Okullar açıldı. Ne mi oldu? Çok şey ve hatta çok mühim şeyler… Bir buçuk senenin sonunda herkes gibi kaygılıydık. Virüse rağmen eğitime kaldığımız yerden tüm olumsuzlukları göz ardı ederek devam etmek mümkün müydü? Peki ya çocuklarımız okulla arayı bu kadar açtıktan sonra tekrar koşarak severek gidebilecek miydi okullarına? Biz öğretmenler motive olabilecek miydik?
Öğrenilmiş beceriler unutulmuyor. Yıllarca denize girmemiş olsan da yüzmeyi unutmadığını anlarsın suyla ilk buluşmanda. Pedal çevirmemiş olsan bile çocukluğundan beri, bisiklet binmeyi eskisi gibi becerebildiğini görmek mutlu eder insanı.
Sadece ufak bir kalp çarpıntısı, bir heyecan hissedersin şimdilerde olduğu gibi. İşte bizler yıllarca nefes tükettiğimiz sınıflarda, maskeye rağmen kaygılar eşliğinde bile olsa hem sevilmeye hem öğrenmeye acıkmış gözleri tanıyıveririz. Biz öğretmeniz çünkü iş olarak görmeyiz bu mesleği. İdealistlik var öğretmenliğin hamurunda. İnsan sevmek var, insana yararlı olmak, yol göstermek, yolları aydınlatmak var. Fedakârlık mayasıyla yoğrulmak var. Bilgi aktarmak değil tek görevimiz. Okullar da sadece basit birer bilgi bankası değil. Okul ağız dolusu bir sözcük. Kazanım dolusu, duygu dolusu iki hece. Çocuğun kendini bulduğu, kendini tanıdığı, farklılar içinde içindeki ben kişisine sahip çıktığı en zengin sosyal ortam.
Gencin aynı kendisi gibi olanlarla neşesini, derdini, ailesini, gelecek hayallerini, endişesini paylaştığı, gözleriyle konuşup kıkırtısıyla birbiriyle anlaştığı yuvadır okul. Neden okula gidiyorsun diye sorsam çocuğuma, vereceği cevabı tahmin etmem hiç zor değil. Arkadaş, eğlence diyecek, başardıklarını keşfettiğindeki duyguyu, yeterliliklerini gördüğündeki heyecanı, öğretmeninin kulağına fısıldadığı bir aferini, defterine çizilmiş bir yıldızı söyleyecek. Yalnız başına küçük yaşına rağmen yapabildiklerini söyleyecek, teneffüslerdeki oyunların mutluluğunu, gözlerinde sevginin verdiği güveni gördüğü öğretmenini söyleyecek. Parmakları yorulsa da boğazı kurusa da maske canını sıksa da daha iyi yazabilmemin, daha iyi okuyabilmenin, matematikte artık daha iyi olduğunu bilmenin keyfini söyleyecek. Çok şeyler söyleyecek. Çünkü okul sosyalleşmenin en verimli olduğu alan. Umarım bir daha uzun süren ayrılıklar yaşamayız. Çocuklarımız bu ayrılığı hak etmiyor. Çocukların, gençlerin içten kucaklanacağı hepsinin biricik olduğunun hiç unutulmadığı okullar karşılasın hep onları...
Gamze Yaylaz
- “Şekerli gıdaların yatma saatinde tüketilmesi çürük riskini artırıyor”
- Çocukların yüzde 28'i 'hikikomori' sendromuna maruz kalıyor
- Herkes moda diye çocuğuna aynı ayakkabıyı tercih ediyor fakat gelişim bozukluğuna bile neden oluyor!
- Çocukları tehdit eden sinsi tehlike: Hipertansiyon
- Karne stresi psikolojik sorunların temelini oluşturuyor! Uzmanı uyardı: Bu davranışlardan kaçının