Çıkıp deseniz ki:
- Silahlı unsurlar Türkiye’den ister çekilsin, ister çekilmesin... Silahı ister bıraksın, ister bırakmasın. Ben Çözüm Süreci’ne devam edeceğim, Demokratik hakları vermeye kararlıyım. Bunu deseniz ne olur?
Kandil’in elindeki koz alınmış olur. İkide bir tehdit, ikide bir şantaj. Terör geri gelirmiş. Gelsin...
Ağzının payını alır.
[[HAFTAYA]]
Çıkıp bunu deseniz... - Terör ister geri gelsin, ister gelmesin... Ben Kürt Sorunu’nu çözmeye kararlıyım. Deseniz ne olur? Devlete yakışan bir güven tazelenmiş olur. Ayrıca. Kürt Sorunu’yla terör ayrı ayrı konular olduğu için, pazarlık izlenimi ortadan kalkar. Kaldı ki, terör geri gelse bile, aynı şiddette gelmez... Kaldı ki, yöre halkından destek de bulmaz.
Bir de 3. Göz lafı var. Yabancı bir gözü kastediyorlar. Niye yabancı? Yerli olsun. En iyi göz, Kürt Halkı’nın gözüdür. Soralım bakalım... Kürt Bakkal’a, Kürt Manav’a, Kürt Şoför’e, İşçi’ye, Kürt Müteahhide... Öcalan’a götürelim, Öcalan sorsun: - Siz ne istiyorsunuz? Söylesinler ne istediklerini. Bakalım, Kürt Siyasetçilerin istekleriyle örtüşüyor mu? - Neyiniz eksik? Söylesinler nelerinin eksik olduğunu. Bakalım Kürt Siyasetçilerin saydığı eksiklerle örtüşüyor mu?
Karşılıklı bir güvensizlik olduğu muhakkak. Devlet bunu ancak böyle aşabilir: Teröre meydan okuyarak... Kandil’in blöflerini havada bırakarak... Ama verdiği sözleri tutacağını deklare ederek... Peki, HDP cephesi nasıl güven tazeleyecek? Daha dünkü Gurup Toplantı’sında gördük ki HDP, asla Barışçı Bir Dil kullanmıyor. Bereket irade onlarda değil.