Anne babayla büyüyen çocuklar vardır, bir de sadece anneleriyle büyüyen çcouklar vardır. Bir aile ortamında ikizlerimin nasıl büyüdüğünü sizlerle paylaştığım kadar, çevremdeki çocuklu ailelerin de genel hallerini yazıyorum bu satırlardan. Son zamanlarda duyduğum pek çok boşanma olayından sonra aklıma ilk takılan, boşanmanın ardından annelerin çocukları için kurduğu yeni düzen ve adaptasyonları oldu.
Bu arada, belki algıda seçiciliktendir, son zamanlarda en çok, ikiz çocuklu ailelerin boşanma haberlerine denk geldim. İkiz büyütmek zordur ve yalnız bir ikiz annesinin durumu, tahmin edilemeyecek kadar zordur. Hem boşanmanın verdiği stresli durum hem de ikiz çocukların düzenlerini bozmama gayreti, anneyi epey yorar gibi geliyor bana.
Sadece ikiz annelerinin değil, tüm annelerin tek başlarına çocuk yetiştirme telaşlarını, gayretlerini ayakta alkışlamak gerek. Her ne kadar çocuk ya da çocuklar babalarını görse de, hiç bir zaman annenin kurduğu düzen ve ortamı babanın veremediğini düşünürüm hep. (Burada istisnaları yok sayamayız elbette) Kadın, doğası gereği ince eleyip sık dokuyan, binlerce detayı kafasında planlayan ve her türlü olasılığa karşı savunmalar hazırlayan bir tür.
Bir de buna evlat eklenince, kendisinden önce onun rahatını, huzurunu korumak için daha çok çırpınan bir atmaca oluverir adeta. Pek çok Avrupa ülkesinde, bekar annelere devlet maddi yardımda bulunup, çocuk ya da çocukların eğitim masraflarının bir kısmını karşılıyor. Bekar annelerin üzerinde biraz yük kalkıyor böylece. Gönül ister ki bizim ülkemizde de olsun. Bırakın bekar annelere maddi yardımı, kocasından şiddet görüp devletten yardım isteyenlere bile yardım etmekte geriyiz.
En yoğun ve en güzel duygu, annelik
Anne olma duygusunun üzerine daha yoğun bir duygu olmadığını biliyorum artık. Bunu anne olmadan hissetmek mümkün değil. Çocuklarının, boşanmanın ardından babalarıyla iletişimleri gerilemesin diye, içi kan ağlayarak evlatlarının velayetinden vazgeçen anneler tanıdım ben. Onlara bakamamak ya da yetememek değildi korkusu, babasız büyümelerini istemeyişindendi velayetlerini almaması. "Ben anneyim ve her zaman onları görürüm, yanıma alırım, ama babalarının yanından tamamen alırsam, eski eşimin onları ziyareti azalır diye korktum" dedi bana bir keresinde.
Annem hep "Anne sağken babaların bir gözü görür, anne ölünce iki gözü de görmez olur" derdi. Bunu bütün babalar için söylemek büyük haksızlık olur biliyorum ama genele bakın, babalar ve çocukları arasında, geleneklere bağlı olarak bir uçurum, aşılması zor bir mesafe vardır hep. Yeni neslin bunu aşacağına eminim.
İşte benim çaresiz arkadaşım da, kendi babasıyla arasındaki aşılamaz mesafeden kaynaklı iletişimsizliği, çocukları ve onların babalarıyla yaşamasını istemediği için, boşanırken çocuklarının velayetini almadı. Onlara her gün annelik yapmaya devam ediyor. Okula çocukları sabah babaları bırakıyor, akşam anneleri alıyor. Yanında evde yaptığı kekleri, börekleri götürüyor, akşam yesinler diye. Evet, anne olma duygusunun üstüne daha yoğun bir duygu tanımıyorum. Tüm bekar ve cefakar anneleri sevgiyle kucaklıyorum.
21 Kasım 2011, Pazartesi 04:00
Haberin Devamı