NATO zirvesinin son gününde (12 Temmuz) Merkel, Afganistan’la ilgili açıklamalar yapıyordu. Biraz yorgun görünüyordu. Aniden arkasında Trump belirdi. Merkel’in omuzuna hafif dokunarak, onunla son bir kez vedalaşmak istediğini ima etti. Merkel, şaşkın bir şekilde ayağa kalktı. Trump, aniden Merkel’in yanağına bir öpücük kondurdu. ABD Başkanı, NATO ortaklarının oturduğu yuvarlak masaya dönerek, “Onu seviyorum” dedi.
Gerilimli geçen toplantının sonunda, bu sahne, kısmen bir rahatlama sağladı. Trump, çok eski tarihlerden beri hedef aldığı Almanya’nın Başbakanı Merkel’le bu son NATO zirvesinde de tatsız anlara neden oldu.
Trump, yıllar önce kafayı Mercedes ve BMW gibi Alman ekonomisinin kilit markalarına takmış. 1990’da Playboy dergisiyle söyleşisinde, “ABD'ye giren her Mercedes araba için ithalat vergisi koyacağım” demiş. Geçmişindeki Almanlıkla da sıkıntıları olan Trump’ın, köklerinin İsveç’te olduğunu iddia etmişliği bile var.
Almanya diğer NATO üyelerinin bütçesinden çok daha az bir yüzdeyle NATO harcamalarına katılıyor. NATO ülkeleri gibi GSMH’sının yüzde 2’sini savunmaya harcaması beklentisine, “hemen mümkün değil” diyor. Herşeyi parayla ve silahla ölçen Trump buna tepkili.
Trump, Merkel’e kişisel olarak zaman zaman yakın ilgi gösterse de, Almanya’yı artık müttefik olarak görmediği izlenimini veriyor. Trump’ın Almanya’dan duyduğu rahatsızlığın, Nato’yu da çökertebileceği söyleniyor.
Avrupa değerleri karşısında, otoriter liderler
Trump ile Merkel arasındaki gerginlik, Avrupa'nın liberal demokrat değerleriyle, dünyada giderek sayıları artan “otoriter ve bencil” liderlerin çekişmesi olarak da yorumlanıyor.
Zengin ülkelerde esen “bencillik dalgası” Avrupa’da da güçleniyor. Yoksulların her türlü tehlikeyi göze alarak zengin ülkelerin sınırlarına dayandığı bir dönem... Avrupa’da da popülizmin ve ırkçılığın hızlı yükselişi...
Tabii Avrupa’da her şeye rağmen ırkçılık ve ayrımcılık karşıtı ciddi bir birikim var. Demokratik değerleri, sosyal sistemi, özgürlükleri önemseyen bir gelenek var.
Almanya’nın sağcı lideri Merkel ile Trump arasındaki gerginliğin temelinde; Trump’un otoriterliği ve bencil milliyetçiliğiyle, Merkel’in Avrupa liberal değerlerine bağlılığı arasındaki fark var.
Irkçılığın baskısına rağmen liberal değerleri korumaya çalışan AB, sayıları artan otoriter liderlerin damga vurduğu baskıcı rejimlerle karşı karşıya. Tabii, asıl ayrım, daha da derinlerde, zengin ve yoksul ülkeler arasındaki büyük uçurumun yol açtığı farklılaşmada aranabilir.
Trump, Merkel’i, yaşadığı sevginefret ilişkisi sonucunda öperken, dünya da işte böyle fay hatlarının üstünde şekillenmeye devam ediyor.