Micro Focus’un 2019-2020 raporuna göre Çevik (Agile) Bilişim ve DevOps çalışmaları, gelişmiş Yapay Zeka yetenekleri, uçtan uca Test Otomasyonu, test verileri ve ortamları yönetimi, güvenlik ve risk uyumluluğu ile kalite değerlendirmesi bu yılın önemli başlıkları olarak dikkat çekti.
Dijital dönüşüm çalışmalarının hız kazandığı 2019, yazılım bazlı inovasyonun da hızlandığı bir yıl oldu. BT ve ürün ekipleri, kurum çalışanları, tedarikçiler ve müşteriler için mükemmel servisleri tasarlarken eskisinden daha az zamanda daha çok iş üretiyorlar.
Micro Focus Uygulama Teslim Çözümleri Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Raffi Margaliot, rapor için görüşülen şirketlerde uçtan uca test konseptinin büyük önem taşıdığına belirttiğini, ancak test kabiliyetlerini çeşitlendirme konusunda güçlük çektiklerini belirtti.
11. Dünya Kalite Raporu, 32 ülkedeki 1.700’den fazla yöneticiyle yapılan birebir görüşmelerle hazırlandı. Finansal hizmetler, kamu, telekomünikasyon, medya, eğlence, tüketici ürünleri, perakende, lojistik, uzay ve havacılık, yüksek teknoloji, sağlık, otomotiv, enerji, kimya, üretim ve ulaşım sektörlerinden CIO’ların yanı sıra, kalite ve test, BT, uygulama, pazarlama, teknoloji, AR-GE departmanlarının yöneticileri çalışmaya katıldı.
Araştırmacıların önceki senenin bazı bulgularının yükselişe geçtiğinin de altını çizdiği raporda, 2020 yılı için itici dinamiklerin başında Çevik BT ve DevOps geliyor. İşletmelerin son yıllarda yaygınlaşan bu kavramlara geçişte operasyonel ve iş öncelikleri konusunda eskisinden daha çok sıkıntı çektiği belirtiliyor.
Test ve kalite ölçüm sektörünün önemli bir değişimden geçtiği, yöneticilerin ve ekip liderlerinin yeni yetenekler ararken, diğer yandan da çalışanlarını güncel süreçlere adapte etmeleri gerektiği vurgulanıyor.
Çevik BT ve DevOps’un bilişimde yarattığı kıvılcımın test ve kalite ölçüm üzerinde de etkisi olduğunu yazan rapor, geliştirme süreçlerinde paralel ilerlemenin önemli olduğunu kaydediyor. Esnek, sürdürülebilir ve ihtiyaca göre hız kazanabilen akıllı ve ağa bağlı ekosistemlerin artacağı öngörülüyor.
Daha kapsamlı yapay zeka yeteneklerine ihtiyaç var
İşletmeler kalite ölçümü ve test süreçlerine yapay zekayı dahil etmeye başladılar. Gerçek zamanlı risk değerlendirmeleri yapabilen yapay zeka, sorun tespitinde insandan daha etkin kullanılabiliyor. Ayrıca önceliklendirme ve amaca uygun çözümler hazırlamada da fayda sağlıyor.
2020 içerisinde sektöre ya da işletmeye göre istatistiksel, matematiksel yetenekler ve ölçütler kullanabilen yapay zeka donanımlı kalite stratejistleri, veri bilimcileri ve yapay zeka test uzmanlarına olan ihtiyaç görünür olacak.
Uçtan uca otomasyon, işletmeler tarafından artık sadece işlevsel olarak görülmemesinden kaynaklanıyor ve ürün yaşam döngüsünün tamamında kullanılıyor.
Bu değişim ile ortaya çıkan Model Bazlı Testler (MBT), otomasyonu geleneksel kapsamının dışına taşıyor. Ancak, işletmeler otomasyon girişimlerinden beklenen geri dönüşü alamıyorlar, çünkü çoğu çerçevede tam otomasyon yerine elle gerçekleştirilen adımlar otomatikleştiriliyor.
Bu yüzden de otomasyon süreçleri değişimlere ayak uyduramıyor ve gereken kaynakları dinamik olarak ayıramıyor ya da sonuçları anlamlandıramıyor.
Test veri ve ortam yönetiminde rahat kaçmadan ilerleme yok
Geçen yıla göre pek bir ilerleme görülmeyen alanlardan birisi Test Verileri ve Ortam Yönetimi (TDM ve TEM). Katılımcıların sadece yüzde 20’sinin bulut üzerindeki geçici ortamlarda test yaptığı, yüzde 30’unun ise geleneksel, kalıcı test ortamları olduğunu ortaya koyan rapora göre kurumsal yazılımların çekirdeğini oluşturan CRM, ERP ve finansal sistem platformları da 2019’da ciddi bir ilerleme yaşanmadı.
Analistler, işletmelerin alışık oldukları şartları değiştirmek istememelerini, sahip olunan konfora bağlıyorlar. Katılımcıların yüzde 60’ı 2019’da yaşadıkları en büyük test ortamı zorluğunu maliyet olarak görüyor. Bu oran iki sene önce %39’du. Oysa, bulut bazlı ortamlar ve sundukları ölçeklenebilirlik bu konuya çare olabiliyor.
Dijital dönüşümün yaygın kabul görmesine karşın, test ve kalite ölçüm ekiplerinin verinin iş için itici bir güç olduğunu tam olarak kavrayamamalarını sebeplerden biri olarak listeleniyor.
Son sebep ise değişimin hızı ve boyutu. Özellikle geliştirme ortamından beklenen iş sayısı artarken, kısalan tamamlama süreleri de bu ekiplerin geriye çekilip durum değerlendirmesi yapmalarını zorlaştırıyor.
Raporda 2020’nin test ve kalite ölçümü konusunda cesur davrananların sayısını artıracağı işaret ediliyor. Bulut gibi yeni ortamlara geçiş sağlayabilenler, kalite artırırken, maliyet dengesi kurabilecek ve iş yükünü de azaltabilecek.
BT stratejisinde önemini kaybetmeyen unsur: Güvenlik
Dünya Kalite Raporu’nun güncel sayısında güvenlik ve risk unsurları geniş bir yere sahip. Kurumlarla yapılan görüşmelerde en çok veri güvenliği mimarisi, prensip ve düzenlemeler ile güvenlik pratikleriyle ilgili sorunlar öne çıkıyor.
Kalite ölçümü ve test ile ilgili diğer noktalarda olduğu gibi burada da yeteneklerin kapsamı 2020 için önem taşıyacak. Güvenlikte dış kaynaklar kullanmak da test ekiplerinin seçenekleri arasında olmalı.
Bulut ortamındaki güvenlik testlerini 2015’teki %42 oranından %58’e çıkmış durumda. Kalite ölçüm ve test uzmanlarının sadece yüzde 27’si gereken güvenlik bilgisine sahip olduğunu belirtiyor. Otomasyonun güvenlikte kullanımıyla ilgili bilgi sahibi olanların oranı ise %53’te kalıyor.
Kalite ölçüm ve test ana akım olurken, bütçeler azalıyor
Bundan 3 yıl önceki Dünya Kalite Raporu’ndaki katılımcılar toplam BT bütçelerinin üçte birinden fazlasını (%35) test ve kalite ölçüm için ayırırken, 2019 yılında toplam bütçeden ayrılan payın %23’e kadar düştüğü görülüyor.
Bu değişimin arkasında bulut bilişimin verimliliğinin artması ve işletmelerin kendi yapılarını buna göre şekillendirmesi, benzer şekilde sanallaştırmanın da etkisi bulunuyor.
Çevik BT ve DevOps geçişlerinin hızlanması kalite ölçümünü geliştirme süreçleriyle entegrasyonunu güçlendirirken, pazara çıkma süresini kısalttı ve maliyet avantajı getirdi. Ancak bu esnada test için ayrılan bütçelerin sıkı takibi yapılıp yapılmadığı konusunda netlik bulunmuyor.
Bununla beraber, kurumlar hataları daha hızlı bulabiliyor ve gerekli güncellemeleri daha erken yapıyorlar. Test otomasyonu önceliklendirmeyi kolaylaştırırken işlem hızını artıyor.
Analistlerin yakın gelecekteki beklentisi ise test süreçlerinin geliştirmenin ayrılmaz bir parçası olması.