Atatürk'süz 81 yıl geçti! Bir ölüm bu kadar ölümsüz olabilir
Dünya tarihinde hiçbir lider bu kadar sevilmedi. Hiçbir lider bu kadar özlenmedi. Ve hiçbir ölüm bu kadar ölümsüz olmadı. 10 Kasım'da Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 81. yılında saygıyla ve hiç bitmeyecek minnet duygusuyla anıyoruz.
Ulu Önder Atatürk, 10 Kasım 1938 Perşembe günü saat 09.05'te Dolmabahçe Sarayı’nda hayata gözlerini yumduğunda asırların mirasını taşıyan gencecik bir ülke babasını kaybetti. O, hayatı cephelerde geçen bir kahraman, Kurtuluş Savaşı’nın başkomutanı ve modern Türkiye Cumhuriyeti’nin mimarıydı.
Ata’nın naaşı geçerken Dolmabahçe’den Sarayburnu’na kadar sahile inen tüm sokakları büyük kalabalıklar doldurmuştu.
Atatürk’ün son yolculuğuna uğurlanışı eşi görülmemiş bir veda ve vefaydı. Türkiye İş Bankası Yayınları’ndan çıkan, Kasım Mehmet Teke ile Bora Öncü’nün hazırladığı ‘Anıtkabir Bir Veda Bir Başlangıç’ kitabı bir ulusun atasını uğurlayıp Anıtkabir’de kalbine gömmesinin öyküsünü anlatıyor.
4 Eylül 1938 Pazar: İki ay önce vasiyetini yazdı
Atatürk hastalığının ağırlaşması üzerine 4 Eylül 1938 Pazar sabahı mal varlığının listesini istedi. Bir gün sonra vasiyetnamesini yazdı.
Kız kardeşi, evlatlıklarına bıraktığı mallarını anlattı. İsmet İnönü’nün çocuklarının yüksek tahsil eğitimleri için kaynak ayırdı. Kurduğu İş Bankası, CHP, Türk Tarih ve Dil Kurumları’na varlığından verilecek payları da anlattı.
10 Kasım 1938 Perşembe: Yüz ve el maskları
Atatürk’ün vefatından hemen sonra İstanbul Hıfzısıhha Müzesi Müdürü Dr. Nuri Hakkı Aktansel, Atatürk’ün yüzünün ve sağ elinin maskını aldı.
Bu masklar, Sağlık Bakanlığı kasalarında yıllarca saklandıktan sonra Anıtkabir’e verildi. Atatürk’ün siroz hastalığını takip eden doktorlar otopsiye gerek duymadı.
17 Kasım 1938 Perşembe İzdiham çıktı
Atatürk’ün tabutu Dolmabahçe Sarayı’nın Bayramlaşma Salonu’nda halkın ziyaretine açıldı. Ziyaret gece yarısı sona erecekti. Ama İstanbullular, Dolmabahçe Sarayı’na akın etti. Kapılar kapatılamadı ve ziyaret sabaha kadar sürdü. İzdiham yaşandı, 11 kişi öldü.
Gül ağacından tabut
Atatürk’ün naaşının bozulmaması için uzman doktorlarca tahnit işlemi yapıldı. Tahnit için hazırlanan çözeltiden bir kısmı iki küçük şişeye konuldu, içeriklerinin yazdığı etiketler şişelere yapıştırıldı ve Atatürk’ün iki kolunun yanına yerleştirildi. Atatürk’ün naaşı kurşun muhafazaya konulup gül ağacından tabutun içine yerleştirildi.
19 Kasım 1938 Cumartesi: Ankara'ya yolculuk
Tekrar izdiham yaşanması korkusuyla cenaze namazı camide kılınamadı. Cumhuriyet’in ilk Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Rıfat Börekçi cenaze namazının Dolmabahçe Sarayı’nda kılınabileceğini açıklamıştı. Saat 08.10’da Dolmabahçe Sarayı’nda Ord. Prof. Dr. Şerefettin Yaltkaya tarafından cenaze namazı kıldırıldı.
Ata’nın naaşı top arabasına konuldu. İki yanında 6’şar general vardı. Cenaze alayı Sarayburnu’na ilerlerken sahile inen sokakları binlerce insan doldurmuştu. Tabut, Zafer Muhribi ile Yavuz Zırhlısı’na götürüldü. Yavuz Zırhlısı İzmit’e akşam ulaştı. Cenaze, trene burada konuldu. İstasyonlarda binlerce insan uğurlama için beklemişti.
Atatürk, Yavuz Zırhlısı ile Marmara’yı geçti.
20 Kasım 1938 Pazar: Kurduğu Meclis'te
Atatürk’ün naaşı saat 10.03’te Ankara Garı’na vardı. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve devlet erkanı karşıladı. TBMM önündeki katafalka götürülürken mahşeri bir kalabalık vardı. Saygı geçişi gecenin geç saatlerine kadar sürdü.
Katafalkı Ankara’da eserleri olan Alman mimar Bruno Taut hazırlamıştı. Bruno Taut, Edirnekapı Şehitliği’ne defnedilen tek gayrımüslimdir.
21 Kasım 1938 Pazartesi: Geçici mezarında
Devlet töreni saat 09.42’de 12 milletvekilinin tabutu katafalktan alarak top arabasına koymasıyla başladı. Cenazeye 12 general refakat etti. Yabancı ülke askerlerinin saygı geçişi yapmasının ardından saat 10.45’te top arabası Ata’nın geçici mezarı olan Etnografya Müzesi’ne doğru yola çıktı. Çok büyük bir kalabalık Atatürk’e gözyaşları içinde veda etti. 13.35’te Etnografya Müzesi’ne ulaşan tabut, müzenin giriş salonundaki mermer satıh üzerine yerleştirildi.
Türk mimarlarının milli ruhuyla
Mart 1939
Atatürk, gömüleceği yer için vasiyette bulunmamıştı. 1932’de bir sohbette “Beni Çankaya’ya gömer, hatıramı yaşatırsınız” demişti. Ertesi gün de manevi kızı Afet İnan’a “Beni milletim nereye isterse oraya gömersiniz. Fakat benim hatıramın yaşayacağı yer Çankaya olacaktır” diye konuşmuştu. Hükümetin kurduğu komisyon anıt için Ankara’nın birçok noktasından görünen Rasattepe’yi seçti.
31 Mart 1939 Cuma
Devlet töreninden yaklaşık dört ay sonra saat 14.00’te tabut Etnografya Müzesi’ndeki geçici mezarına konuldu.
1 Mart 1941-2 Mart 1942
Anıt için proje yarışması yapıldı. Pek çok ülke mimarı 47 proje ile yarışmaya girdi. Finale kalan üç eserden birini Prof. Dr. Emin Onat (1910-1961) ve Doç. Dr. Orhan Arda hazırlamıştı. Kazanan diğer eserler Alman Prof. Dr. Johannes Kruger’e ve İtalyan Prof. Dr. Arnoldo Foschini’ye aitti.
Prof. Dr. Emin Onat/ Doç. Dr.Orhan Arda
7 Mayıs 1942
7 Mayıs 1942’de şu karar verildi: “Yarışmayı kazanan üç proje birçok yönden aynı değerdedir. Fakat bunlar içinde iki Türk’ün yaptığı eser milli konuyu daha başarılı olarak ifade etmiştir.”
Finale kalan 3 proje
- 1.fotoğraf Anıtkabir projesinin ilk hali. Üst kısım daha sonra projeden çıkarıldı.
- 2.fotoğrafta Alman Prof. Dr. Johannes Kruger eserini bu çizimle sundu.
- 3. fotoğrafki eser, İtalyan Mimar Foschini’ye ait.
9 Ekim 1944 Pazartesi
Anıtkabir’in temeli saat 10.00’da atıldı. İnşaat dört aşamada dokuz yıl sürdü. Osmanlı ve Selçuklu mimari özelliklerine ve süsleme öğelerine sıkça yer verildi. Heykeltraşlar Kenan Yontuç, Nusret Suman, İlhan Koman, Zühtü Müridoğlu, Tarık Leventoğlu Anıtkabir’in eşsiz bir sanat eserine dönüşmesinde rol aldı. Zühtü Müridoğlu’nun Başkomutanlık Meydan Muharebesi ve İlhan Koman’ın Sakarya Meydan Muharebesi kabartmalarıyla Kurtuluş Savaşı anıta işlendi.
Anıtkabir inşaatının kontrol şefi bir kadın.
İnşaat Mühendisi Sabiha Gürayman şantiyede Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes’e bilgi veriyor.
1 Eylül 1953 Salı
Dokuz yıl süren inşaat tamamlandı.
15 yıl sonra Etnografya Müzesi'nden ebedi istirahatgâhına götürülüşü
4 Kasım 1953 Çarşamba
Atatürk’ün naaşı devlet erkanı huzurunda geçici mezarından çıkarıldı ve katafalka konuldu.
9 Kasım 1953 Pazartesi: 'Uyuyor gibiydi'
Mustafa Kemal Atatürk’ün naaşının Anıtkabir’e nakledilmesinden bir gün önce tahnit işleminin çözülmesi için Ankara Tıp Fakültesi Hastanesi’nden Anatom Patolog Prof. Dr. Kamile Şevki Mutlu’ya görev verildi. Prof. Dr. Mutlu o anı şöyle anlatmıştı: “Tahnit iyi yapılmadı şeklinde dedikodular vardı. Oysa tabutu açtığımızda çok başarılı şekilde yapıldığını gördük. Yüzünü örten ıslak pamuk kitlesi kaldırıldı ve Ata’nın yüzü ile karşılaştım. Uzun kaşlarından bir tutam sol gözkapağının üzerine inmiş, Ata sanki 15 yıl önce Dolmabahçe Sarayı’ndaki yatağında uyuyor.”
10 Kasım 1953 Salı: Ve artık Anıtkabir'de
Anıtkabir’e nakil töreni 10 Kasım 1953 saat 09.05’te başladı. Atatürk, devlet erkanı, yabancı temsilciler ve binlerce vatandaşın katıldığı bir yürüyüş ile Anıtkabir’e götürüldü. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın Anıtkabir’deki konuşmasının ardından tabut mozolenin sol girişindeki merdivenlerden mezar odasına indirildi.
Mezarındaki sure
Devlet erkanı ve Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Atadan mezara toprak attı. Celal Bayar’ın eşi Reşide Bayar’ın gönderdiği Kuran-ı Kerim’den bir surenin yazılı olduğu kağıt toprağa karıştırıldı. Saat 14.30’dan itibaren Anıtkabir halkın ziyaretine açıldı.
Zafer ve gururun hatıraları
Atatürk’ün çok sayıdaki madalyası da Anıtkabir’de sergileniyor. Atatürk, Çanakkale Savaşı’nda kazandığı ‘Altın İmtiyaz Madalyası’nın onun hayatında her zaman ayrı bir yeri olduğunu söylemişti. Kurtuluş Savaşı için Anadolu’ya geçtiğinde Osmanlı Hükümeti vatana ihanetle suçlayarak tüm madalyalarını geri istemişti. Atatürk şöyle demişti:
“Ben madalyalarımı savaş meydanlarında kazandım. Salonlarda, saraylarda değil. İstifamı verdim. Varsın alsınlar. Ancak bunu benden kimse alamaz. Bunu Anafartalar’da, muhabere meydanlarında benim göğsüme taktılar.”
Anıtkabir, Atatürk ile Milli Mücadele’nin hatıraları ve sanat eserleriyle dolu bir müze. Sergilenen Atatürk’ün eşyalarından biri tek atımlık baston şeklindeki tüfek.
Atatürk’ün manevi kızı Rukiye Erkin’e hediye ettiği küçük boyutlu Kur’an-ı Kerim Anıtkabir’de sergileniyor.