Bu seçim sonunda hepimizi heyecanlandırıyor, çok bilinmezli bir seçim. Çok sürprizli, çok umut verici; tanışıyoruz, barışıyoruz, birlikte çalışıyoruz! Önce Refah sonra Saadet Partisi, hiçbir zaman ilgi alanıma girmemişti. Erbakan ve ekibini çok hayalci bulurdum. İçinden çıkıp milli görüş gömleğini çıkararak Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kuran ekibin gerçekçilik adına dünya malına tamahı, Erbakan’ı arattı. Şimdi bilge bir “insan” var partinin başında: Temel Karamollaoğlu.
Seçim bildirgelerini okudum, altına imzamı attım: “Ne yiyeceğiz, ne yedireceğiz. Liyakati esas alan adil bir sistem kuracağız” diyor. “Şeffaflık ve hesap verme, bizden olan, bizden olmayan ayırımına son. Kadına yönelik şiddete asla taviz vermeyeceğiz, YÖK kalkacak, üniversiteler bölünmeyecek. Devlet zulümle ayakta durmaz” derken Saadet Partisi vicdanlara sesleniyor. Benim dindarla kavgam yok, dinbazla var.
Dindarım diye bana karışanla, dindarım diye namaz şov yapanla, dindarım diye lüks mekanda devlet parasıyla iftar daveti yapanla! “Biz” ve “Onlar” diye parmak sallayanla.
Saadet Partisi, Temel Karamollaoğlu ile mufazakar demokrat bir çizgiye oturdu. Dindarlık seninle Allah arasındadır. Hepimiz TC vatandaşıyız ve eşit haklara sahibiz. Saadet Partisi, haksız uygulamalardan rahatsız, vicdanlı gerçek dindarlardan oy alacak diye kimileri daha çok rahatsız.
Saadet Partisi bu seçimde hak ettiği oyu alırsa kilit partilerden biri olacak, şu mübarek günlerde, gerçek dindarlar da bunu düşünüp oy verecek mi göreceğiz.
Seçimin kilit seçmeni: Kürtler
Seçimin bir diğer kilit oylarını da Kürtler belirleyecek. Kürtler denince illa ki HDP değil. Coğrafi olarak yerleştikleri bölgeye bakınca iki parti oy alıyor; HDP ve AKP. Seküler ve laik olanlar HDP’ye, muhafazakar, dindar ve aşiret yapısı içinde olanlar AKP’ye oy veriyor. Hüda-Par, ki bu ikinci gruba girenlerin örgütü, AKP’yi destekleyeceğini açıklayarak kimseyi şaşırtmadı.
Bölgedeki diğerleri HDP’yi destekleyecek ama cumhurbaşkanı adayları kendi deyimleriyle rehin alınmış durumda, bölgeye bile uzak, Edirne Cezaevi’nde, kaçma gerekçesiyle tutuklu. Ne somut bir delil, ne inandırıcı bir tanık, ne de meşru bir iddianame var, tutuklu olma nedenleri arasında. Partinin kısıtlı propaganda olanağına bir de sandıkların taşınması durumu eklendi. Çoğu köy ve mezrada yaşayan 150 bine yakın insanın taşınmasından bahsediyoruz?
Bunlar en yakın 2.5 km yol yapıp oy kullanacak. Tabii buralarda her zaman bir sıkıntı olmuştur, muhtarların toplu oy verdiği de bilinmeyen bir durum değil.
Bazen parti militanları, bazen jandarma duruma el koyar diye dinleriz hep. Sonuçta unutulmaması gereken HDP’nin 80 milletvekili çıkarabildiği, bunun da bütün dengeleri değiştirebileceği!
Seçimin kilit durumu: Kararsızlar!
Her seçimde var, bu seçimde de anketlerdeler. Şunun şurasında bir aydan az zaman kaldı, hâlâ yüzde 12 kararsızım diyor. Hadi bir kısmı korkuyor, kime oy vereceğini söylemiyor diyelim. Yine de yüzde 10’la meclise girip grup kurabilecek, Saadet’in üç misli bir potansiyelinden bahsediyoruz! Kararsızların büyük bölümü gençler. Gerekçeleri siyasetle ilgilenmemek. Bir an önce kararlarını verseler, her şey siyah ve beyaz kadar açık! Kararsızlara bir de sandığa gitmeyenleri eklemek lazım.
Onlar da genelde gençler, gelir ve eğitim durumu yüksek olanlar, yani bir başka deyişle CHP’nin seçmen grubuna girenler. Bu tuzu kurular, hem çeşitli nedenlerle CHP’ye kızar, sandığa gitmez ama sosyal medyada da hiç susmaz!
Oysa seçenek bol. Kararınızı verin, Cumhurbaşkanı şu, milletvekili bu olsun deyip oyunuzu kullanın. Türkiye’nin barışmaya, buluşmaya, bölüşmeye, akıl ve mantığa, vicdan ve adalete, demokrasiye her şeyden çok ihtiyacı var. Hem de hemen şimdi!