ABD Başkan Yardımcısı dün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni tehdit etti. Hiç öyle diplomatik bir dille falan da değil, mahallede racon kesen kabadayı edasıyla son derece kaba bir üslupla.
“Ya şimdi hemen bırakırsın papazı ya da sonucuna katlanırsınız” dedi.
Yanlış anlamayın ancak iki düşman ülkenin birbirine hitap ederken kullanabileceği bir tonda Türkiye’ye seslenen Amerika bizim müttefikimiz.
Hatta stratejik ortağımız.
Hatta dostumuz.
15 Temmuz gecesi jetler Meclis’i bombalarken, tanklar halkın üzerinden geçerken gıkını çıkarmadı Amerika.
15 Temmuz’un bir FETÖ kalkışması olduğu belgelendi. Hain darbe girişiminde rol oynayan FETÖ militanlarının bu işi planlı ve organize bir şekilde hayata geçirdiği, bizzat Pensilvanya’yla temas halinde oldukları kanıtlandı. Kaldı ki örgütün ne kadar militanı varsa 15 Temmuz’dan ya hemen önce ya da hemen sonra kaçıp Amerika’ya sığındılar.
Hal böyleyken devletimiz sözüm ona 50 yılı aşkın süredir müttefikimiz olan Amerikan devletinden hainleri talep ettiğinde ne yanıt aldık?
Bir önceki büyükelçiye bizzat sormuştum: “Her şey bu kadar netken hâlâ neden FETÖ elebaşını iade etmiyorsunuz?”
Gerizekalı muamelesi yaparcasına bir yanıt vermişti:
“Konu Amerikan yargısına intikal etti. Oradan çıkan karara herkes saygı göstermek zorunda... Amerika’da işler böyle yürür.”
Amerika’da işler öyle yürüyorsa Türkiye’de de böyle yürüyor!
Keşke eski büyükelçi görevde olsaydı da arkama yaslanıp ona, “Konu Türk yargısında... Oradan çıkan karara herkes saygı göstermek zorunda... Türkiye’de işler böyle yürüyor,” diyebilseydim.
ABD vatandaşı insan da biz parazit miyiz? Yüzlerce insanımızın kanı var hoca kılığındaki o sahtekarın elinde. Sen vatandaşının hakkını koruyorsan ben de şehitlerimin, geleceği gasp edilen vatandaşlarımın hesabını soruyorum. Kusura bakmayın, ne kadar FETÖ o kadar Papaz!