Çarşıya, pazara gittiğinizde ne olacak halimiz, bu işler nasıl düzelecek diye düşünüyor musunuz? Ben daha evime kiraz alamadım! Markette soruyorum, 20 TL’den 17’ye yeni indi! Biraz daha bekleyelim diyorum, kiraz bitecek neredeyse. Pazarda 10 TL’nin altına inmiş, evime çok uzak, taksiyle gittin geldin, kilosu yine 20’ye gelecek. Kiraz üreticisi ağlıyor, bir liraya alan yok, mahvoldum bittim diye.
Ekonomist değilim, ama bu durum iyi değil. Peynir fiyatı da el yakıyor, et fiyatı da, sormaya korkuyorum. Cumhurbaşkanının açıklamasından öğrendik ki ekonomi tıkırında; refah seviyesi tavan yapmış. Her evde buzdolabı varmış? Doğrudur, bir zamanlar her evde buzdolabı yoktu. İthaldi, çok pahalıydı, evlerde tel dolap vardı. Ama yaşım çıkıyor, aşkolsun yani, milattan önce!
Allah razı olsun Arçelik’ten. Vehbi Koç, ihtiyacı gördü, buzdolabını yaptı. Şimdi bir dolap içerde, bir derin dondurucu balkonda. Buzdolabını biz 60’larda hallettik. Her mahalleye bir milyoner hedefi varken. Çamaşır makinesini de 70’lerde. Hemen arkasından bulaşık makinesi geldi. Televizyonu da ekle, kızın çeyizi bunlar. Hatta yeni inşaatlarda zaten içinde var. Ama 16 yılda yavaş yavaş dolabın içi boşaldı. Balığı unuttuk, et kıyma oldu, tavuk yiyoruz, o da kanat.
Bakliyata dayandık, ithal oldu, fasulye kendini nimetten saydı. Meyve sebze el yakıyor, makarna yemekten gençlik obez oldu. Lafı uzattım çünkü Ayşe Teyze çok dertli.
İçerde konuşuluyor
Bir de önümüzdeki yıl çevrilmesi gereken cari açık, dış borç miktarını ve bunları karşılayacak paranın olmadığını bilse daha da dertlenecek, çünkü belki emekli maaşını bile alamayacak! Kapalıçarşı’ya gittim, geçende, kiralık dükkan dolu, İstiklal, Bağdat Caddesi aynen öyle. AVM’lerde dükkanı açıyorlar, kapıyorlar. Seçim havası yok diyenlere, ortalıkta değil, ama için için fena konuşuyorlar!
DANIŞMANLAR UYUYOR MU?
Erdoğan gerçekten yoruldu. Gelişme için örnek vermek istiyorsa akıllı telefon ve tabletten gitmeliydi. Herkesin, hele gençlerin elinde bir akıllı telefon, yetmiyor tablet var. Türkiye, telefon kullanımı konusunda en ileri ülkelerden biri. Danışmanları bunu yazsaydı ya prompter’a!
Sağlıklı yaşam için bir gün
Anneler Günü’nü annesini kaybettiği için çok üzülen bir kadın bütün dünyaya kabul ettirdi ve bu gün artık dünyanın her yerinde kutlanıyor. Global Wellness Day de çok yakında böyle olacak. Bir kadın, Belgin Aksoy, iyi bir yaşam herkesin hakkı, sağlıklı yaşayalım, bu konuda herkesi bilinçlendirelim ve bunu dünyanın her yerinde aynı gün yapalım diye ortaya çıkınca, fikir bir kar topu gibi büyüyor, yüzlerce kişi dünyanın her yerine yayıyor.
İlki 2012’de Türkiye’de kutlanan gün, geçen yıl 100 ülkede 4 binden fazla noktada yaşanıyor! Bu cumartesi İstanbul’daysanız sabah ondan akşama, mutlaka KüçükÇiftlik Parkı’na uğruyorsunuz. Katılım herkese açık, ücretsiz.
Her köşede bir uzman sağlıklı yaşamı anlatıyor olacak. Öğreniyorsunuz, uyguluyorsunuz! Geçende haber verdiler, Global Wellness Day bayrağını Everest’e dikmişler, Nepal’de! Yok artık abartmışlar dedim. Yaşamanın tadı sağlıklıyken var, onun için varsın abartalım, bir günle başlayıp ömür boyu sağlıklı kalalım!
Laiklik, hoşgörü ve saygı demek
Artık geleneksel hale gelen Fransız Sarayı’nın Beyoğlu’nda vaha sayılacak bahçesindeki iftar davetinde Fransa’nın İstanbul Başkonsolosu Bertrand Buchwalter, laikliği tanımlıyor: İnananla inanmayanla, her dine inanana aynı saygıyı ve anlayışı göstermek. Çünkü insan değil, devlet laiktir. İnsanların dini inançları vardır veya yoktur, bu onları ilgilendirir.
Fransa’da Hıristiyanlıktan sonra en yaygın dinin İslam olduğunu da vurguluyor. Davetliler arasında bir Beyoğlu klasiği, çeşitli dinlerin temsilcileri de var, dikkati çeken örtülü genç kadınlar da.
Onlar, Türkiye’de din eğitimi alan Fransız vatandaşları. Biz IŞID değiliz diyorlar. Üçüncü kuşak Türk göçmenler olduklarını düşünmek yanlış olur mu? Sanmıyorum.