'Birlikte olduğun insana tapulu malın gibi davranmak şiddettir'
50 yıldır hem sanatla hem birbirleriyle kol kolalar. Şimdi kızlarının kurucusu olduğu ‘Tiyatro Martı’ da üç oyunu birden sahneye koyuyorlar. Erdal Özyağcılar’ı Mahsun Kırmızıgül’ün yakında vizyona girecek olan ‘Mucize Aşk 2’ filminde izleyeceğiz. Güzin Özyağcılar ise kendi hayatını kaleme aldığı kitabının heyecanını taşıyor. İki usta sanatçıyı evlerinde ziyaret ettik. Diyorlar ki: Sorumluluklarını bilerek evliyken de istediğin hayatı yaşayabilirsin
● Nasılsınız? Nelerle meşgulsünüz?
Güzin Özyağcılar: İyi, her şey çok güzel. Tiyatromuzu yapıyoruz, sağlığımız yerinde, daha ne olsun!
Erdal Özyağcılar: Kişisel gündemimiz tamamen tiyatro şu an. Turnelerimiz başlıyor. ‘Hoş geldin Boyacı’nın, ‘Kral’ın ve ‘Demir’in turnelerine çıkacağız. ‘Hoş geldin Boyacı’ beşinci sezonunda ve çok iyi gidiyor. Mahsun’cuğumla (Kırmızıgül) da filmimiz ‘Mucize Aşk 2’ geliyor.
● Nasıl bir film oldu?
Çok güzel bir iş çıktı ortaya. Fragmanları dönmeye başladı zaten. Güzin de çekimlere geldi gördü. Hakikaten çok içime sinen bir film oldu. Onun heyecanı da büyük.
● Bu yıl tiyatroya ciddi bir dönüş var. Şener Şen bile yıllar sonra tiyatro sahnesinde...
E.Ö.: Çok güzel tabii. Aklın yolu bir. Ben de 18 yıl ara vermiştim. Nihayet vakit bulabildim ve başladım yeniden. Ama şunun altını çizelim. Sanılanın aksine tiyatro hiçbir zaman geriye gitmedi bu ülkede. En krizli dönemlerde bile tiyatro seyircisi her zaman sahip çıktı tiyatrosuna.
● Kızınız Zeynep Özyağcılar da kendi tiyatrosunu, ‘Tiyatro Martı’yı kurdu.
G.Ö.: Zeynep şehir tiyatrolarındaydı ama ödenekli tiyatrolarda tam olarak istediklerinizi yapamıyorsunuz. Bir kuruma bağlısınız ve istediğiniz şeyleri istediğiniz gibi söyleme lüksünüz olamıyor. Zeynep özgür olmak istedi. Biz de onu destekledik. Erdal ‘Hoş geldin Boyacı’yı oynuyor, biz Zeynep’le ‘Demir’i oynadık. Erdal ile‘Kral’ı oynuyoruz... Zeynep bir de müzikal hazırlığında.
● Geldiğiniz noktada kendinizi duayen olarak görüyor musunuz? Sanat yaşamınızda 50 yılı devirdiniz.
E.Ö.: Sanat yaşamının rakamlarla telaffuz edilmesinden rahatsızım. Sanatçının yaşı olmaz. Bir sanatçının “Şu kadar yıllığım” demesi ya da ona “Şu kadar yıllık” denmesi bana tuhaf geliyor. Sanatçı ölene kadar sanatçıdır. Bir de duayen ifadesini kesinlikle kabul etmiyorum. İnsanların bu kimliği hemen benimseyebilmesini garipsiyorum.
MEVLANA'NIN ŞEMS'İ GİBİ TİYATRO BENİM ŞEMS'İM
● Orada rakam, deneyimi ifade ediyor. Neden rahatsız oluyorsunuz?
E.Ö.: O ayrı bir konu. Belki de işime saygımdan bilemiyorum. Güzin, neden öyle bakıyorsun? Duygumu söyledim.
G.Ö.: Erdal, sen yaşa takılıyorsun (Gülüyor). Benim için çocuklarımla, şimdi torunlarımla yıllarca sevdiğim işi yapmak, 50 yıldır aynı aşkla bu işi yapıyor olmak gurur verici.
● Güzin Hanım doğru mu söylüyor Erdal Bey? “Eyvah, yaşlandık” mı diyorsunuz yoksa?
E.Ö.: Yok canım, ne münasebet! Her şeyim ortada.
● Sizi bu güne getiren doğrularınız neler?
E. Ö.: İşimi aşk derecesinde sevmem. Türkiye şartlarında bunun gereği neyse yapmam, konservatuar okumam. Dormen Tiyatrosu’nda, Şehir Tiyatroları’nda çalıştım. Çok okuyup çok araştırdım. İşime her gün bir bayram günüymüş gibi koşarak gidiyorum. Mevlana’nın Şems’i gibi. Benim de Şems’im tiyatro.
G. Ö.: İşini aşkla yapmanın en güzel yanı her gün heyecanla uyanmak. Sahneye çıkınca o alkışı alıyorsun ya... O gün eve gelip daldığın uykunun tatmini hiçbir şeye benzemez.
● Erdal Bey, ‘Bizimkiler’, ‘Yabancı Damat’, ‘Elveda Rumeli’ gibi efsane dizilerde oynadınız. İyi senaryonun kokusunu mu alıyorsunuz?
E.Ö.: Benim altı bölümde kalkan dizim de oldu. Ama şu var. Kaç bölüm olursa olsun içinde olduğum işin sahipleneni mutlaka oluyor. Daha hiçbir işim için, “Bu olmamış” denilmedi. Senaryoda ezbere anlayışı sevmiyorum. Şuraya iki konak koyalım, ikisi birbirine düşman olsun, içinde bir güzel kadın bir yakışıklı erkek olsun.
Bu mantıkla yazılan işler olmaz. İçindeki insanlar gerçek mi? Seyirci o insanları tanıyor mu? Ben oynadığım karakterle insanlara bir şeyler söyleyebiliyor muyum? Bunlara bakıyorum...
● Rakamlardan hoşlanmıyorsunuz ama 50 yıl yan yana durabilmek nasıl bir his?
E.Ö.: Valla rüzgar gibi geçti. Ama bana soruyorlar “Sırrınız ne?” diye. Bence gerçekten bunun bir sırrı yok.
G.Ö.: Var sırrı. Olmaz mı! Ben söyleyeyim. Birbirinin özgürlük alanlarını kısıtlamadan, karşındakine saygı duyarak kendi ideallerinden ve yapmak istediklerinden asla vazgeçmeyerek yan yana durabilmek mühim. Bir yerden sonra arkadaş olmayı becerebilmek...
E.Ö.: “Nereye gidiyorsun, kaçta geleceksin?” dediğin, tapulu malın gibi davrandığın zaman o işin suyu çıkar. Bu da şiddettir. Şiddet ille kaba kuvvete başvurarak olmaz. Sorumluklarını bilerek evliyken de istediğin hayatı yaşayabilmelisin.
● Güzin Hanım siz fedakarlık yapmak zorunda kaldınız mı hiç?
Tabii yaptım, çünkü ben önce bir anneyim. Her zaman “Önce evim ve ailem” dedim. Uzun bir süre, çocuklar büyüyene kadar kendimi ikinci plana attım ve Erdal’cığımı destekledim.
Çok başarılıydı, onun yol alması gerekiyordu. Ama ben de tiyatroya hiç ara vermedim. Şehir Tiyatroları’nda 47 yıl boyunca hiç ara vermeden çalışmaya devam ettim. Her akşam bilfiil oyunum vardı. Evimi de işimi de bir şekilde idare ettim.
GÜZİN ÖZYAĞCILAR: HİÇBİR EDEBİ İDDİA TAŞIMADAN HAYATIMI YAZIYORUM
● Güzin Hanım siz şu ara hayatınızı kaleme alıyorsunuz değil mi? Nasıl bir kitap geliyor?
G.Ö.: Bir anı kitabı yazıyorum. Hiçbir edebi iddiam olmaksızın geçmişimi, anılarımı anlatıyorum. Ben çok enteresan bir çocukluk geçirdim. Babam askerdi. Her yıl Anadolu’nun farklı bir yerindeydik... Oralarda bıraktığım anılar, sevgiler, ruhsal yıkımlar... Mesela ailem benim bu işi yapmama hiç istemedi. Çok itiraz ettiler. Ama ben onlara karşı çıkarak hayallerimin peşinden gittim ve bu mesleği seçtim. Şimdi geriye bakınca “Hayatta aldığım en doğru karar, yaptığım en iyi şey buymuş” diyorum. Yoksa asla böyle mutlu, dünyaya gene gelsem gene aynı hayatı yaşamak isterdim dediğim bir yaşamım olamayacaktı.
ERDAL ÖZYAĞCILAR: EN RAHATSIZ OLDUĞUM KONU ZAMLAR
GÜZİN ÖZYAĞCILAR: ÖZGÜRLÜKLERİN KISITLANMASI BENİ ÜZÜYOR
● Gündeme bakınca en rahatsız olduğunuz konular neler?
E.Ö.: Zam konusu. Şu ara en rahatsız olduğum konu bu. Üç ay önce 30 liraya aldığın şey şimdi 60 lira.
G.Ö.: Özgürlüklerin kısıtlanması...
E.Ö.: Her şeyde yüzde 80 oranında bir fiyat artışı var. Dar gelirlilerin Allah yardımcısı olsun.
G.Ö.: Beni en rahatsız eden konuların başında özgürlüklerin kısıtlanması geliyor. Yazarların, gazetecilerin, sanatçıların kendilerini istedikleri şekilde ifade edememesi çok üzücü. Kadına yönelik şiddet ve taciz olaylarını okudukça da kahroluyoruz.
E.Ö.: Gittikçe daha erkek egemen bir toplum olduk. Bu şiddet meselesini erkekler beyninde bitirmeli. Bunun eğitimi de ailede başlar. Çocuğun doğumundan itibaren bir ailenin içinde o çocuğun şiddet görmemesi gerekiyor. Babasının annesine tokat attığını gören bir erkek çocuğunun büyüyünce sağlıklı bir birey olması mümkün değil.
Röportaj: Oya Çınar
oya.cinar@posta.com.tr
- Temizlik suyuna 1 kaşık eklemek yetiyor! Parkeleri ve fayansları ışıl ışıl yapıyor
- Yeni yıla girmeden iğne ipliğe döndürüyor! Her gün 1 kaşık yetiyor: Metabolizmayı makine gibi çalıştırıyor, adeta yağları akıtıyor
- Tahini yıllarca yanlış yemişiz! Kalsiyum ve demir deposu karışım: Kemikleri taş gibi yapıyor, bağırsakları makine gibi çalıştırıyor
- Pazarda gören kapış kapış alıyor! Bağırsakları motor gibi çalıştırıyor: Damarları hortum gibi açıyor
- Cilde A vitamini yüklüyor! Bal ve yoğurtla karıştırıp için: Cildi 10 yaş gençleştiriyor, kolajen üretimini hızlandırıyor