaktan indikten sonra Newroz Meydanı’na geçmeden kahvaltı etmek için meşhur Hasanpaşa Hanı içindeki Mustafa’nın yerine gitmek için taksiye bindim.


Taksici 40’lı yaşlarında Bismilli Abdullah abiyle koyu bir sohbet yaptık. Abdullah abi 1990’larda bölge karışınca ekmek parası için Kıbrıs’a gitmiş. Yıllarca Kıbrıs’ta çalıştıktan sonra 3 sene önce dönmüş. Hikayenin geri kalanını ondan dinleyelim - Diyarbakır’da kalsaydım ben de çocuklarım da dağa gidecektik. Kendimi düşünmedim, çocuklarımı düşünerek kaçtım. Dağın sonu yoktur çünkü. Engel de olamazsın. Giderler. Sonra da tabutları gelir. Allah’tan barış olunca geri geldik. Geldik ki Diyarbakır çok değişmiş. İnsanlar daha mutlu daha umutlu. İşler çok iyi olmasa da karnımız doyuyor. “Gerçekten barış geliyor mu peki?” diye sordum. Abdullah abi cevap verdi, “İki taraf için de başka çare yok... Bu çocuklar birbirini öldürmek istemiyor artık.”

*

Kahvaltıdan sonra Newroz Meydanı’na doğru yola çıktım. Yol üstünde fotoğraflardan halı yapıp satan bir hediyelik eşya dükkanı çekti dikkatimi. Yukardan aşağı doğru Molla Mustafa Barzani, Yılmaz Güney, Ahmet Kaya, Selahattin Demirtaş ve PKK’nın kurucularından Mazlum Doğan’ın resimlerinden yapılmış halılar vardı. Selahattin Demirtaş’ın sıradan bir siyasetçi ya da parti genel başkanı olmasının dışında hayranlık duyulan bir adam olduğunu göstermesi açısından çok anlamlı değil mi? Velhasıl sonunda, Newroz Meydanı’na vardım. İnsanlar kimi arabasıyla, kimi kamyonetiyle, kimi yürüyerek ailesini alıp en güzel kıyafetleriyle bir bayram coşkusu içinde meydana akın etmişti. Müthiş bir coşku vardı. Kalabalık sadece Newroz’u değil, PKK’nın Suriye kolu YPG’nin Kobani’de IŞİD’e karşı kazandığı zaferi de kutluyordu.

20 TL karşılığında vinçle sizi yukarı çıkarıyorlar ve işte böyle fotoğraf çekebiliyorsunuz.


YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ


Diyarbakır’daki Newroz kutlamalarının en çok beklenen kısmı Öcalan’ın mektubunun okunacağı andı. Mektubun Türkçesini HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder okudu. Mektupta yeni bir şey ya da bir sürpriz yoktu. Aslına bakarsanız bu yılki Newroz’a damgasını vuran da Öcalan’ın mektubu değildi. Sırrı Süreyya, Öcalan’ın mektubunun son cümlesini (“Yaşasın halkların kardeşliği”) okurken arkasındaki dev ekrana ilişti gözüm: Devletin kanalı TRT canlı yayındaydı. Ve ekranda kocaman bir Abdullah Öcalan fotoğrafı duruyordu. Bana sorarsanız Kürt meselesine devletin bakış açısındaki dramatik değişimi gösteren bu kare bu yılki Newroz’a damga vuran hadisedir. 10 yıl önce TRT’nin bir kanalında bırak böyle bir yayın yapmayı aklından geçirmek bile soruşturma sebebiydi. Nereden nereye?

*

Halkların kardeşliği demişken, az kalsın unutuyordum... Newroz Meydanı’ndaki kalabalığın fotoğrafını çekip Instagramda paylaşınca bana PKK’lı, paralelci, vatan haini, vesaire... küfürleri arka arkaya sıralayanları ‘engellemekten’ elime kramp girdi. Böyle bir ortamda bilmiyorum ne kadar mümkün olabilir ama gerçekten yaşasın halkların kardeşliği!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder