Önceki gece iki dizi meydana çıktı. FOX, “Yasak Elma” ile pazartesi gecesine yeniden merhaba dedi...
İlk bakışta ilginç bir dizi gibi görünüyor. Bir kadının elleriyle başka bir kadını kocasının hizmetine vermesi. Ne amaçla olursa olsun acayip bir fikir...
Talat Bulut özlenmiş, bu net. Ama en iyi ters köşeyi Şevval Sam’dan izledik. Dizilerde giydiği o saflık kokan entarisini çıkarmış, baştan aşağı “Ufak Tefek Cinayetler” (Star TV) karakteri olarak dizi evrenine dönmüş. Onun için bir ilkti, bize de bunu hissettirdi...
Eda Ece’ye gelince; benim için artık bir “Pis Yedili” karakteri değil. Olgunlaşmış ve diziyi izletecek lokomotiflerden biri olmuş. Renk, ışık, ses güzel; müzik seçimleri ilk bölüm için kötüydü. Bahtı açık olsun...
AKSİYON SAHNELERİ SIRITTI
Atv, geçtiğimiz hafta sona eren “Kırgın Çiçekler”in yerine günü hiç nadasa bırakmadan “8. Gün” isimli diziyi yayına soktu...
Dizi konu olarak biraz alengirli. Diplomatik, siyasi ve hareketli bir dili var. Arada da insan hikayeleri tabii ki. Daha ilk bölümden herkes herkesin arkasına entrika çengelini takıverdi...
Burcu Biricik ve Musa Uzunlar özlenmiş. Cem Davran artık komedi dizilerinin adamını çoktan aşmış. Sırıtan bir karakter de yok...
Ama sonuç itibarıyla yaşı 60’lara gelmiş Hayati’nin üstelik kanser hastasıysa iki izbandutu nefes nefese de olsa yere sermesi bana pek inandırıcı gelmedi...
Üstelik izbandutlardan biri sopa yerken arkadaşı sahnenin bitimini bekleyen figüran gibi ortalıkta dikiliyordu. Aksiyon sahnelerindeki gerçeklik sorunu dilerim hikayeye sirayet etmez. Sıkı bir finali vardı, tam da öyle gider umarım. Reytingi bol olsun!
BÖYLE ŞEYLER YAZMAYIN...
Show TV’de pazar akşamı yayınlanacak olan “Tehlikeli Karım” yeni fragmanını görücüye çıkardı. Tamam, aldık başımızın üstüne koyduk. Amaaa...
Diziyi tanıtırken sarf edilen şu cümleye takılıp kaldım; “Aldatılan bir kadın için üç seçenek vardır; ayrılmak, affetmiş görünüp mücadele etmek ve görmezden gelmek. Derin bunların hiçbirini yapmadı!”...
Eh o zaman Derin ne yaptı? Dördüncü seçenek olarak iki yol kalıyor. Ya aldatanı öldürdü ya da kendini. Yazmayın böyle şeyler!
O HAVLU AYIP ÖRTMÜYOR!
Gelelim şu çıplak erkek vücuduyla fan toplama takıntısına. Bunu hemen her dizide görüyoruz. Kıvanç Tatlıtuğ, Can Yaman, Furkan Palalı, Barış Arduç, son zamanlarda Aras Bulut İynemli filan derken dizilerin bir yerinden fışkıran “baklava vitrini” olmazsa olmazlardan biri haline geldi...
Kaslı erkek vücudunun bir efekt yarattığı muhakkak. Ama “bakın bende böyle de bir esas oğlan var” çığırtkanlığı bana hiç adil gelmiyor...
Serideki vücuda bakıp da “dur ben bu diziyi başından sonuna izleyeyim” diyecek kadar şapsal bir izleyici kitlesi olduğunun gazını acaba yapımcılara kim verdi? İtici bir akımdır, benden söylemesi...
(Not: Bu yazı “Yasak Elma” dizisinde gördüğüm uzun uzadıya bir duş sonrası sahnesi nedeniyle yazılmıştır. Bele bağlanmış havlu artık ayıp örtmüyor.)
BU DA SORU MU ŞİMDİ?
Son zamanlarda izlediğim en iyi bölümdü. “Çukur” (Show TV) saatte 100 km hıza 5 saniyede çıkan bir araba gibi gözlerimin önünden kaydı gitti. Bölümün finalinde Koçovalı kardeşlerin Baykal’a yaşattıkları şokla izleyenler arasında da şoke olmayan kalmış mıdır?
O nasıl bir ölüm halayıydı öyle? Çok güldüm. Neyse. Müzikal tadında geçen dizide kafama takılan bir soru vardı. Selim, Vartolu ile işbirliği yaparak ağabeyi Kahraman’ı öldürtmedi mi? Bu durumda niçin Vartolu’ya “Ağabeyimi neden öldürdün?” diye sordu...
Biraz ağır bir unutkanlık değil miydi bu? Ben unutmadım, sanırım izleyici de bu sorunun yanıtını unutmamıştır. Sen cinayete ortaklığını ne zaman unuttun Selim?
21 Mart 2018, Çarşamba 05:00
Haberin Devamı