Tek bir ortak adayda buluşamayan muhalefet, seçimi ikinci tura bırakmak adına doğru bir strateji belirledi: Kendi seçmenini konsolide edip adaylarına mümkün olan en yüksek oyu çıkarmak.
Her bir parti bu stratejiyle kendi içindeki en güçlü ismi -çoğunlukla genel başkanlarını- aday gösterdi.
Tek bir parti hariç: CHP!
CHP’de aday isimleri çok tartışıldı. Parti Meclisi toplanmadan aday adaylığına soyunanlar, CHP tabanında hiçbir karşılığı olmayan isimleri ön plana çıkaranlar...
Bu durumu muhtemelen en fazla eleştirenlerden biri de ben oldum.
Ama geldiğimiz noktada şu çok açık ki Muharrem İnce CHP tarihine geçecek bir kampanya yürütüyor.
Muhalefetin tek umudu olan Akşener’in rüzgarı bir anda İnce’nin arkasından esmeye başladı.
İnce, CHP seçmeninde gözle görülür bir heyecan yarattı. Kullandığı dil, üslubu ve siyaset tarzıyla daha önce hiçbir CHP adayının başaramadığı “bizden biri” algısını seçmenin gözünde yaratmayı başardı.
Türkiye’deki en temel iletişim sorunlarından biri zarif davrandığınızda zayıf sanılmanızdır.
Oysaki iletişimde mizah ve nezaketten daha etkili bir silah yoktur. Bu ikisi doğru harmanlanırsa baş edemezsiniz.
Muharrem İnce şu ana kadar bunu çok iyi yaptı.
Rakiplerini eleştirirken dahi nezaketi asla elden bırakmıyor. Saygısızlık etmeden, küçümsemeden, aşağılamadan mizahın o müthiş gücünü kullanabiliyor.
Seçimi kazanır mı kazanamaz mı bilmem... Buna halk karar verecek. Ama anketlerde ve meydanlarda görünen o ki Muharrem İnce CHP’nin o bir türlü aşılamayan yüzde 25’lik oy oranın üzerine çıkmayı başaracak.
FİKRİNİ HİÇ DEĞİŞTİRMEYENLER...
İngiltere Başbakanı Winston Churchill ikinci dünya savaşı sırasında ülkenin kaderini etkileyecek hayati bir konuda bir anda fikrini değiştirip bambaşka bir politika uygulamasını gazeteciler eleştirir. Churchill’in cevabı hazırdır: “Fikrini hiç değiştirmeyenler, hiçbir şeyi değiştiremezler.”