Emrah Aydınonat müthiş bir analiz yapmış, kelimesine dokunmadan aktaracağım:
“Geçenlerde sosyal medyada paylaşılan bir görsel vardı. Bir tarafta Atatürk Orman Çiftliği arazisine yapılan Başbakanlık (şimdi, Cumhurbaşkanlığı) konutunun maliyetini, diğer tarafta ise Hindistan'ın Mars'a giden uydusunun maliyetini gösteriyordu. 3.9.14 tarihli habere göre cumhurbaşkanlığı konutunun maliyeti 700 milyon TL'yi (300 milyon doları) aşıyor. Hindistan'ın Mars'a gönderdiği uydu ise 170 milyon TL'ye (74 milyon dolara) mal olmuş...
[[HAFTAYA]]
Yani, bizim Cumhurbaşkanlığı konutuna harcadığımız para ile Hindistan Mars'a üç uydu daha gönderebilirmiş. Ya da belki de biz, paramızı ve enerjimizi başka şekilde kullanmış olsaydık, şu anda Mars'a giden uydumuzla övünüyor, gelen fotoğrafları paylaşıp dünyaya caka satıyor olurduk. Kim bilir! İşleri biraz daha karıştırabiliriz: Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2013'de bedava kitap dağıtmak için harcadığı para 330 milyon TL civarındaydı.
Yani, Cumhurbaşkanlığı konutuna harcanacak 700 milyon TL ile MEB'in kitap bütçesini üç katına çıkarabilirdik. Ya da bu parayla tanesi yaklaşık 500 bin TL'den satılan yaşam odalarından satın alarak madenlerimizi daha güvenli hale getirebilirdik.
Özetle, 700 milyon TL'yi kullanmanın pek çok yolu var: Mars'a uydu göndermek, çocuklara kitap dağıtmak, Cumhurbaşkanlığı konutu inşa etmek, yaşam odası satın almak, sığınmacılara yardım etmek veya başka bir şey yapmak… Benzer bir şekilde Cumhurbaşkanlığı için alındığı söylenen Airbus 330-200 model uçak (500 milyon TL) veya Ankara'ya yapılan kapı ve saatler (31 milyon TL) için harcanan paralar da başka işlerde kullanılabilirdi…”
Elbette, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı en güzel konutta otursun, en iyi uçakla seyahat etsin...
Sorun bu değil!
Sorun ne mi?
“Kamu otoritesi, bu büyüklükte paraları veya kaynakları ne için kullanacağına nasıl karar veriyor? Bir şeyi yaparken, vazgeçtiği diğer şeyleri dikkate alıyor mu?”
Hazır mevzu bu harcamalardan açılmışken soralım... Geçenlerde bir haber vardı: Ülkemizin gözbebeği THY İngiltere’nin ünlü futbol kulübü Chelsea ile 25 milyon pound karşılığında sponsorluk anlaşması yapmış. THY bir kamu kuruluşu olmayabilir ama nasıl ki başarılarıyla gurur duyuyoruz “Bizim havayolu şirketimiz” diyoruz o halde soracağız: Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın “Şahıslardan kurumlara kadar hepimiz dikkatli harcama yapmalıyız, risk var” diye uyarıda bulunduğu bir ortamda ulusal havayolu şirketimiz hangi akla hizmetle yaklaşık 100 milyon TL’yi Türkiye’den çıkarıp İngiltere’ye yatırıyor?
Havayolu sektörü açısından Chelsea formasına adını yazdırmanın önemini bilmiyorum ama merak ediyorum, böyle bir dönemde 100 milyon TL başka bir mecrada harcanarak en azından ‘içeride’ tutulamaz mıydı?