“Gelecek korkusu, geleceğin zamanından önce yaşamımıza girmesi sonucu oluşan, sersemletici bir olgudur.” Bu sözler Amerikalı yazar Alvin Toffller’in “Future Shock” kitabından. Toffler’ın bugünlerden başlayarak yarınlara yönelik önermelerde ve tahminlerde bulunduğu 1970 tarihli eseri özellikle geleceğe yönelik çizilen karamsar tablo ile dikkat çekiyor. Doğrusu içinde bulunduğumuz dönem, kitaptaki bugünlere yönelik korkutucu tahminlerin gerçeğe dönüştüğünü gözler önüne seriyor. Korkunç bir salgın hastalıkla mücadele ettiğimiz şu günlerde en az bugün kadar yarını da konuşmaya başladık. Gerek televizyon kanallarında gerek dergilerde dünyanın bugünü kadar geleceğinin ne olacağı yönünde de bir dizi makale ve tartışma var.
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
Yaşantımızda korkunç bir belirsizlik hali baş göstermiş olsa da bu salgından sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı kaçınılmaz bir gerçek. Pandemi sürecinde öncelikle küreselleşme, uluslararası tedarik zinciri, uluslararası havacılık ve mobilizasyon düzenlemelerinde köklü değişikler yaşanacağı iddia ediliyor. Buna göre iş gücü dağılımında insan etkinliğinin minimum düzeye indirilmesi için çalışmaların hız kazanacağı ve özellikle robotların ve yapay zeka teknolojilerinin her sektörde daha aktif ve yaygın kullanılacağı fütüristlerin hemfikir oldukları konuların başında geliyor.
Yaşamın her alanında kaçınılmaz bir değişim
Virüsün hayatımıza girmesiyle birlikte bunca zamandır alışık olduğumuz çalışma prensipleri ve saatleri de belirgin ölçüde değişmeye başladı. Uzmanlara göre salgınla başlayan çalışma saatleri ve modellerindeki bu değişim, salgın sonrasında geçerliliğini koruyabilir. Bununla birlikte geliştirilecek yeni nesil teknolojiler sayesinde daha kolay hale gelen esnek çalışma modelleri yaygınlık gösterebilir. Salgından önce dijitalleşmeye karşı mesafeli yaklaşımların tamamen yok olacağı ve salgının ardından dijitale ve dijitalleşmeye yönelik bağımlılığımızın çok daha fazla artacağı da öngörüler arasında. Birçok ülkenin sosyal politikalarını ve sağlık sistemlerini sorgulamalarına ve yeniden gözden geçirmelerine yol açan salgının ardından yaşayacağımız değişimi ilk olarak sağlık sistemi ve medikal alanda göreceğimiz kuşkusuz.
Değişime hazır mıyız?
Ekonomiyi, siyaseti ve küresel sistemi bir kenara bırakacak olursak, salgının en geniş etki alanı şüphesiz insan üzerinde olacak. Her ne kadar bunu bir süreç olarak görsek ve bizlere belirlenen sınırlar içinde yaşamlarımızı sürdürüyor olsak da, bu dönemin ardından eskisi gibi olamayacağımız ve birtakım alışkanlıklarımızı kalıcı olarak terk edeceğimiz ihtimali yüksek Salgın sonrası siyasette, ekonomide ve toplumsal ilişkilerde bir dizi değişim ve dönüşüm bizleri bekliyor. Buna ne kadar hazırız ya da değiliz, hep birlikte yaşayacak ve göreceğiz.