Hakan Çelik

02 Mayıs 2024, Perşembe 07:00

THY takım ruhuyla küresel ligde yükseliyor

Türk Hava Yolları benim değerlendirmeme göre Türkiye’nin dünyadaki en güçlü markası ve Türkiye’nin en etkili yumuşak gücüdür. İstanbul Havalimanı’nın getirdiği ilave kapasiteyle rakipleri kıskandıracak bir performansla büyüyor şirket. Hizmet ihracatının bir numaralı oyuncusu kimliğiyle Türkiye ekonomisine her yıl milyarlarca dolar net katkı sağlıyor.

“Dünyanın en çok noktasına uçan havayolu” olmak kâğıt üzerinde kolay ifade edilen bir şey gibi görünebilir. Ancak ikram, bagaj, yer hizmetleri, teknik destek, lojistik, uçucu personelin planlaması gibi parametreler düşünülünce gerçekten olağanüstü iyi planlama ve hazırlık gerektiriyor. Hele bu uçuşların bir kısmının Ortadoğu ve Afrika gibi dünyanın en öngörülemez yerlerine yapıldığı düşünülecek olursa.

THY son yıllarda kabin hizmetleri, ikram ve diğer alanlarda üst üste ödüller alan ve havacılığın zirvesinde yer alan bir kuruluş. Turkish Do&Co gibi itibarlı iştirak şirketlerinin THY algısının güçlenmesinde önemli rolü var. Dünyanın herhangi bir yerinde kırmızı kuyruklu THY uçağını görmek içimizi ısıtıyor, bize huzur ve güven veriyor. Uçağa adım attığımız andan itibaren kendimizi evimizde hissediyoruz.

Havacılık sektörü büyük bir orkestranın uyumuna benzer. Belki keman, çello, piyano gibi temel enstrümanlar başrolde görülebilir ama arka sıralarda yer alan bir çalgının bile icranın bütününe katkısı çok kritiktir. Zincirin halkalarından birinin veya birkaçının zayıf olması bütün faaliyetleri olumsuz etkiler.

 

Avrupalı havayollarının tel tel döküldüğü, rekabette öne geçemediği, Amerikalıların da iç pazarları dışında pek varlık gösteremediği bir ortamda THY küresel taşıyıcı kimliğiyle zirveye yürüyor. Üstelik bunu Amerika pazarında güçlenerek, Asya’da da iddiasını artırarak yapıyor. Avrupa ise bugün THY’nin iç pazarı haline gelmiş durumda. Birçok orta ve küçük ölçekli dünya şehrinin turizm ekonomisi THY’nin sefer sayılarına çok bağlı.

MİLYAR DOLARLIK KATKI

Benim izleyebildiğim kadarıyla THY’nin kadroları da önceki dönemlere göre çok daha iyi motive olmuş ve dayanışma içinde görev yapıyor. Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bolat bütün ekipleri çok iyi koordine ediyor. Genel Müdür Bilal Ekşi’nin de bu yapıda önemli rolü var. Titiz, güler yüzlü ve insani dokunuşları ihmal etmeyen bir yönetici.

30 Nisan 2024, Salı 07:00

Olimpiyatlarda ateşkes çağrısı

Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve Fransa hükümetinin davetiyle Strasbourg ve Paris’te çok önemli görüşmelerde bulundum. Avrupa Birliği Konseyi, Avrupa Parlamentosu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Fransa Dışişleri Bakanlığı, MEDEF (Fransa’nın TÜSİAD’ı) gibi Türkiye açısından son derece kritik kurumların temsilcileriyle bir araya geldim. Fransa’ya ilişkin notlarımı ve izlenimlerimi bu hafta gazetemizde paylaşacağım. Aynı tarihlerde Fransa’nın çok önemli bir konuğu vardı. Ortodoks dünyasının dini lideri Ekümenik Patrik Bartholomeos Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un onur konuğu olarak üst düzey temaslarda bulundu. Türk Hava Yolları’nın tarifeli seferiyle Paris’ten İstanbul’a dönen Patrik Bartholomeos ile uçakta ziyaretinin detayları hakkında konuşma fırsatı buldum.

Özellikle içinden geçtiğimiz süreçte küresel düzeyde iyi tanınan ve saygı gören Patrik Bartholomeos’un tutumu, yaptığı çağrılar ve özellikle sağduyulu yaklaşımı son derece dikkat çekici. İstanbul Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi, tarihi süreçte Doğu Avrupa ve Ortadoğu’da ciddi bir etkinlik ve güce sahip. Patrik’in tansiyonun yüksek olduğu bu bölgelere ilişkin barışa dönük temasları yakından izleniyor. Patrik Bartholomeos bu yönüyle barış çabalarına Katoliklerin lideri Papa Francis’e göre daha somut katkı verme arayışında bulunuyor. Ancak bu kadar karmaşık ve zorlu problemlerin ortasında dini önderlerin tek başlarına mucize çözümler yaratmasını beklemek haksızlık olur.

Zira devlet adamları, siyasetçiler ve askerler mevcut krizleri daha da derinleştirmek için her şeyi yapıyor. Nitekim Patrik, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile görüşmesinde bu yaz Paris’te yapılacak Olimpiyat Oyunları vesilesiyle dünyada halen çatışmaların devam ettiği yerlerde ateşkes ilan edilmesinin ve silahların susmasının önemine işaret etti. Antik çağdan bu yana Olimpiyat Oyunları sırasında dünya çapındaki çatışmaların durması gibi bir gelenek söz konusu. Halen Ukrayna’da ve Ortadoğu’da devam eden savaşlarda masum sivillerin yanı sıra hastaneler ve ibadethaneler de maalesef zarar gördü. Gazze’deki son olaylarda bazı camilerin yanı sıra tarihi nitelikteki bir Ortodoks Kilisesi de harap olmuştu.

MACRON İLE GÖRÜŞTÜ

Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve Patrik Bartholomeos 22 Nisan günü Elysee (Elize) Sarayı’nda görüştü. Macron, savaşları kınamış olması nedeniyle Patrik’e teşekkür etti ve barış çağrılarını takdir ettiğini ifade etti. Patrik ile görüşmeye Emmanuel Macron’un Uluslararası İlişkiler Danışmanı Anastasia Colosimo, Avrupa İlişkileri Danışmanı Bertrand Buchwalter, Güvenlik Danışmanı Violaine Demaret ve Din İşleri Başkanı Büyükelçi Jean-Christophe Peaucelle katıldı. Patrikhane tarafından ise Kadıköy Metropoliti Emanuil, Fransa Metropoliti Dimitrios, Kırklareli (Saranta Ecclesia) Metropoliti Andreas ve Özel Kalem Müdürü Aetios katıldı. Patrik Bartholomeos, Fransa Başbakanı Gabriel Attal ile de görüştü ve Fransa Senatosu’nda bir etkinliğe katıldı. Patrik Fransa Roman Katolik Asamblesi’nde Başpiskopos Eric de Moulin-Beaufort ile bir araya geldi. Patrik bu görüşmede, Ortodokslar ve Katolikler arasındaki Birinci İznik Konsili’nin 1700. yılının 2025 yılında kutlanacak olmasının önemine işaret etti.

27 Nisan 2024, Cumartesi 07:00

Teknoloji girişimleri Londra üzerinden dünyaya açılıyor

Dünyanın büyük ekonomileri arasında parlak fikirleri, teknoloji girişimlerini çekmek için ciddi bir yarış var. Küresel düzeyde Amerika Birleşik Devletleri ve Çin Halk Cumhuriyeti bu alandaki gelişmelerin lokomotifi durumunda. Avrupa’da ise Birleşik Krallık açık ara önde. Bu ülkenin teknoloji yatırımı ve start-up girişimi tutarı Fransa ve Almanya toplamından daha fazla. Türkiye ile Birleşik Krallık arasında ekonominin her alanında olduğu gibi bilim ve teknoloji başlıklarında da mükemmel ilerleyen projeler söz konusu. Yeni bir adım da Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından atıldı.

Üniversite bünyesindeki Yıldız Teknopark Londra ofisi faaliyetlerine başladı. Bu önemli girişimin duyurulduğu Birleşik Krallık İstanbul Başkonsolosluğu’ndaki lansman toplantısına ben de davetliydim. Türkiye’nin teknoloji ihracatıyla ilgili bilgilerin paylaşıldığı etkinliğe, Birleşik Krallık İstanbul Başkonsolosu Kenan Poleo, YTÜ Yıldız Teknopark Genel Müdürü Orhan Tanışman, iş insanları ve çok sayıda davetli katıldı. Türkiye’nin teknoloji ve girişimcilik alanındaki potansiyelini uluslararası alana taşımak amacıyla Ticaret Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi’nin desteği ile YTÜ Yıldız Teknopark’ın global markası YTU Startup House tarafından faaliyete geçirilen Londra ofisi ile Türk teknoloji şirketlerinin uluslararası alanda rekabet gücünü ve Türkiye’nin ihracat hacmini arttırmak hedefleniyor. YTÜ Yıldız Teknopark’ın Londra ofisi prestijli ve ikonik Battersea Power Station’da yer alıyor. Birleşik Krallık İstanbul Başkonsolosu Kenan Poleo, “Yıldız Teknik Üniversitesi ile İstanbul’daki ve Londra’daki ekiplerimiz birlikte çalıştı. YTÜ Startup House gibi markalar, tarihi Battersea Power Station’da ülkelerimiz arasındaki daha güçlü ticari bağların arkasındaki itici güç olacak. Hepimiz, küresel olarak işlerini genişletmeye hazır yenilikçi Türk işletmeleri için Birleşik Krallık’ın mükemmel büyüme fırsatları sunduğunun farkındayız. Teknoloji ekosistemimiz dünya lideri ve hızla büyümekte; 1 trilyon doların üzerinde bir değere sahip. 85 binden fazla başlangıç ve büyüme aşamasındaki şirkete ve 170 unicorn’a ev sahipliği yapıyoruz” ifadelerini kullandı.

ÖNEMLİ BİR ADIM

YTÜ Yıldız Teknopark Genel Müdürü Orhan Tanışman ise Londra’nın finans merkezi olduğunu belirterek “Konu sadece orada bir ofis açmak değil. Burada teknoloji geliştiren startuplarla ilgilenen yapıları buluyoruz. Ondan sonra o ülkenin vergileri, teşvikleri gibi mevzuatlara uyum sağlamalarına yardımcı oluyoruz. Şu anda İngiltere yapay zekâ konusunda ciddi girişimler arıyor. Avrupa’da da artık teknoloji girişimcileri daha ön planda. Dünya şu anda dijital yeteneklerin peşinde. Londra bize buradan oraya gitme fırsatı verdiği kadar buradan oraya gitmiş anlamlı bir beyin gücümüz var. Buralarda kurulan Türk şirketi sayısı oldukça fazla. Dolayısıyla bu şirketlere birinin çatı olması ve uluslararası ölçekte daha güçlü hale getirmesi gerekiyor. Biz aslında Londra ile Türkiye bağlantısını sağlıyoruz” diye konuştu. Londra ofisinde 28 tane şirket için yer ayarladıklarını belirten Tanışman, “Yıldız Teknopark olarak ihracat noktasında 2 milyar doların üzerine çıkmış durumdayız. Bu seneki ihracatımız 500 milyon dolar civarındaydı. Şu anda San Francisco’da, Taşkent’te, Dubai’de, Londra’da varız. Bundan sonra Amsterdam için çalışmalarımız sürüyor. Berlin, Chicago, Detroit, Houston ve sonrasında da teknoloji ihtiyacı olan diğer ülkelere de yöneleceğiz” ifadelerini kulandı.

25 Nisan 2024, Perşembe 07:00

Tavsiye ekonomisini büyütecek girişim

Türkiye e-ticaret sektörünün dünyada en hızlı büyüdüğü ülkelerden. Ticaret Bakanlığı verilerine göre geçen yıl e-ticaret hacmi 1.7 trilyon lirayı aştı.

Türkiye’nin birçok ülkeye göre daha hızlı büyüme göstermesinin bence başlıca şu nedenleri var:

* İnsanların yeniliklere ve teknolojik gelişmelere açık olması.
* Tüketim ekonomisinde hâlâ Batılı ülkelere göre pazarın doyuma ulaşmamış olması.
* Online ortamlarda sanal mağaza deneyimi ve kullanıcı yorumlarını birlikte okuyarak karar verme kolaylığı.
* Zaman kazanma ve görece olarak daha uygun fiyata ürün ve hizmetlere ulaşma imkânı.
* Geri alım garantisinin iyi çalışması, ödemelerin hızlı, kolay ve güvenli olması.

Evlerimizden çıkamadığımız pandemi sürecinde ihtiyaç duyduğumuz bütün ürünlere bu yolla erişebildik. E-ticaret şirketleri dağıtım konusunu da kendi lojistik ağları içinde çözmeye başladı. Bizim gazetemiz öteden beri perakende sektörünün önemli bir oyuncusu oldu. Şirketler, satış ve pazarlama aşamalarında geleneksel mecraların yanında tanınmış kişilerle de yoğun işbirliği yapıyor. Son dönemde sosyal medyanın etkisinin artmasıyla burada çok takipçisi bulunan ve İngilizce karşılığı “Influencer” olan bir grup insan öne çıktı. Ancak bazı influencerların birden çok marka ve ürün grubuyla aynı anda yoğun şekilde çalışması yüzlerin eskimesine ve tüketicilerde kafa karışıklığına yol açtı. Ayrıca öyle bazı isimler var ki, influencer unvanını nasıl aldıklarını anlayabilmiş değilim.

23 Nisan 2024, Salı 07:00

Enerjinin dünya devi eğitim için seferber oldu

Küresel meselelerde gıda ve enerji günümüzün en kritik başlıkları olarak öne çıkıyor. Türkiye son dönemde gerek kamu gerekse özel kuruluşlar seviyesinde attığı adımlarla uluslararası tedarik ve lojistik zincirinde çok önemli bir ülke haline geldi. Yenilenebilir enerji kaynaklarının oranının artması ve yeni teknolojilerin devreye girmesi paradigmayı değiştiriyor.

Karadeniz Holding bu alanlarda sadece Türkiye’nin değil dünyanın önde gelen kuruluşlarından biri olarak dikkat çekiyor. 76 yıldır başta enerji sektörü olmak üzere finans, gayrimenkul, gemi inşa sektörlerinde faaliyet gösteren Karadeniz Holding, Güney Amerika’dan Afrika ve Asya’ya kadar geniş bir coğrafyada yüzer enerji santralleri ile elektrik üretiyor. Dünyanın tek ve en büyük Powership filosuna sahip olan Grup, enerji sektöründe dünyanın liderlerinden.

14 ülkede faaliyet gösteren ve 6.000 MW kurulu güce sahip 36 Powership’ten oluşan filosuyla hizmet veren Karadeniz Holding, dünya genelinde 10 bini aşkın kişiye istihdam sağlıyor. Powership filosunu, uluslararası markası Karpowership altında yöneten Karadeniz Holding, 4 kıtada 12 ülkede ürettiği enerji ile Brezilya, Yeni Kaledonya, Fildişi Sahili, Gana, Mozambik, Gambiya, Sierra Leone, Guinea Bissau, Senegal gibi birçok ülkenin yüzde 10 ila yüzde 100 oranındaki elektrik ihtiyacını karşılıyor. Halen bu faaliyetlere ilave olarak Türkiye’de jeotermal ve güneş santralleri yatırımlarına devam ediyor.

İstikrarsızlığın kol gezdiği en sıkıntılı coğrafyalarda bu işleri başarmak büyük olay. Geçen hafta Karadeniz Holding Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Harezi Yılmaz ile bir yemekte bir araya geldik. Kendisi şantiyelerde, gemilerde ve enerji santrallerinin her kademesinde çalışmış ve büyük bir tecrübe edinmiş. Zeynep Harezi Yılmaz çok kısa süre önce kurulma kararı verilen Tek Dünya Karadeniz Vakfı’nın çalışmalarını da anlattı. Eğitim, ekonomik kalkınma ve insani yardım konularını üç ana başlık olarak belirlemişler. Vakfın çatısı altında 55 bin öğrencinin tüm okul hayatları boyunca her türlü eğitim masrafını üstlenen Grup, öncelikli olarak eğitim alanında kız çocukları ve kadınlara yönelik çeşitli projeleriyle öne çıkıyor.

Karadeniz Holding “Lifeship” adı verilen donanımlı ve çok amaçlı yüzer platformları Hatay ve Kahramanmaraş merkezli depremlerin yaralarının sarılması için de seferber etmişti. Maksimum 2 bin 500 kişi kapasiteli ‘İnsani acil müdahale aracı’ olarak tanımlanan Lifeshipler ile dünyanın herhangi bir yerinde gerçekleşebilecek doğal afetlerin sonrasında afetzedelerin kalıcı hayatlarına geçiş süreçlerinde kullanılacak. 6 Şubat depreminin ardından Hatay İskenderun’a gönderilen Lifeship Süheyla Sultan’da, bugüne kadar 12 binden fazla depremzede misafir edildi. İkinci Lifeship olan Rauf Bey ise lise ve üniversite sınavlarına hazırlanan depremzede öğrenciler için yatılı okul olarak başladığı görevini bugün Hatay’da yatakhanesi ve okul binası zarar gören Osman Ötken Anadolu Lisesi olarak sürdürüyor.

Karadeniz Holding son depremle birlikte yüzer yaşam kentlerdeki öğrencilerin tümünü burs programına dahil etti. Böylelikle Türkiye’deki bursiyer sayısı 2 bin 700’e çıktı. Bu faaliyetlerde ailesiyle birlikte büyük rolü bulunan Zeynep Harezi Yılmaz’ın vizyonundan çok etkilendim. Yakında ismini daha çok duyacağımızdan eminim. Türkiye’den bir genç iş kadınının uluslararası ölçekte, oldukça zor sahalarda engelleri birer birer aşıp dünya devlerinin önüne geçmesi gerçekten takdire şayan.

20 Nisan 2024, Cumartesi 07:00

Washington ile verimli bir sayfa açılıyor

Bir taraftan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ABD’li meslektaşı Antony Blinken ile sürdürdüğü yapıcı diyalog diğer taraftan Washington DC ile Ankara arasında farklı boyutlarda esen olumlu rüzgârlar yakın gelecek için yeni ve yapıcı bir ajanda ile ilerlemenin mümkün olacağını gösteriyor. Bu çerçevede en önemli gelişme Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 9 Mayıs günü Beyaz Saray’da, ABD Başkanı Joe Biden ile gerçekleştireceği ikili zirve olacak. Tarafların çok önem verdiği bu temasın yapılabilmesi için uzun süredir çaba gösteriliyordu. Hiç kuşku yok ki ABD ve Türkiye arasında güçlü ve sağlam ilişkilerin devam edebilmesinin önemli bir yönü iş dünyasının katkısı olacak. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki ABD Başkanı Donald Trump ile “100 milyar dolarlık ticaret hedefi” koymuştu. İki ülke arasında politik ve askeri alanda yaşanan görüş ayrılıklarına rağmen iş dünyası bu motivasyonu hiç yitirmedi.

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) bünyesinde kurulmuş olan, köklü Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) bu doğrultudaki çalışmalarını hızlandırdı. Türk iş dünyası tarihinde az görülen boyutta bir uzlaşmayla TAİK Başkanlığı görevine seçilen Murat Özyeğin’in dün önümüzdeki dönem gelişmelerini ele aldığı kahvaltılı toplantısına katıldım. Özyeğin, Türk iş dünyasının en saygın ve çalışkan isimlerinden. Sohbetimizde Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişkileri ticaret, finans ve yatırımlar başta olmak üzere pek çok düzeyde geliştirmek için yoğun şekilde çalıştıklarının altını çizdi. Özyeğin, “ABD 2023 yılında 31 milyar dolar seviyesinde gerçekleşen ikili ticaret hacmiyle gerçekleştirdiğimiz 14.8 milyar dolar ihracat ile en fazla ihracat yaptığımız ikinci ülke konumunda. Ülkemizdeki ABD kaynaklı yatırımlar 14.3 milyar dolar, ABD’deki Türk yatırımları ise 9.7 milyar dolar seviyesine ulaştı… ” dedi. Özyeğin’in değerlendirmesine göre Türkiye’nin, İsveç’in NATO’ya üyeliğini onaylaması ve ABD’nin F-16 konusunda attığı adımların ardından, iki ülke ilişkileri yeniden ivme kazanacak. TAİK’in marka etkinliği olan Türkiye Yatırım Konferansı’nın bu yıl üç ayrı etkinlikle düzenleneceğini belirten Özyeğin, “TAİK tarafından, Citi iş birliğinde gerçekleştireceğimiz 14’üncü Türkiye Yatırım Konferası kapsamında Amerikalı fon yöneticileri ve kredi derecelendirme kuruluşlarının üst düzey yöneticileri ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i 22 Nisan 2024 tarihinde New York’ta bir araya getireceğiz” dedi. İki ülke arasındaki geleneksel önemli buluşmalardan biri olan Türk Amerikan Kongresi ATC de pandemi nedeniyle verilen aranın ardından 5 yıl sonra ilk kez yüz yüze formatta 9-10 Mayıs tarihleri arasında Washington’da ünlü Waldorf Astoria Hotel’de gerçekleştirilecek. Erdoğan’ın Biden zirvesi için ABD’de bulunacağı bu tarihlerde iki ülke arasındaki ilişkiler bütün boyutlarıyla ele alınacak. American Turkish Business Roundtable (ATBR) ve US Chamber iş birliğinde gerçekleştirilecek 39’uncu ATC Konferansı’nda ‘Politika’, ‘Savunma’, ‘Enerji’, ‘Dijital’ ve ‘Ekonomi’ ana başlıkları öne çıkacak. Önemli bir gelişme de “Trade Wins” adı verilen etkinlik. ABD Ticaret Bakanlığı’nın en büyük ticaret heyeti organizasyonu olan “Trade Winds” tarihinde ilk defa bir şehirde ikinci kez İstanbul’da 13-15 Mayıs tarihlerinde düzenlenecek. Her yıl farklı bir ülkede yapılan bu etkinlik için Türkiye’nin seçilmiş olması, iki ülke ticari ilişkilerinin geleceği için önemli bir gösterge. ABD’li Bakan ve Bakan Yardımcılarının da katılımlarıyla 100’ü aşkın Amerikan firmasının Türkiye’ye gelmesi öngörülüyor.

18 Nisan 2024, Perşembe 07:00

Devletle koordine etmeden adım atmak ciddi risk olur

İstanbul’un farklı noktalarında Mavi Marmara Gemisi’nin afişlerini görüyorum. Alttaki bilgi ve irtibat kısmında temsilci kurum olarak “Mavi Marmara Özgürlük ve Dayanışma Derneği” ismi yazılmış. Sosyal medya platformu X’teki hesaplarında da yaptıkları faaliyetler hakkında bilgiler var. “2 farklı ülkeden sivil toplum kuruluşlarının girişimleriyle kurulan Özgürlük Filosu Koalisyonu; 5 bin 500 ton insani yardım malzemesi ve çeşitli ülkelerden aktivistleri taşıyan gemilerle, Gazze’deki ablukayı kırmak ve dünyanın sessizliğine karşı vicdanları harekete geçirmek üzere Akdeniz’e açılıyor” deniyor. Gazze’de yaşanan insanlık dramının karşısında dünya halklarının bir araya gelerek yardım, yiyecek sağlamaları son derece önemli. Zira küçücük bir alanda milyonlarca kişi çok ağır şartlarda yaşam savaşı veriyor. Ancak bölgedeki tehlikeli gelişmeler ve bu konuda geçmişte yaşanan acı tecrübeler düşünülünce bu girişimlerin kimler tarafından ve nasıl koordine edildiği çok önemli. Kısa süre önce İsrail silahlı unsurlarının saldırısında, 7 uluslararası yardım çalışanı hayatını kaybetti. Ölenler, oraya yemek götürmek ve mutfak kurmaya giden World Central Kitchen isimli kuruluşun personeliydi.

RİSKLERE DİKKAT

İsrail ordu birlikleri, “Hamas terörüyle mücadele” adı altında çok şiddetli saldırılar düzenliyor ve genellikle hedef göstermeksizin ateş açıyor. Bunun sonucunda şimdiye kadar çok sayıda masum sivil hayatını kaybetti. Ölenler arasında gazeteciler, akademisyenler ve sağlık görevlileri de bulunuyor. Geçtiğimiz günlerde TRT çalışanları yaralandı. TRT Genel Müdürü Prof. Dr. Mehmet Zahid Sobacı’nın şahsında bütün ekiplere acil şifalar dilerim… İsrail’in tutumu bu kadar sert ve uluslararası hukuka meydan okuyarak devam ederken bölgeye yardım ulaştırmak da ilave riskleri beraberinde getiriyor. İyi organize edilmez ve çok dikkatli hareket edilmezse oraya gidenleri de Türkiye’yi de çok zor durumda bırakan yeni durumlar ortaya çıkabilir. 2010 yılında İnsanı Yardım Vakfı (İHH) tarafından yola çıkarılan Mavi Marmara gemisine düzenlenen baskında 10 kişi hayatını kaybetmişti. Bu üzücü hadise Filistin meselesinin önüne geçerek Türkiye ile İsrail arasında büyük bir ikili krize dönüşmüştü. Nitekim bu olayın aşılabilmesi için uluslararası mahkemelerin ve dönemin ABD Başkanı Barack Obama’nın arabuluculuk yapması gerekti. Uzun müzakerelerin sonunda İsrail Türkiye’den özür diledi ve tazminat ödemeyi kabul etti. Ancak bu olayın başta ekonomik ve siyasi olmak üzere çok ağır etkileri oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2016 yılında yaptığı bir konuşmada söz konusu yardım gemisini organize edenlerin hükümetten izin almadan harekete geçtiklerini ifade etmişti. Bugün İsrail-Filistin arasındaki süreç çok daha sıkıntılı bir aşamada. Üstelik İran’ın da aralarında bulunduğu bir dizi ülkeyi içine çekebilecek bölgesel bir savaş riski söz konusu. Benzer olayların tekrarlanmaması için yeni Mavi Marmara girişimini düzenleyenler umarım Türk Dışişleri Bakanlığı ve devletin ilgili birimleriyle tam bir irtibat halinde hareket ediyorlardır. Tamamen bağımsız ve koordinasyonsuz bir adım atılırsa bundan herkes çok zarar görebilir ve iyi niyetli katkı veren insanlar olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kalabilir diye endişe ediyorum.

16 Nisan 2024, Salı 07:00

İran saldırısı Netanyahu için hayat öpücüğü oldu

İran-İsrail krizi korkulduğu gibi gelişmedi. Tahran yönetiminin sadece Tel Aviv’e değil ABD ve Birleşik Krallık’a da meydan okuyarak İsrail şehirlerini yerle bir etmesi beklenemezdi. Nitekim İran’ın fırlattığı ifade edilen füzeler ve dronların çok azının hedeflerine ulaşabildiği biliniyor. İsrail makamlarının açıklamalarına bakılacak olursa İran’ın bu saldırısı herhangi bir yıkım etkisi yaratmadı, hiç kimse ölmedi. Doğrusu, bu coğrafyada yaşayan bir insan olarak yeni bir savaşın patlak vermemesine ve daha fazla insanın ölmemesine seviniyorum. Başımızda yeterince dert ve bela varken bir de İran-İsrail savaşının etkileriyle mücadele edemezdik. İran ile İsrail zaten öteden beri çekişme, karşılıklı suçlama ve farklı cephelerde düşük yoğunluklu savaş halinde. Ancak İsrail’in Suriye’nin başkenti Şam’daki İran Konsolosluğu’nu vurması ve burada üst düzey 7 İranlının hayatını kaybetmesi gerginlikteki son damla oldu. İran dünyaya gücünü göstermek, prestijini korumak ve velayet unsurları üzerindeki nüfuzunu sürdürmek için mutlaka bir yanıt vermek durumuna girdi. İran’ın füze ve dron harekâtında odaklandığı temel şeylerden biri kapasitesini göstermekti. Ancak sivil ölümlerine yol açabilecek türden bir hazırlık da yapmadıkları anlaşılıyor. Saldırının geneline bakıldığında askeri ve teknik olarak İran’ın çok yetersiz olduğu da görülüyor. İran’ın askeri olarak korku salan yönü, doğrudan sahip olduğu gelişmiş silahlardan değil harekete geçirebildiği velayet güçlerinin çeşitliliğinden kaynaklanıyor. Zira İran’a bağlı milisler ve çeşitli güçler Yemen, Irak, Suriye ve Lübnan’da derhal harekete geçebiliyor.

İRAN’IN KAPASİTESİ SINIRLI

İran’ın İsrail’e veya ABD’ye yönelik yıkıcı ölçekte bir saldırı yapabilecek askeri imkânı ve bunun sonuçlarını kaldıracak ekonomik potansiyeli yok. Tahran böyle bir savaşta sahada Çin ve Rusya’yı da doğrudan yanında bulamaz. Rusya’nın işi başından aşkın. Putin, hiçbir şekilde bu yolla İsrail ile didişmek istemez. Çin cephanesini İran için tüketmez, en fazla geri planda sınırlı destek sağlar. Cumartesi gecesi yaşanan gelişmelerde avantajlı çıkan yine İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu oldu. Gazze operasyonu nedeniyle Batılı ülkelerde bile büyük tepki çekmeye başlamıştı. ABD Başkanı Joe Biden “Netanyahu yanlış yapıyor” demeye başlamıştı. İsrail hükümeti son İran saldırılarını “mağdur” ve dört yandan saldırıya uğrayan ülke algısıyla uluslararası arenada argüman olarak kullanacaktır. Netanyahu, Gazze’deki askeri operasyonu farklı yoğunluklarda sürdürmeye çalışacak. İran tehdidi gerekçesini sıcak tutarak ABD seçimlerinin sonuçlarını, muhtemelen Donald Trump’ın seçilmesini bekleyecek.

TÜRKİYE’NİN TUTUMU

Ankara, büyük tehlike ve risk oluşturabilecek bu krizi sağduyuyla takip etti. Türk tarafı, krizin çatışmaya dönüşmeden yatıştırılabilmesi için iki tarafla da diplomatik temas kurmayı, trafik yürütmeyi önerdi ancak bu Tahran tarafından reddedildi. Türkiye ayrıca bu çatışmanın tarafı olmak istemediğini, bu nedenle topraklarının veya hava sahasının İran’a olası bir saldırıda kullanılmasını kabul etmeyeceğini muhataplarına iletti. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan pazar günü İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Türkiye’nin, gerilimi artıracak adımların sona ermesini arzu ettiğini muhatabına aktardı. İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan da İran’ın saldırıya uğramadığı takdirde yeni bir harekâta girişmeyeceğini söyledi.