Her insanın tatile ihtiyacı var. Ruhsal ve fiziksel yönden dinlenebilmek insanın en temel ihtiyaçlarından biri. Aman dikkat edin tatilin de bir psikolojisi var. Günlük hayata daha fazla yorulmuş ya da yıpranmış olarak dönmemek için klinik psikolog ve yazar Esra Ezmeci’nin uyarılarına kulak verin.
Uzun zamandır hayatımda olan ve yaptığı her işle gurur duyduğum klinik psikolog ve yazar Esra Ezmeci ile yaz tatilinde bir araya geldik. Geçirdiğimiz 2 gün boyunca sürekli bir şeyler danışıp biraz tatilini zehir etsem de sanırım Çeşme’den mutlu ayrıldı. Çeşme’den ayrılmadan önce son olarak sizler için tatil ve tatil psikolojisi adına ufak bir sohbet gerçekleştirdik.
- Son yıllarda yaşadığımız salgın ve büyük depremden sonra ülke olarak nasıl bir psikolojideyiz?
İnsanlar kendilerini tehlikede hissettiklerinde ve özellikle kendisinin kontrolü dışında gelişen olaylarda; korku, kaygı, çaresizlik gibi duygular yaşarlar. Özellikle hem salgın hem de depremde kişiler hem kendi hem de çevresinin adına çok fazla kaygı taşımak zorunda kaldı. Bundan ötürü de olumsuz duyguları 2 kat daha fazla yaşadı. Fakat bunun yanında toplumsal olarak birbirine çok fazla desteği olan bir milletiz. Özellikle bu gibi durumlarda insanların birbirine çok daha fazla iyi duygular beslediklerine şahit oluyoruz. Sanki uzun bir süreliğine insanların birbirine karşı beslediği olumsuz duyguların yerini şefkat, yardım ve empati alıyor. Toplumsal olarak tek bir iyi amaçta birleşebiliyoruz. Psikolojik olarak bu durumlar travmatik etkiler bıraksa da travmayı en hızlı atlatmayı sağlayan en önemli şey sosyal ve psikolojik destektir.
- Tatilin ruh sağlımıza etkileri nasıl oluyor?
Ruhsal ve fiziksel yönden dinlenebilmek ruhumuzun en temel ihtiyaçlarından biri… Kişiler ruhsal, sosyal ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılayabildiği bir tatil yapabildiğinde ruh sağlıklarına pozitif yönde katkıları oluyor. Uzun ve yoğun süre çalışılan bir iş hayatından sonra kişilerde psikolojik olarak depresif belirtiler, tükenmişlik hisleri, motivasyon kaybı gibi olumsuz süreçler görülebiliyor. İş hayatından tamamen soyutlanarak yapılan bir tatil ise bu duyguları yüksek oranda azaltıyor. Kişilerde tatilin verdiği motivasyonla birlikte tatil sonrasındaki iş performansında daha da artış görülüyor. Tatil her kişi için çok farklı anlamlar taşıyor. Biri için tüm gün deniz kenarında güneşlenmek, diğer kişi için doğa gezileri, tarihi geziler vb. olabilir. Önemli olan nokta ise kendimizi tanıyıp bizi gerçekten dinlendirecek tatil rotasını oluşturabilmek. Tatilin kişiye iyi gelmesinde ana konu içinde bulunduğu yaşamdaki rutinlerden sıyrılması ve ruhuna kendine iyi gelen aktivitelerle zaman geçirebilmesi. Tatilin ruh sağlığına etkisi ile ilgili yapılan birçok araştırma da gösteriyor ki tatil kişilerin fiziksel şikâyetlerinde azalma, uyku kalitesinde artışa sebep oluyor. Ayrıca tatil kişilerdeki tükenmişlik hislerinin önemli ölçüde azalmasını da sağlıyor.
- Ruh sağlığımız için ufak tatil molaları verilmesi gerektiği söyleniyor. Bu molalar ne kadar sıklıkla olmalı? Bu süreçte ruhumuza ne iyi gelir?
Uzun ve yoğun bir çalışma hayatı kişilerde fiziksel, biyolojik ve sosyal yönden birçok olumsuzluk yaratabiliyor. Tatil ise kişide kortizol seviyesini aşağı çekerek uykuda düzen yaratıyor, iyi hissetme hali ile birlikte mutluluk, rahatlama sakinleşme sağlayan hormonların da salınımına yol açıyor. Bu durum kalp sağlığına iyi geldiği gibi ruh sağlığını da pozitif yönde etkiliyor. Ruh sağlığımıza iyi gelen ideal tatil süreci, birkaç küçük seyahate ek olarak yılda en az iki uzun seyahat yapmaktır. Yıl boyunca 8-14 günlük en az iki uzun yolculuk ve üç ila dört günlük ufak seyahatler planlayabilirsiniz. İçinizi karartan, yorucu ve soğuk rutinlerden kaçmak için çoğunlukla sonbahar ve kış aylarında uzun tatil yapmaya çalışın
- Tatilde bile olsak ‘şu saatte orada olalım, şunu yapalım, orada kalmamız lazım’ diyerek bazı şeyleri günlük hayatta yaptığımız gibi oldurma çabasına giriyoruz. Ve dolayısıyla tatil kafamızda planladığımız gibi gitmediğinde hayal kırıklığına uğruyoruz. Bu oldurma çabasından nasıl vazgeçebiliriz?
Tatil kişide iş yaşamına benzer duygular yaşatmamalıdır. İş yaşamında kendimizden beklentilerimiz dışında iş hayatının da bizden beklediği sorumluluklar vardır. Şu zamanında teslim edilmeli, şunu şu şekilde yapmalıyım vb. düşünceler de kişide sürekli bir kaygı hali yaratır. Tatil ise kişide motivasyon yaratmasının yanı sıra psikolojik olarak da dinlenme hali yaratmalıdır. Oysa kişiler tatil dolu dolu olsun, şöyle olsun, böyle olsun endişesiyle aslında daha çok yorularak tatilden bir şey anlamamakla birlikte yetişemeyip yapamadığı şeylerle aslında daha da yoruluyor.
Kişi kendisini tatilde oldurma çabasına sokmamak için öncelikle tatile gidiş amacını belirlemelidir. Tatil hangi açıdan o kişiyi dinlendiriyor? Örneğin gezip bir yerler görmek o kişiyi dinlendiriyorsa tatil öncesi ona uygun plan yapmalı ve bu plan dışında ek rutinleri o rutine dahil etmemelidir. Diğer tatil rutinleri için de aynı şekilde... Kişi daha tatile gitmeden önce tatil amacını belirlemeli. Ve o rutinden ne olursa olsun sapmamalıdır.
- Yaz sonunda evlerimize dönerken, adaptasyon sorunları yaşıyoruz. Bunun üzerinden nasıl gelinir?
Uzun bir yaz tatilinin verdiği keyif hali sonrasında birçok olumsuz duygu açığa çıkabiliyor. Sinirlilik ve yorgunluk hali, tahammül duygusunda azalma, konsantrasyon güçlüğü, uyku ve iştah düzensizliği gibi depresif duygular tatil dönüşlerinde sıkça açığa çıkabiliyor. Özellikle tatil süresi ne kadar uzarsa adaptasyon süresi de o kadar zorlaşacağı için bu duyguların yaşanma olasılığı daha da artıyor. Bu durumun yaşanmaması adına en önemli adım; tatilin gerçeklikten tamamen kopulduğu, her şeyin yok sayıldığı bir zaman değil de ufak bir mola olduğunu kabul etmektir.
Artı olarak kişiler işlerine döndükleri zaman kendilerini direkt olarak iş yaşamının yoğun sürecine odaklamak yerine ufak aktiviteler de yaratabilmelidir. Örneğin belli aralıklarla sinemaya gitmek, yürüyüş yapmak, yeni bir hobi edinmek gibi durumlar olumsuz bir tablo yaşamayı en aza indirger. En önemli durum da iş sonrasına çok fazla yük ve sorumluluk bırakmamak ve bunların büyük çoğunluğunu tatil öncesinde halletmiş olarak tatilden daha az kaygı ile dönebilmek.
- Çok gezen mutlu olur mu?
İnsan biyolojisi gereği sürekli çalışmaya odaklı bir canlı değildir. Bundan dolayı belli aralıklarla tatil yapmak, kişinin bir noktada şarjını dolduruyor benzetmesi yapabiliriz. Eğer kişi bu şarj dolumunu yapmazsa elektronik cihaz benzeri bazı bozukluklar yaşayacaktır. Yine aynı benzetme üzerinden ilerlersek çok fazla şarjda kalmak da telefonun pilinin bozulmasına ve telefonun aynı işlevde olmamasını sağlayacaktır. Yani bundan dolayı gerekli oldukça ihmal edilmeden şarj edilmelidir. İnsanlar için de bu şekilde sürekli olan bir gezme hali kişide belli bir süre sonra iyi hissettirme halinden uzaklaştırıp iyi duygularda bozulma yaratabilir. Bundan dolayı her konuda olduğu gibi işin özü ‘dozunda ve gerektikçe olması’…
- Şehirlerin psikolojisi olur mu?
Evet olur. Her şehir aslında başka bir yere gittiğini bilerek gittiğin bir yer. Sen aslında uzaklaşmak istediğin için tatile gidiyorsun. İş ve aile hayatın, stresin neredeyse, orası sana bir yerden sonra yük ve stresli gelmeye başlar. Sen aslında kendini rahatlatmak ve uzaklaşmaya gidersin. Çeşme benim için ayrı bir özelliği olan bir yer. Buradaki taş evler, yeşillik, daha küçük konseptte bir yer oluşu bana buradaki doğallığı, farklı bir yere gelmişim hissini ve o rahatlığı daha çok veriyor. Çeşme doğallıkla birlikte, lüks karışımı da olan bir yer. Tatil beldelerinin lüks karışımı, fazla para harcama,
lüksün karşılığında bir tatil ve huzuru alma duygusu Çeşme’de çok var. Çeşme doğallığı ve büyüsü olan bir yer. ‘Başka bir yere geldim, gerçekten kafamı rahatlatacak bir yerdeyim. Burada yaşadığım stresi unutabilirim’ hissini veriyor. Burada tamamen her şeyi unutup, buradaki hayata adapte olabilirsiniz. Doğallığı hissedip, başka yerdeyim ve kafamı rahatlatmaya geldim duygusunu çok yüksek veriyor.
- Tatil aşklarında nelere dikkat etmek gerekiyor?
Tatil aşklarında en çok dikkat edeceğimiz nokta çok hızlı başlamaması olmalı. Çünkü çok hızlı başlayan şeyler, çok hızlı da bitebilir. Tatilde libidomuz çok yükseliyor. Tuzlu su alıyoruz, tuzlu su insanın tüm enerjilerini dengeleyen ve yükselten bir şeydir. Libidonun yükselmesi demek cinsellik dürtülerinin de yükselmesi demektir. O da bir duygunun ve bir ilişkinin çok hızlı başlamasına sebebiyet verebilir. Çok hızlı başladığı zaman çok kalıcı ilişkiler inşa edemiyoruz. Hızlı başlayan şeyler çok çabuk tüketilmiş oluyor. Burada en önemli nokta; ilişki için bir çaba gerekir, tatildeyiz kısa vaktimiz var, hadi her şey yaşansın denmemeli. O çabayı kendi şehrinize döndüğünüzde de burada olduğunuzda da devam ettirmek lazım. Tatil bir illüzyon. Ama bu kafa dağıtmayı, o illüzyonu tatildeki o aşklara çok yansıtmamak lazım.
- Çeşme deyince aklınıza gelen 3 şey nedir?
Doğa, eğlence ve deniz.
- Çeşme’ye geldiğinizde gittiğiniz ilk 3 yer neresi peki?
Biblos, Amavi, Asma Yaprağı.