“Önce inançlar değişir, sonra pratikler…”
İçten içe sızarak giren değişim bütün bünyeyi etkisi altına alır.
Önceleri geçmişe özlem, mevcut olanı yadırgama ve yakınma söz konusudur.
Zamanla yakınma, yerini kabullenmeye ve alışkanlığa bırakır.
Bir zaman sonra hiçbir değişim yaşanmamışçasına kanıksama başlar.
Yakınılan şeyler bir süre sonra olmazsa olmaza dönüşür.
Daha da sonra her şey büsbütün değişir ve geçmiş yok olur.
Öyle bir zaman gelir ki nesil değişir ve geçmiş, bir his olarak bile kalmaz.
Geçmiş, yalnızca yaşanmış ve çok geride kalmış uzak bir zaman dilimidir artık…
Artık yepyeni değerler ve alışkanlıklar vardır.
Bu alışkanlıklar zehirli bal gibi, dile tat vücudun geri kalanına zarar verir.
Bünye huzursuzdur, zehri almıştır bir defa…
Nihayet görünmez yan etkiler sonrasında görünür etkiler ortaya çıkar, sürekli bir kıvrım gibi birbirini izler.
Hava, su ve toprak zarar görür.
İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler bu zarardan etkilenirler.
Bu etkilenme değerlere kadar uzanır ve bir bir onları da bozmaya başlar.
İnsanın ve insana dair olanın değeri düşer.
Tüm denge alt üst olur.
Sonra ne mi olur?
“Önce pratikler değişir, sonra inançlar…”