Başrollerini Serenay Sarıkaya, Ozan Güven, Mehmet Günsür ve Berrak Tüzünataç’ın paylaştığı “Fi” dizisinin devamı olan “Çi”nin yeni sezon bölümleri yayınlanmaya başladı. Dijital televizyon platformu olan PuhuTV’de yayınlanan dizinin yeni sezonuyla ilgili Serenay Sarıkaya ile Ozan Güven, Hürriyet'ten Sinem Vural'a merak edilenleri anlattı... Serenay Sarıkaya: “Fi” çok çok özel bir oyuncu kadrosuna sahip. Başından beri hepimizin en büyük gayesi oyunculuğumuzun sınırlarını görmek, gerçekten keyif alarak çalışıp, sonunda bizlerin de izleyebileceği bir iş yapmaktı. Başından beri A’dan Z’ye sımsıkı tutunduk projeye ve çok inandık. Kendimi bu işin bir parçası olduğum için çok şanslı hissediyorum. Bu kadar beğenilmesini de karakterlerin mükemmelden uzak, hatta defolu olmasına bağlıyorum. Bu yüzden de onların bir o kadar gerçek, zaaflarının farkında ve bununla savaşmaya çalışan, zamanla kendine ulaşma yolculuğuna ve değişimlerine şahit oluyoruz. “Fi”yi güçlü kılan bu... Ozan Güven: Sürprizler vadediyor. Hayat aynı yerde durmuyor çünkü. Yollar, sokaklar, sesler, binalar, renkler değişiyor tıpkı bu sene izleyeceğimiz karakterler gibi... Bu da seyircimizi dinamik tutacak, beklediğimize değecek gibi. “Duru bunu yapmaz”, “Bilge asla gözlükleri çıkarmaz”, “Özge, Sadık Murat Kolhan’ı terslemeyecek”, “Can Manay asla ağlamaz” klişelerine fütursuzca rest çekme imkanı sağlıyor bu sene karakterler bize. Sevmek, yemek, içmek, gezmek içinde tutku barındırmazsa fiilden öteye gidemeyen kelimeler olarak kalırlar. İşin içine tutku, şehvet, vicdan girince hayat olur, dram olur, gerçek olur sevmeler... Kısacası bu sene de tüm karakterler bizleri ters köşeye yatıracak kadar tutkulu ve şehvetli. Serenay Sarıkaya: Can ve Duru 2 ay çok eğlendiler, çok gezdiler. Etraflarında kimse yokken çok mutlular. Bakalım şimdi Can kanal, Duru ise sahne hayatına dönünce neler olacak... Ozan Güven: Bence Azra Kohen, üçlemesinde bulduğu inanılmaz karakterlerle okuyucusuna iyiyi-kötüyü aynı mesafede gösterip muhakeme yeteneğimizle hayatla başa çıkmamızı, çıkamıyorsak ne yapmamız gerektiğinin ipuçlarını vermek istiyor. Bunu yaparken de karakterleri, mekanları, zamanı okuyucusuna bırakıyor. İş bunu bir dramaya dönüştürmeye gelince tabii ki eylemler ve olaylar bulmak, bunları seyircinin ortak algısına adapte etmek için bazı eklemeleri ya da eksiltmeleri yapmak kaçınılmaz oluyor. Ama merak etmeyin, herkesin içi rahat. Serenay Sarıkaya: Karakterleri doğrudan etkileyen temel hatları dışında tabii ki senaristimiz Nükhet Bıçakçı’nın yorumu bu artık. Kitapları okumuş olanlar için bile sürekli merak edilen bir iş olmasında Nükhet’in çok büyük bir etkisi var. Serenay Sarıkaya: Duru’nun neler yapacağını bilmem ama ne yaparsa yapsın Can Manay’ı hep yanında, yamacında bulacak. Nereye bakarsa orada olacak. Serenay Sarıkaya: Kendime vakit ayırabildiğim, dinlendiğim güzel bir tatil geçirdim. Şimdi ise çalışma zamanı. Set, dans provası ve ev arasında geçiyor bu ara zamanım. Gayet de memnunum. Gelelim 5 Ocak’ta vizyona girecek olan “Arif v 2016”ya... Sizi tam teşekküllü bir robot olarak izleyeceğiz. Artık bir parçanız olarak görüyor musunuz 216’yı?Oynarken çok zevk aldığım bir karakter 216. Ben 216’nın bir parçası olabilirim ancak 15 sene sonra kostümleri giyip tekrar Arif’le karşılaşmak, ilkokul arkadaşınla karşılaşıp rakı içmek gibiydi. Çok güzel film oldu. En azından bizim içimize sindi. Yaşasın Arif 216! Hiç aklıma gelmemişti bu soru. Gençken, Arzu Film’in işlerini seyrederken ilginç değil miydi? Rocky mi aynı adam? İşin şöhret kısmına pek yüz vermeyen, işini aşkla yapan normal bir insanım. Tabii ki yaptığım işleri seyreden ve destekleyen herkese minnettarım. Lakin hepimiz özel hayatımıza saygı görmeyi hak ediyoruz. Yıllarca herkese karşı tatlı, kibar, nazik olmak zorunda hissediyordum. Artık biraz daha farklı düşünüyorum. Herkesin en iyi arkadaşı olmak zorunda değilim. Sürekli endişe etmek ve herkesi mutlu etmeye çalışmak çok yorucu. Ben sokakta tek başıma dolanmayı, kalabalıklara karışmayı, şehirde kaybolmayı seviyorum. İnsanların gözlerini dikip fotoğraf çekmesini görmezden gelmeye başlıyorsunuz bir süre sonra. Kaygılar azalınca kendinizi daha rahat hissediyorsunuz. Bu işi yapan herkes kendine göre bir yol buluyor şöhretle başa çıkmak için. Bunun bir okulu yok. Vicdan anlamaya çalışmak dinlemek çözüm olabilir mesela, bir de empati! Kerem Bürsin ile hayvan sevginiz görülmeye değer. Milyonlarca takipçisi olan biri olarak her adımınıza dikkat etmek gibi bir baskı oluşuyor mu üzerinizde? Elinizdeki sosyal medya gücünü iyiliğe yönelik kullanmak ne kadar önemli? Ben hep pozitif şeylerden beslenen, hayatı iyi tarafından algılamaya gayret eden biri oldum. Özellikle iyilik saçmak için yapmıyorum tabii ama birilerine iyi gelecek, ilham verecek, güzel duygular perçinleyecek şekilde kullanmayı seviyorum sosyal medyayı. Ama her şeyden önemlisi de samimiyetle yapmak tabii. Bence biz sosyal medyada beni takip edenlerle bu bağlamda sağlam bir bağ kurduk artık aramızda. Moda, her zaman ilgi duyduğum bir alan oldu, bu kez biraz daha yakından bakmak istedim. Londra ve Paris’te iki etkinliğe katıldım, ikisi de çok keyifli organizasyonlardı. Birkaç film projesi olacak ilerleyen zamanlarda. Vakti gelince söyleyeyim. Şu an çok erken herhangi bir bilgi vermek için. Tabii ki! Hep söylediğim gibi bir müzikalde yer almayı çok isterim. Ancak yakın zamanda böyle bir proje yok.