Gebelikte düşük nedenleri mutlaka araştırılmalı! Bel ve karın ağrısıyla biten gebeliklerde…
Gebeliğin 20. haftadan önce kendiliğinden sonlanması düşük olarak tanımlanmaktadır. Gebeliklerin yaklaşık %10 ila %20’sinin düşükle sonuçlanma riski vardır. Arka arkaya üç ve daha fazla gebeliğin düşükle sonuçlanması ise tekrarlayan düşük olarak kabul edilir. Düşük nedenleri çoğunlukla anne adayının yaşına, rahim kaynaklı birtakım problemlere veya hormonal sistemdeki dengesizliklere bağlı olarak gelişse de bazen nedensiz olarak da gerçekleşebilir.
Serpil Dokurel//Posta.com.tr
Ateş, yorgunluk, bulantı, kusma, kasılma, bel ve karın bölgesinde ağrıya eşlik eden kanama durumunda anne adaylarının mutlaka doktora başvurması gerektiğinin altını çizen Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Güvenç Karlıkaya;
“Düşüğe neden olan durumun saptanması ve odak rahatsızlığın tedavi edilmesi, bir sonraki düşük oluşumunu engellemek açısından büyük önem taşır” diye konuştu.
BEL VE KARIN AĞRISINA EŞLİK EDEN YOĞUN KANAMADA MUTLAKA DOKTORA BAŞVURULMALI
Gebeliğin erken döneminlerinde yaygın olarak karşılaşılan düşükler, bebeğini kucağına almak için gün sayan çiftler için oldukça üzücü bir deneyimdir. Ani gebelik kaybı olarak da bilinen düşüklerin büyük bir çoğunluğu gebeliğin ilk trimesterını oluşturan 12 haftanın içinde gerçekleşir diyen Op. Dr. Güvenç Karlıkaya;
“Vajinal akıntı ve lekelenme düşük tehlikesinin başlıca belirtileri arasında yer alır. Pembe ya da kırmızı olan bu akıntılar mukus benzeri bir yapıdadır. Kahverengi ve parlak kırmızı renkte görülen kanamalar ise düşüğün önemli belirtilerindendir ancak bu önemli belirtiler tüm gebelerin yaklaşık %25’inde görülebilir. Dolayısıyla bu semptomların varlığı kişinin kesinlikle düşük yaptığı anlamını taşımaz. Ateş, yorgunluk, halsizlik, bulantı, kusma, kasılma, dokulu ya da pıhtılı boşalma gibi belirtiler de düşük varlığında oluşabilir. Sırt, bel ve karın bölgesinde ağrı görülebilir. Ağrıya eşlik eden kanama ise düşük olasılığını kuvvetlendiren belirtiler arasında yer alır. Sırt, bel ve karın bölgesindeki ağrılar çoğunlukla kanamadan sonra oluşur. Uzun süreli, hafif ya da orta şiddette olabilen ağrılar zaman zaman kramp şeklinde de görülebilir. Bu gibi belirtilerin varlığında kişinin mutlaka doktora başvurması gerekir” şeklinde uyardı.
KADIN YAŞININ 40’TAN BÜYÜK OLMASI DÜŞÜK RİSKİNİ ARTIRAN ETKENLERİN BAŞINDA YER ALIR
Düşük tanısının netleştirilmesi için uzman muayenesi ve ultrason görüntülemesi gerekir. Düşük yapma belirtilerinin görülmesinin ardından hekime başvuran kişiye pelvik muayene yapılır ve ardından ultrasonla rahmi incelenir. Düşük gerçekleştiyse ve ultrason muayenesinde rahmin içi boş görünüyorsa herhangi bir müdahalede bulunulmaz ancak düşükten sonra rahmin içinde kalıntı varsa, rahim içini temizlemek ve tamamen boşaltmak için kürtaj yapılır. Kürtaj istemeyen kişilere rahimde kalan dokuların atılması için bazı ilaçlar da verilebilir diye konuşan Op. Dr. Güvenç Karlıkaya;
“Kadının 40 yaşından büyük olması düşük yapma riskini artıran etkenlerin başında yer alır. Erkeğin yaşı da gebeliğin sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için önemlidir. Daha önce üç ve daha fazla düşük yapan kişilerin de düşük yapma olasılığı diğerlerine oranla daha yüksektir. Diyabet, tiroit problemleri ve hormonal problemler düşük oluşumunda önemli bir paya sahiptir. Plasentanın anormal gelişimi, kromozom sorunları, polikistik over sendromu, lupus, çölyak, sıtma, HIV, frengi, bel soğukluğu gibi cinsel yolla bulaşan hastalıkların varlığı da düşükle ilişkilendirilen sağlık sorunlarındandır. Özellikle rahmin iç zarına yerleşen büyük boyutlardaki miyomlar da kanama, düşük, erken doğum gibi risklerin artmasına neden olur. Çoğul gebeliklerde de düşük yapma olasılığı tekil gebeliğe göre çok daha yüksektir. Bazı kalp ve böbrek hastalıkları, kronik rahatsızlıklar, akut enfeksiyonlar, folik asit düşüklüğü, kötü beslenme, stres, travma, sigara, alkol ve kafein kullanımı da düşük yapma olasılığını arttıran etkenler arasında yer alır” dedi.
TEKRARLAYAN DÜŞÜĞÜ OLAN ÇİFTLERİN TÜP BEBEK TEDAVİSİNE GENETİK TARAMA DAHİL EDİLMELİ
Düşük başladıktan sonra tedavi edilebilir ya da önlenebilir bir durum değildir. Düşüğe neden olan durumun saptanması ve odak rahatsızlığın tedavi edilmesi, bir sonraki düşük oluşumunu engellemek açısından son derece önemlidir diyen Op. Dr. Güvenç Karlıkaya;
“Bir önceki gebeliğin düşükle sonuçlanmış olması ise kişinin tekrar hamile kalamayacağı anlamına gelmez. Düşük yaptıktan sonra gebe kalan ve gebeliği sağlıklı bir doğumla sonuçlanan kadınların oranı yaklaşık olarak %85’tir ancak kadınların %1’i ila %2’sinde tekrarlayan düşükler görülebilir. Üç ya da daha fazla düşükle sonuçlanan gebeliklerde kişi, tekrar gebe kalmaya çalışmadan önce mutlaka doktora gitmeli; düşüğe neden olan etken saptanmalı ve tedavi edilmelidir. Ayrıca tüp bebek tedavisi kapsamında uygulanan genetik tarama yöntemi, transfer işlemi öncesi sağlıklı embriyoyu elde etmede ve risk faktörlerini ortadan kaldırmada belirleyici bir rol oynamaktadır. Tekrarlayan düşükleri olan çiftlerde, geç yaşta doğum yapmayı tercih eden anne adaylarında ve akraba evliliği sonrası meydana gelmiş doğum kayıpları olan kişilerin tüp bebek tedavilerinde genetik taramanın dahil edilmesi gerekir. Böylelikle elde edilen veriler doğrultusunda klinik tanıyı koymak daha doğru olur ve karşılaşılabilecek düşük tehlikesinin riski azaltılmış olur” şeklinde konuştu.