Giriş
EBiz ne zaman böyle olduk ya! Özel hayatımızı, ailemizle, eşimizle, sevgilimizle yaşadığımız her sorunu ortalıklara saçmayı matah bir şey sanmaya ne zaman başladık?
Bu içgüdüyü yaratan ne? Özel sırları ifşa edip intikam aldığını sanıyor olabilirsin, öfkene yeniliyor olabilirsin ama bunun erkeklikle alakası yok!
Ha, kadın yapıyorsa, onun da kadınlıkla alakası yok.
Bu nasıl bir insanlık hali onu soruyorum özetle.
Ünlü bir futbolcunun kendi isteğiyle yarattığı depremin haberlerini okurken düşündüm bunları...
Milan’da top oynayan Hakan Çalhanoğlu, bir yıllık evliliğin ardından Sinem Gündoğdu’dan boşanmaya karar veriyor.
Olabilir, her ilişkinin/evliliğin süresi vardır, heyecan biter, şartlar başkalaşır, hatta aldatma bile söz konusu olabilir. Seçim senindir, ‘bitti’ der boşanırsın. Fakat Hakan Çalhanoğlu eşinden ayrıldığını kamuoyuna şu sözlerle açıklıyor:
“Çok ciddi ve affedilmesi mümkün olmayan bir durum yaşandığı için boşanacağım... Bu evlilikten bir çocuğum olursa sorumluluklarımı yerine getireceğim ama eşimle ve ailesiyle görüşmem...”
Amma da ketummuş, ayrılığın nedenini söylememiş değil mi!!
Ortaya bombayı bırakmış, çekilmiş.
Bunun karşılığında karısı açıklamalar yapıyor, yalanlıyor aldatma iddiasını falan… Aldatma var ya da yok bilemem ama bu nasıl bir çirkinliktir ya?
Bunu yapan da; nişanlıyken de, evliyken de bu kadını aldatan bir adam! Belgeli, fotoğraflı hem de. Eskiler böyle miydi oysa, kol kırılır yen içinde kalırdı... En fazla akrabalar, yakın dostlar bilirdi aile içinde olanları, kim hatalı olursa olsun, dışarıya aksettirilmez, ‘anlaşamadık’ denir, konu kapatılırdı. Utanılırdı özel hayat konuşmaktan bile.
Başına gelen her şeyi çocuk gibi ortalığa saçanlar da adamdan sayılmazdı ayrıca.
Ama devir değişti işte…
ÇİFTE STANDARTA GEL!
Bir de bu aldatma hikayesinden sonra sosyal medyada yapılan yüzlerce yorum var ki, gerçekten insanı hayrete düşürüyor…
Biri Sinem Gündoğdu için diyor ki: “Sen bu tiple milyon dolarlık milli futbolcu bulup evleniyorsun, üstüne bir de aldatıyorsun. Hakan Çalhanoğlu’nun aldatıldığı bir dünyada bize neler yapmazlar”
Tam terbiyesizlik! Adam defalarca aldattığında sesini çıkarmayan şu tiplere, evliliğe bakış açısına, şu çifte standarta bakar mısınız?
Ne kadar yazık ki etrafta böyle düşünen o kadar çok insan var ki... Çok yazık.
Eyyam-ı bahur geliyor…
Sıcak, çok ama çok sıcak.
Nemden eriyip gideceğiz neredeyse ama dahası varmış; ‘eyyam-ı bahur’ sıcakları geliyormuş...
Yaz sonuna doğru yaşanan en sıcak dönemi ifade eden Arapça kökenli bir sözcük bu. Yani daha yazın en sıcak günleri gelmemiş, öyle diyor uzmanlar. Şaka gibi!
Bir de... Klimalı ortamda dursan hasta oluyorsun, durmasan eriyorsun. Yazın ortasında sürekli burun sildiğim ve boğaz ağrısı çektiğim için o da zor bir çözüm gerçi. Peki ne yapmak lazım?
■ En sıcak saatlerde serin kafelerin yolunu tutun; yazı çizi, okuma, randevu işlerini oralarda halledin.
■ Sinema salonu en iyi fikir, serin serin film izleyin.
■ Bir ada vapuruna atlayın, püfür püfür rüzgarda hem serinleyin hem anın tadını çıkarın.
■ İlk hedefiniz AVM’ler olsun, ileri! En şahane serinlik oralarda, yabana atmayın.
■ Şık olmayı değil, sizi en serin tutacak kıyafetleri tercih edin. Nasılsa yapış yapış olacak giyilen her şey, rahatınıza bakın biraz.
■ Mutlaka bol bol su için.
■ Şu sıcaklarda güneşlenmeyi aklınızdan bile geçirmeyin, delirdiniz mi siz?
■ Gidebiliyorsanız sahillere değil, Karadeniz yaylarına gidin. Hatta gideceğiniz yere beni de götürün:)
YAZLIK BİR TESPİT
“Gelişen Türkiye’nin insanları balkonu anlamadı. Onu salona, yatak ya da oturma odasına dahil ederken, metrekare kazandığına sevindi de, her evden bir düş odası eksildiğini fark etmedi...” Yanlış değilsem, Enis Batur’un satırları bunlar... Ne güzel yazmış, ‘düş odası eksiltiyoruz hayatımızdan’ diye. Tam da serinlemek için çareler aradığımız yaza uyduğu için, buraya da koyayım istedim.
ERKEĞİN TATİLDEKİ MİSYONU!
Geçen gün sosyal medyada rastladım bu kareye…
Kadınların Instagram’a koyacakları tek bir karenin bile yapılan o tatilden daha önemli hale gelmesini, dakikalarca ve yorulmadan verilen poz verme iştahını ve erkeklerin tatildeki misyonunu ve çilesini öyle güzel anlatıyor ki...
Lafla, sözle anlatamazsın! Resmen bayıldım.
