“Çocuklarımız ölüyor… Gençlerimiz ölüyor... Hayvanlarımız ölüyor... Umutlarımız ölüyor... Çağın özeti bu.”
Kime ait bilmiyorum ama sosyal medyada rastladığım bu paylaşım içinde olduğumuz karanlığı o kadar doğru tarif etmiş ki...
Birkaç yıl önce “Şiddet Salgını” diye bir yazı yazmıştım.
Merak edenler internetten arayıp bulabilirler.
Kadına yönelik şiddetin Türkiye’deki “Şiddet Salgını”nın sadece görünen kısmı olduğunu, durumumuzun aslında çok daha vahim olduğunu anlatmaya çalışmıştım.
Sağlık Bakanlığı ülkemizdeki öncelikli sağlık sorunlarını “Kanser, diyabet, obezite, kalp...” diye sıralıyor.
Yanılıyorlar.
Türkiye’nin önündeki en büyük toplum sağlığı sorunu her geçen gün daha da büyüyen şiddettir.
Düne kadar “Kadına yönelik şiddete nasıl engel oluruz?” diye tartışırken bugün geldiğimiz noktada çocuklara, hayvanlara uzanan iğrenç bir şiddet dalgasıyla karşı karşıyayız.
Peki toplumumuzu adeta bir salgın hastalık gibi esir alan bu beladan kurtulmak için ürettiğimiz çözüm ne?
Sabah radyoda konuşan bir programcının çözüm (!) önerisi şuydu: “Bunların boynuna kadar beton döküp iki gün aç bırakılmış köpeklerin arasına atacaksın.”
Ne toplum bilimciyim ne de ruh hastalıkları uzmanı...
O yüzden böylesine hassas bir konuda bir çözüm önerirken haddimi bilirim.
Ama bildiğim bir şey var. Bilim ve tarih diyor ki: Şiddeti şiddetle engellemeye çalışmak yeni ve çok daha büyük şiddet dalgaları yaratmaktan başka hiçbir işe yaramıyor.