Kanadalı bir arkadaşım mesaj atmış; uluslararası Orlando (ABD) Havaalanı’nda Müslümanlar için, abdest alma yeri de bulunan bir ibadet odası açılmış. Havaalanında başka bir din mensupları için herhangi bir ibadet yeri bulunmamaktaymış.
Buna çok değişik yorumlar yapılabilir: Müslümanlar o kadar güçlü ki, herkes önlerinde eğiliyor, ibadet yerlerini bile düşünüyor, kıskanmayın, çalışın, sizin de olsun.
İslam dini öyle zorlayıcı ki, ibadetini, seferi bile olsan, vaktinde yerine getirmezsen, cennete girilmiyor. İslam dininin ibadet biçimi, başka dinlere benzemiyor. Günde beş defa namaz kılmak gibi bütün bir günü kapsayabiliyor. Zaten laik Türkiye’de de, Cuma namazlarına gitmek için çalışanlara dünden başlayarak izin tanındı. Aslında bakarsanız buna gerek de yoktu, çünkü herkes, yukarıya yaranmak için, özellikle göstere göstere namaza gidiyordu. Bana kalırsa bu Orlando işi ticari. Çünkü Emirates Hava Yolları buraya sefer açmış.
Fetva vermeseler!
Müslümanların ibadete düşkün olması kimseyi rahatsız etmez. Bizim laik ülkemizde asıl rahatsızlık duyduğumuz, dini örgütleyen bir devlet kurumu olan Diyanet İşleri’nin durup durup anlamsız yorumlar yapan Fetva Kurumu.
Din alimi olup olmadığı kuşkulu bu kişilere vatandaşlar soru soruyor, bunlar da yanıt veriyor ama bu yanıtların ne mantıkla, ne ahlakla, ne ibadetle ilgisi yok! Önceki gün nişanlı bile olsalar kızla erkeğin elele tutuşmasının zina olduğuna hükmettiler; bugün ise babanın kızına şehvet duymasının sakıncası olmadığına! Bu, ensesti hoşgörmek, hatta teşvik etmek. Bizim taktığımız yok da, kazara ciddiye alan olur. Dahası duyan olur. Ele güne daha fazla rezil olmasak diyorum!
Müslümanın müslümana zulmü
Medaya’ya Ekim ayından beri yardım yapılamıyor. Halk kasabadan kaçamıyor ve açlıktan ölüyor.
En son zulüm haberi Medaya Kasabası’ndan geldi! Suriye’nin Lübnan sınırındaki bu kasabada 6 aydır rejim ve Hizbullah kuşatması altında yaşamaya çalışan 400 bin insan açlıktan ölmeye başlamış! Bir kg pirincin 250 dolara çıktığı kasabada halk, evcil hayvanlarını yiyor, tuzlu su içiyormuş! İnsanlar yolda yürürken düşüp ölüyor, bir deri bir kemik. Müslümanın müslümana zulmü bu, başkasına gerek yok. Suriye’den, Afganistan’dan, Yemen’den savaştan kaçan insanlar Türkiye üzerinden Hıristiyan ülkelerine gitmeye çalışırken denizde boğuluyor. Bu yaz boğulanların sayısı binleri geçti, Ege’de balıklar insan eti yiyor!
Mezhep kavgası Suud, İran’la savaşmaya kalkıyor. Bir yandan da, Şii diye din alimi kendi vatandaşı Nimir’in kafasını kesiyor. IŞİD, kafa kesmekten sıkıldı, insan yakıyor, sırf kendi bildiği gibi yaşamadıkları için! Türkiye ise eğitimde, gündelik yaşamda yapılanlarla hızla bir İslam cumhuriyeti olma yolunda ilerliyor. Kime ne faydası olduysa...
Sakat da kalsa ille de yaşamak mı?
Ateşalp çifti oğullarını felçli yaşatmayı seçti.
Allah kimseyi böyle bir karar vermek zorunda bırakmasın: Gülcan-Rıdvan Ateşalp çifti, 2 yaşındaki oğullarının hayatını sürdürebilmesi için beynin sağ tarafıyla sol tarafının bağlantısının kesilmesine razı oldu. Bu küçük çocuğun hayatı boyunca felç olması demek! Bu ameliyat yapılmazsa çocuk ölüm riski altında. Ameliyat yapılırsa engelli olarak yaşayacak. Ve anne baba yaşasın da ne olursa olsun diyor. Buna hakları var mı? O çocuk tekerlekli sandalyesinde yaşarken bıraksaydınız da ölseydim demeyecek mi? Anne baba 2 yıldır yoğun bakımlarda bütün maddi varlıklarını tüketerek çocuklarını yaşatabilmek için ellerinden geleni yapmış, o kadar ki bu ameliyata artık imkanları da kalmamış, yardım bekliyorlar! Siz ne yapardınız? Ben o genç çiftin yerinde olsaydım, yeni bir çocuk yapardım!
09 Ocak 2016, Cumartesi 18:00
Haberin Devamı