Ara tatilde, ailece İspanya’daydık. Uçak biletlerini ve konaklamayı dört ay önceden, temmuzda halledip taksitle ödeyince, yurt içinde tatil yapmaktan çok daha hesaplı oldu seyahatimiz. Sekiz günün yarısını Madrid, yarısını da Barselona’da geçirdik. Yani kraliyetin başkentiyle, hep ayrılıkçılığıyla bilinen Katalonya Özerk Bölgesi’nin başkentinde. Aynı ülke sınırları içinde iki farklı dünya... Hayat standartlarında ortaklaştıkları birçok nokta olsa da iki kentin insan dokusu ve yaşam tarzları arasında gözle görülür farklar var.
Madrid emperyal bir başkent. Bu tarihi gerçeğin hakkını veren bir ihtişama sahip. Barselona ise kıyısında yer aldığı Akdeniz’in kültürünü yansıtıyor daha çok. Tabii bir de dünyaca ünlü mimar Antoni Gaudi’nin eserleriyle öne çıkıyor şehir. Madrid için Ankara, Barselona için ise İstanbul benzetmesi yapılır ekseriyetle. Bu kategorizasyona katılmıyorum. Bence Madrid denizi olmayan İstanbul, Barselona ise daha ziyade İzmir.
İki tarafta da kent merkezlerinde tarihin izleri canlılığını koruyor. Yüzlerce yıl önce yapılmış mimari harikası binalar, modern çağ hayatına ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Dünyanın dört bir yanından gelen turistler her iki kentte de büyük bir hareketlilik oluşturuyor. Sadece cadde ve sokaklarda gözlenen insan ve araç trafiğinden bahsetmiyorum elbette. Asıl hareketlilik ekonomide yaşanıyor. Örneğin Gaudi’nin başyapıtı La Sagrada Familia kilisesini gezmek için (en ucuzu 26 Euro yani yaklaşık bin TL olan) bileti haftalar öncesinden almak gerekiyor. Mevsim yaz olmamasına karşın; sadece tarihi-turistik yerler değil, her iki şehirde de kent merkezlerinin hemen hemen her sokağı cıvıl cıvıldı. İspanya, bütünü itibarıyla tam bir gastronomi cenneti. Bask mutfağı ayrı, Katalan mutfağı ayrı, ortası ayrı, güneyi ayrı… Hem göze hem damağa hitap eden, ‘tapas’ adı verilen atıştırmalıkların devamında deniz ürünleri ve et yemekleriyle çok zengin bir mutfağı var ülkenin.
Daha birkaç gün önce yayınlanan akademik bir çalışmayı hatırlatayım. Bilkent Üniversitesi’nin öncülüğünde, Koç ve Rockefeller üniversitelerinin de katılımıyla, Türkiye’nin 81 ilinden 4 bin kişinin DNA örneklerinin incelendiği bu araştırma; Türk toplumu ile İtalya’nın Toskana bölgesi ve İspanya halkları arasında önemli genetik benzerlikler olduğunu ortaya koydu. Gerçekten de birçok yönden bize çok benziyor İspanyol toplumu. İnsanların fiziksel görünümünden davranış tarzlarına, iletişim kurma biçimlerinden yeme-içme alışkanlıklarına kadar… Yalnız önemli bir farkla… İspanyollar bize göre gösterişten çok uzak bir hayat anlayışına sahipler. Ve en önemlisi, aramızdaki temel fark, onların; diğer insanlara, hayvanlara, doğaya, tarihi miraslarına, yani canlı ve cansız çevrenin tümüne bizden çok daha duyarlı olmaları. Bunların tümünün kıymetini de bizden çok daha fazla bilmeleri.